
Konser Tarihi : 14 Mart 2025 Cuma
Konser Saati : 20:00
Konser Salonu : Adana Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu
TIP BAYRAMI KONSERİ
KONSER PROGRAMI
Şef : MURAT CEM ORHAN
Solist : GÜLSİN ONAY “piyano”
P. I. TCHAİKOVSKY Piyano Konçertosu No:1
A. BORODIN Senfoni No:2
MURAT CEM ORHAN
1981 İzmir doğumlu orkestra şefi Murat Cem Orhan, Orta öğrenimini İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Kolejinde, lise öğrenimini Özel İzmir Fen Lisesinde tamamladı.
Müziğe çok genç yaşta piyano çalarak başlamış, lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı opera/şan bölümünde, yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve ABD’nin New York şehrinde Brooklyn College of Music’te tamamlamış, ardından Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği bölümünde Antonio Pirolli’nin Orkestra Şefliği sınıfında yüksek lisans öğrencisi olmuştur.
Dünya’nın çeşitli yerlerinde, dünyaca ünlü sanatçılarla yaptığı ustalık sınıfları arasında Polonya’da ünlü şef Jorma Panula, Macaristan’da Alparslan Ertüngealp, İtalya Siena’da Accademia Chigiana Musicale’ de Michel Tabaschnik ve İzmir’de üst üste iki yıl Prof. Rengim Gökmen ve Metropolitan Operası Korosu eski şefi William Hicks yer alır. Ayrıca bir opera sanatçısı olarak İtalya’nın Siena kentindeki Accademia Chigiana Musicale’ de Renato Bruson ile, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Raina Kabaivanska ile, ABD’nin New York şehrinde Sherill Milnes, Ashley Putnam ve Catherine Malfitano gibi opera sanatının çok tanınmış isimleri ile uzun soluklu çalışma fırsatı buldu.
Eylül 2018’de Paris’te düzenlenen 4. Evgeny Svetlanov Uluslararası Şeflik yarışmasının 57 ülkeden seçilmiş 352 katılımcısının içinden finale kalan ilk 8 orkestra şefinden biri olmayı başarmıştır.
2015 yılında Heidelberg Sinfonietta ile Almanya’nın Heidelberg şehrinde Fazıl Say’ın eserlerini, 2017-2018 sanat sezonunda İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde, W.A. Mozart’ın Sihirli Flüt operasını, çocuklar için yaptığı kendi düzenlemesiyle yönetmiştir. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda W.A. Mozart’ın Cosi Fan Tutte ve D. Cimarosa’nın Il Matrimonio Segreto isimli operalarını yönetmiştir.
Düzenli olarak her yıl Çukurova, Bursa Bölge, Antalya, İzmir, İstanbul Devlet Senfoni Orkestraları ve Karşıyaka Oda Orkestrası ile konserler veren Orhan, 2016 yılında, Fazıl Say’ın “Doğu-Batı Divanı şiirleri” şarkı albümünün (Op.44) Türkiye’deki ilk seslendirilişini yönetmiştir.
Orkestra şefliği kariyerinin yanında bestecilik kariyerini de sürdüren Orhan 8. ve 9. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’nda art arda iki kez önce bir “Bale Süiti” sonra da bir “Bariton Aryası” besteleyerek birinci olmuştur.
“Kuyucaklı Yusuf” Bale Süiti BBDS tarafından icra edilmiştir. “Şekeronya Çocuk Müzikali”ise Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenmiş, 2018-2019 sanat sezonunda ise İzmir Devlet Opera ve Balesi ve Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenmektedir.
Opera sanatçısı olarak ulusal ve uluslararası yarışmalarda dereceler almış ve hem yurt içinde hem yurt dışında 15’in üzerinde başrol seslendirmiştir.
Çok iyi derecede Fransızca, İngilizce ve İtalyanca konuşan Orhan, Aralık 2018’de Ankara Devlet Opera ve Balesi orkestra şefliği görevine atanmıştır.
GÜLSİN ONAY
12 Eylül 1954 yılında İstanbul’da doğan sanatçı, “Harika çocuk” olarak başladığı müzik yaşamını dünyanın önemli orkestraları ve şefleriyle çalışmalar yaparak sürdürür. Uluslararası alanda istisnai bir Chopin icracısı kabul edilmektedir. Ayrıca besteci Ahmed Adnan Saygun’un dünya çapında en güçlü yorumcusu olarak tanınır ve Saygun’un eserlerinin dünyaya tanıtılmasına ve sevilmesine öncülük etmektedir.
Türkiye devleti tarafından verilen Devlet Sanatçısı unvanının sahibidir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solistidir ve Bilkent Üniversitesi’nin de sürekli sanatçısıdır. Ayrıca 2003 yılından beri UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi’dir.
