YİRMİÜÇ NİSAN DOKUZYÜZYİRMİ – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Henüz evimizde televizyon, kapımızda araba yokken,

3415 iken telefon numaramız, taş plak gramofonda,

Beslenme çantası elde, siyah önlük, beyaz yaka yıllarda,

Hakikaten hissettiğim bir duyguydu o;

‘’ Bugün yirmi üç Nisan; neşe doluyor insan’’.

1969-70 Mersin’in sayfiye bölgesi sayılabilecek semtinde,

Kumların ortasındaki sevimli Barbaros ilkokulundaydım.

Üst üste iki dünya savaşı arasına bir kurtuluş sığdırmış,

Modern, yepyeni, umutlarla dolu bir ülkenin güneyinde,

Çoğu anne, baba, teyze, dayı samimiyetinde öğretmenleriyle,

23 Nisan için bir ay önceden hazırlanan mutlu çocuklardık.

Daha ilkokulların özelleşmediği, herkesin devlet okuluna gittiği,

O beş yılık periyodda geçirdiğimiz her yirmiüç Nisan anılarımıza kazınırdı.

Her bayram özenle süslenen Barbaros Hayrettin yelkenli gemisinin taklidinde,

Kim geminin üstünde levent kıyafetiyle duracak, kim tekerlekli kızağı çekecek,

Kim Modern deniz subayı kıyafetleriyle geminin önünde ve arkasında dizilecek,

Kim izci, kim bandocu, kim trampetçi olacak diye uyuyamazdık.

Hele ki Kaptan-ı derya Barbaros’u temsil edenin havasından geçilmezdi.

Uykusuz geçirdiğimiz gecenin ardında okulda toplanır, disiplin içinde,

Törenin yapıldığı Halkevinin önüne dek hiç bitmeyecek gibi yürür,

Tören geçidinde okulun adının zikredilmesiyle gururla coşar,

Ayaklar yere daha sert vurur, omuzlar dik, kollar hizalı geçiverirdik.

Tüm çocuklar bir arada,

Esirgenen çocuklardan göçmenine, tekkatlı evden gecekondusuna,

Her tür ekonomik, sosyal, kültürel ve etnik kökenden mutlu çocuk,

Aynı teknenin içinde, önünde, ardında neşe dolu sıralanıverir,

İroni o ki, hem Osmanlının Barbaros’unu ve leventlerini,

Hem de inkılap sonrasının çağdaş askerini temsille bütünleşir,

Atamızın bize atfettiği o güzel bayramın coşkusunda erirdik.

Sadece biz mi, her okul kendine ait bir mizansen içinde,

Adeta bütün dünyaya ulus olarak egemenliğimizi haykırırdık.

Tüm halkın, eğitimcilerin ve öğrencilerin, karnaval coşkusuyla katıldığı,

İnsanların aynı ülkü ve ideallerle şenlendiği o tören geçitlerinde,

Birliğin, bütünlüğün, gelmişin ve geçmişin, illaki Atatürk’ün izinde,

Hakikaten neşe dolar, bayram hissini iliklerimize kadar yaşardık.

Bindokuzyüz altmışların sonuydu, üstelik güzel Mersin’deydik.

●●●●○○○○●●●●

İki gün önce yine bir 23 nisan kutladık.

Yarım asır sonrasında, 2021 yılının pandemi karantinasında,

Tarım ve hayvancılık toplumlarından sıyrılıp endüstri toplumuna evrilmiş,

Bu evrimi bugüne dek sürdürüp bilgi ve bilişim toplumu aşamasına ulaşmış,

Düşünce alanında aydınlanma geçirmiş bir ülkenin yurttaşları olarak kutladık.

Benim çocukluğumdaki şölenvari kutlamaların heyecan ve coşkusunu hatırlayınca,

İçimi ve o günlerin çocuklarının hepsinin içini bir burukluk kaplıyor.

Dünyanın en ileri saydığımız kadim uygarlıklarının bile,

Binyıllar boyunca geçirdiği uzun bir değişimle kazandıkları nitelikleri,

Bu değişimleri geçirmeden kısa sürede kurmak durumunda kalan,

İşleten ve sosyolojk anlamda dimağlara kazıyan bir başarı öyküsünün,

Gelecek nesillere ithafen anlatıldığı bu törensel günün önemini,

Bugünkü nesillere yeterince anlatamadığımızı düşünüyorum.

Aslında o yıllarda büyük coşku ile biribirimize kenetlenerek kutladığımız,

Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış yurttaşlığın ifadesi olan 23 nisan bayramları,

Bir anlamda yeni dünya düzeninin toptan sanal çekilmişliğinin gadrine uğrasa da;

Asıl önemli olan, hiçbir kısıtlılığı ve sınırı olmayan düşünce ve ruhtan çekilmesidir.

Öznesi insan olan tarih bilinci, bir milletin en sağlam kimlik sütunudur.

Her birey, ülkesinin dünya tarihi içinde yerini alabilmesi açısından,

Tarihsel geçmişinin şuuru içinde rol almalı, düşünce ve bilgi üretmeli,

Ortaya çıkış , biçimleniş ve arkasında duruluş hikayesi millet için kutsal olan,

Ulusal egemenlik ve bağımsızlık temalı 23 Nisan bayramı misali kavramları,

Sürdürmeli, kavramalı, pekiştirmeli ve eriştirmelidir.

Milli bayramlarımız, bu yurt üstündeki güncel kimliğimizin,

Geçmişle kurduğu ilişkinin belirli bir disiplin içinde içselleştirildiği,

Metodik yaklaşımlı, sosyolojik ve psikolojik destekli çalıştaylarıdır.

Benim hayalimde devasa olarak hatırladığım o Barbaros Hayrettin gemisi,

Her devrin kıyafetleriyle bütünleşmiş, o sınıfsız, imtiyazsız kostüm geçidi,

Evdeki anneden, çocuğa, öğretmenden kaldırımdaki vatandaşa herkes,

Bugün anlatmak istediğim bilince ışık olur umarım.

23 Nisan Ulusal egemenlik ve Çocuk bayramınız tekrar kutlu olsun…