YÜRÜMENİN MUHTEŞEM FELSEFESİ
Hastalarım bana kitap hediye eder,
Hediye, hangi insanı sevindirmez ki?
Üstelik ‘kitabı’ hediye olarak almak;
Yani, beni okur mertebesine koyan hediye,
Son hediye edilenlerden biri ise çok ilginç;
‘’ Yürümenin Felsefesi’’,
Mesleğimle insanlara sunmaya çalıştığımı,
Dahası, felsefesini anlatan bir kitap.
Ne güzel, ne kadar akıllıca bir seçim.
Hakikaten insan hayatı yol aldıkça güzel,
Özgürce yürüyerek ve düşünerek güzel…
●●●●○○○○●●●●
Yürümek, düzgün, ve ağrısız,
Yürümek özgürce ve bağımsız,
Otuz yıldır, her gün bunun hizmetindeyim.
Yürüyüş delisi Nietzsche’nin dediği gibi,
‘’Şenliğine kasların katıldığı düşüncenin gücü’’.
Bir kez ayakları üstünde kalkan insanın,
Bir bacağını diğerinin önüne atarak yaptığı iş.
Nemli seherde, bembeyaz karda, zifiri gecede,
Çocuk, genç, yaşlı mecburen yürüyor insanlar.
Aylaklardan göçebelere, kaçaklardan taraftarlara,
Hacılar, seyyahlar, mülteciler illaki yürüyor.
Sağlık, hak, huzur, kardeşlik arayan yürüyor,
Kaygı, haset, korku yumağında kaybolmuşlar,
Düğümü atmak için yürüyor işte…
Ben değil güzel kitap diyor bunu;
Yürümek ile buluşmasına, emek verdiğim,
Dostun armağanı, güzel kitap diyor bunu…
●●●●○○○○●●●●
Yürümenin sayısız faydalarını keşfetmişlerden,
Düşüncesi de yürüyenlerden alıntıları okuyorum.
Mistik Gandi’nin, mülkiyetsizlik yollarını yürüyüp,
Ömrü boyunca aradığı sadeleşmeye ulaşırken;
Allaha şükretmek için çıktığı yolculuktaki hacıların,
O yüce kerameti, yol ile nihayetlendirmek isterken;
‘Benim çalışma odam kırlardır’ diyen Rousseau’nun,
‘Yalnız Gezerin Düşlerini’nde betimlediği gibi,
Varlığını dinlendirip, ruhu ilhamla şekillenirken;
Ya da Thoreau’nun yalnız yürürken farkedip,
‘’Aslında bizi yalnızlığa başkasıyla karşılaşmak sürükler’’,
Diyerek doğanın dostluğuna kayıtsızlığımızı vurgularken,
Hep aynı şeyi yaptıklarını anlıyorum.
Vazgeçmenin, unutmanın, affetmenin yolunu bulmak.
Yavaşlığın ağırlığına ve gündüz düşlerine vakıflık.
Fani ve hep aynı yönde dönen küre i arzda,
Yürüyerek bulmak, yol alarak bulmak…
●●●●○○○○●●●●
Gün içinde belli sayıda adım atmak,
Tüm bedeni ilgilendiren bir sağıltım mucizesi.
Çok sevdiğin o şehrin sokaklarında dolaşırsan,
Sanki melankolik aylaklıktan çıkan bir terapi.
Kant’ın hep aynı saat ve mekanda yaptığı gibiyse,
İnsanı kaçınılmaz düzenliliğe yönelten bir tımar.
Keyfe keder, hedefsiz dalıp gittiğin gezintiyse,
Bedeni ruhtan ayırıp, hafifleştiren bir iyileştirme.
Göçer gibi mevsim ve ışık kılavuzluğundaysa,
Doğanın çiğ özündeki eme doğru yönelim.
Toprağa bağlı yerlinin tükenmez yürüyüşleriyse,
Tabiata, sonsuz gökyüzüne, yerin çekimine saygıyla,
Ebedi gücün membasını arayan bir enerji dönüştürme.
Yürümek sadece adım atmak değil yani…
●●●●○○○○●●●●
Gelin, biz de keyifli bir yürüyüş yapalım bugün.
Yürümenin eşsiz felsefesini mutlaka hissedeceğiz.
Sıradan, tekdüze tekrardan ibaret bu hareketin,
Kafamızda dört dönen zihnin kışkırtığı can sıkıntısını,
Nasıl da defettiğini, şaşırarak göreceğiz.
Ama öyle bir yürüyelim ki, o şehrin sokaklarında,
Öyle bir adımlayalım ki o parkın, ormanın patikalarında,
Ne şehrin yaygarasına, patırtısına, gürültüsününe
Ne insanların homurtu, uğultu ve görüntüsüne takılalım,
Gözümüz kulağımız duyarsız, özgür hafif bir yürüyüş.
Kiri pası ovulmuş, safrası atılmış, kofluktan uzak
Zaruriyi aşabilme riskini göze alan temel bir yürüyüş.
Ve bunu öyle bir rutin pratik haline getirelim ki,
Hem kendi kendimizin esirliğinden kurtulmanın,
Hem toplum görüşünün tiranlığından özgürleşmenin,
En temel ve basit egzersizini yapmış olalım.
İşte böyle diyor ‘Yürümenin Felsefesinde’ yazar,
Bize de, sizle paylaşmanın onuru düşüyor…