Annesi Türk piyanist Gülen Erim, babası Alman kemancı Joachim Reusch’tur. Matematikçi Kerim Erim’in torunudur.
1973-83 yılları arasında piyanist Ersin Onay ile evli kalan Gülsin Onay, sanatçı Erkin Onay’ın annesidir.
Piyanoya üç buçuk yaşında annesi ile başladı. İlk konserini altı yaşında TRT İstanbul Radyosu’nda verdi. Üstün Yetenekli Çocuklar Kanunu kapsamında, iki yıl Mithat Fenmen ve Ahmed Adnan Saygun tarafından Ankara’da özel eğitim verildikten sonra 12 yaşında Fransa’ya gönderildi. Pierre Sancan, Monique Haas, Pierre Fiquet ve Nadia Boulanger ile çalışarak Paris Konservatuvarı’nın yüksek bölümünden 16 yaşında, “Premier Prix du Piano” derecesi ile mezun oldu. Mezuniyetinin ardından çalışmalarını Bernhard Ebert ile sürdürdü.
Gülsin Onay’ın uluslararası müzik kariyeri Venezuela’dan Japonya’ya uzanan bir coğrafyada 5 kıtada 80 ülkeyi kapsar. Sanatçı, Marguerite Long–Jacques Thibaud (Paris) ve Ferrucio Busoni (Bolzano) de dahil olmak üzere başlıca uluslararası yarışmalarda kazandığı ödüllerle uluslararası müzik kariyerine başladı. Dünyanın belli başlı tüm müzik merkezlerinde dinleyicilerle buluşan piyanist, Dresden Staatskapelle, İngiliz Kraliyet Filarmoni, Philharmonia Orkestrası, İngiliz Oda Orkestrası, Japon Filarmoni, Münih Radyo Senfoni, Saint Petersburg Filarmoni, Tokyo Senfoni, Varşova Filarmoni, Viyana Senfoni gibi önemli orkestralarla konserler vermiştir.
Onay; Berlin, Varşova Sonbaharı, Granada, Würzburg Mozart Festivali, Newport, Schleswig-Holstein, İstanbul gibi dünyanın önemli müzik festivallerinde yer almaktadır.
2004 yılında başlayan Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nin Sanat Danışmanlığını yapmaktadır.
Rachmaninov yorumlarıyla müzik otoritelerinin beğenisini toplayan Gülsin Onay ayrıca, uluslararası alanda istisnai bir Chopin icracısı kabul edilmektedir. Polonya Hükûmeti Gülsin Onay’ı Chopin yorumları nedeniyle Polonya Devlet Nişanı ile onurlandırmıştır. Hocası Saygun’un dünya çapında en güçlü yorumcusu olarak tanımlanan Onay gerek konser programlarından gerekse kayıtlarından eksik etmediği bestecinin eserlerini önemli orkestralar eşliğinde sayısız ülkede seslendirmiştir.
Saygun’un yanı sıra Hubert Stuppner “2. Piyano Konçertosu” nu, Bujor Hoinic “Piyano Konçertosu” nu, Jean-Louis Petit Gemmes ve Muhiddin Dürrüoğlu “Bosphorus” isimli piyano eserlerini sanatçıya ithaf etmişlerdir. Ünlü virtüöz Marc-Andre Hamelin, Gülsin Onay için “Prelude”ve Denis Dufour ise “Avalanche” ı bestelemiştir.
Onay, kendisine adanmış olan Saygun’un “2. Piyano Konçertosu” ile Stuppner, Tabakov ve Hoinic’in konçertolarının dünya prömiyerlerini gerçekleştirmiştir.
Tekirdağ’da bir sokağa Gülsin Onay’ın ismini veren Süleymanpaşa Belediyesi, sanatçının adına “Günleri” ni düzenlemektedir.
PYOTR ILYICH TCHAİKOVSKY
Doğum adı: Pyotr İlyiç Çaykovski
Doğum tarihive yeri: 7 Mayıs 1840, Votkinsk
Ölüm tarihi ve yeri: 6 Kasım 1893, Sankt – Petersburg
Romantik Dönem Rus klasik müzik bestecisidir.
Senfoni, opera, bale, enstrümantal ve oda müziği ile şarkı gibi birçok tarzda eser vermiştir. Günümüz klasik müzik repertuvarında yer alan en popüler konser ve gösteri müziklerini yazmıştır.
Çaykovski orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Müziğe karşı erken yaştan itibaren yatkınlık göstermesine rağmen devlet memuru olmak için eğitim almıştır. Ailesinin istememesine rağmen müzik alanında kariyer yapmayı seçerek 1862 yılında Sankt-Petersburg Konservatuvarına girdi ve 1865 yılında buradan mezun oldu. Bu formül, Batı’ya yönelik eğitim Çaykovski’yi döneminin Rus Beşleri olarak bilinen ve genç Rus bestecilerden oluşan ulusalcı akımından ayırmıştır.
Her ne kadar önemli başarılara imzasını atmış olsa da duygusal anlamda kendini hiçbir zaman güvende hissetmemiş ve yaşamı boyunca kişisel krizlerle karşılaşmış ve dönem dönem depresyona girmiştir. Özel hayatındaki hengâmeye rağmen ününü günden güne artırmış, Çar tarafından yaşam boyu maaşa bağlanmış ve dünya çapında konser salonlarında eserleri takdir görmüştür. Ani ölümüne kolera salgınının sebep olduğu söylense de bazı kaynaklar bunun intihar olduğunu ileri sürmüştür.
Dünya üzerinde konser izleyicileri arasında çok popüler olmasına rağmen Çaykovski zaman zaman eleştirmenler, müzisyenler ve besteciler tarafından sert eleştirilere maruz kalmıştır. Ancak günümüzde önemli bir besteci olduğu konusunda artık bir şüphe kalmamıştır. 20. yüzyılın başında ve ortalarında batılı eleştirmenler Çaykovski’nin müziğini bayağı bulmuşlar ve gerisinde bir düşüncenin yatmadığını öne sürmüşlerdir. Ancak bu küçümseme zamanla ortadan kaybolmuştur.
Çaykovski beş yaşında piyano dersi almaya başladı. Üç yıl içinde öğretmeni kadar yetkin bir şekilde müzik okuyabilecek kadar yetenekli bir öğrenciydi. Anne ve babası müziğe karşı olan yeteneğini çok destekliyordu. Özel hoca tutmanın yanı sıra bir org almış ve piyano çalışması konusunda şevk vermişlerdi.
Ancak ailesinin müzik yeteneği karşısındaki arzuları kısa zamanda köreldi. 1850 yılında aile Çaykovski’yi Sankt-Petersburg’da bulunan İmparatorluk Hukuk Okuluna göndermeye karar verdi. Bu okul daha çok küçük soylu ve seçkin tabakanın çocuklarına hitap ediyordu ve öğrencilerini devlet memuru kariyerine hazırlıyordu. Okula giriş yaşı 12 olduğu için Çaykovski evinden 1.300 km. uzakta okulun hazırlık sınıfında iki yıl geçirmek zorundaydı. Bu iki yıl geçtikten sonra Çaykovski yedi yıllık öğrenim almak üzere İmparatorluk Hukuk Okuluna geçti.
Çok bağlı olduğu annesini 14 yaşındayken kaybetti ve bu daha sonra eserlerinde bile kendisini gösterecek olan depresif yanının gelişmesine katkıda bulundu. Eğitimini 19 yaşında tamamlayarak devlet memuru oldu. Sonradan Sankt-Petersburg Konservatuvarı’ na dönüşecek yeni bir müzik okuluna 21 yaşındayken kaydoldu. 1865 yılında mezun oldu ve Moskova Konservatuvarı’nda müzik öğretmenliğine başladı. Bu kurumda çalıştığı 11 yıl boyunca birçok büyük eser yaratan Çaykovski, ilk defa Alınyazısı adlı senfonik şiirde kendi bestecilik üslubunu ortaya koydu: Tutku ve özlem dolu, küçük şarkıları yeğleyen bir üslup.
Kolera salgını sırasında kaynatılmamış bir bardak su içmesi sonucu yatağa düşerek Sankt-Petersburg’da öldü.
PİYANO KONÇERTOSU Op.23 No:1
Bestelenme tarihi: Kasım 1874 – Şubat 1875, Petersburg
İlk seslendirilişi: 25 Ekim 1875, Boston, Amerika
Orkestra Şefi: Benjamin Johnson Lang
Solist: Hans von Bülow
Adanan kişi: Alman piyanist ve orkestra şefi Hans von Bülow
1879 ve 1888 yıllarında yenilenmiş iki versiyonu daha bulunmaktadır. Orijinal versiyon ile son versiyon arasındaki en belirgin farklardan biri, açılış bölümünde orkestranın ana temayı piyanistin çaldığı akorların orijinal olarak arpej olarak yazılmış olmasıdır .
Çaykovski’nin en popüler bestelerinden biridir ve tüm piyano konçertoları arasında en iyi bilinenlerden biridir .
Eser, iki flüt, iki obua, Si’ de iki klarnet, iki fagot, Fa’ da dört korno, Fa’ da iki trompet, üç trombon (iki tenor, bir bas), timpani, solo piyano ve yaylı çalgılar için notalanmıştır. Yapıt üç bölümdür:
I. Allegro non troppo e molto maestoso – Allegro con spirito
II. Andantino semplice – Prestissimo – Tempo
III. Allegro con fuoco – Molto meno mosso – Allegro vivo
Birinci Bölüm Allegro non troppo e molto maestoso
Kornoların güçlü girişi ile başlayan müzik yaylı çalgılar ve piyanonun akorları ile coşkulu ve görkemli bir açılış etkisi yaratmaktadır. Ancak girişteki bu tema ve dinleyicilere hissedildikleri konçertonun diğer hiçbir yerinde görünmeyecektir.
Görkemli bir giriş müziği aslında bu bölümün tonalitesini tam olarak yansıtmamaktadır. Temaların asimetrik dağılımı, eseri kısmen karmaşık gibi gösterse de genel bir eşitlikle dengelendiği görülmektedir.
Piyanoda geniş bir şekilde üzerinde durulan noktalı süre değerli ve canlı karakterdeki ilk tema adeta sıkı bir tasma ile tutulurcasına kısıtlanmışken ikinci tema görece daha çok işlenmiştir.
Piyanoda sunulan noktalı süre değerli motif, orkestranın daha önce sunduğu şeklinden farklı şekilde duyurarak piyanistik yazımı ve virtüöziteyi ön plana çıkarmaktadır. Ayrıca bu motifin devamında gelen müzik cümlesi, orkestrada yaylıların pizzicato eşliği ve üflemelilerdeki akor eşliği üzerinde piyano akorlar ile güçlendirilmiş bir şekilde temayı duyurur. Bitiminde ise piyano kadansını orkestranın sunduğu tematik materyal üzerinden tekrar duyurmaktadır. Piyanodaki akorlar ile güçlendirilmiş noktalı süre değerli tematik materyal bir kez daha gelir ancak bu kez ses alanı değişmiş ve ilk baştaki akorlar ile yaptığı eşlik çıkışını andırırcasına kendini göstermektedir.
Solo partide piyano tek başına, tekrarlı notalardan oluşan onaltılık süre değerleri ile kurgulanmış yeni bir yapıyı göstermektedir. Bu yapı orkestra ile kendini bir süre duyurduktan sonra çok fazla görünmeden ortadan kaybolmasına rağmen piyanistik yazım olarak ve seslendirme açısından, tempo göz önüne alındığında, oldukça zor ve etkileyici bir şekilde dinleyiciye hissettirme yaratmıştır.
Piyanistik teknik açısından gösterişli olmasının yanısıra seslendirmesindeki zorluk ve çaba düzeyi düşünüldüğünde, belirli bir süre daha bu şekilde devam edildiğinde, bölümün diğer kısımlarındaki dinleyiciyi hissettirmesi bakımından etkileyebileceğinden kısa bir şekilde duyurulmuş olabilir. Aynı karakter yeniden sergide bir kez daha duyurulur.
Piyano, bölüm boyunca birkaç kez orkestra eşliği olmadan kadans benzeri yapılar sergilemiştir. Ancak kadansın bu kısmında sakin karakter ile yeni eklenen aceleci ve trajik karakter, ciddi bir kontrast sergiler, devamında yeni trajik karakter bu kısma hâkim olarak bu kısmı sürdürmektedir.
İkinci Bölüm Andantino semplice-Prestissimo-tempo primo
Yaylı çalgıların sürdinli pizzicato’ları eşliğinde solo flüt bir ninniyi andıran açılışı ile devamında orkestra ve piyanonun birbirine yakından bağlı bir dizi çeşitlemesi, ilk temanın karakterini ortaya koymaktadır. Ancak burada ilgi çekici değişik melodi karakterleri ile kontrast bir bölme ortaya çıkmaktadır. Piyanonun adeta tutku dolu ve heyecanlı bir rüyanın içine alırcasına bir atmosfer yaratır. Ani değişimlerin, bu atmosferi oldukça etkileyici bir biçimde yansıtır.
Tempo göz önüne alındığında yüksek piyano tekniği gerektiren bu yazım içerisinde; aksan, ifade ve bunların sonucu olarak “tını” ve “melodik renk” ortaya çıkarmada oldukça dikkat edilmesi gereken bir çerçeve yaratır.
Bütün orkestrada duyurulan adeta bir çekiç vuruşu gibi gürültülü akoru bu eğlenceli rüyayı sonlandırır nitelikte bir ifade katmaktadır.
Üçüncü Bölüm Allegro con fuoco – Molto meno mosso – Allegro vivo
Enerjik ve atlamalı bir karakterde piyanoda sunulan “Ukrayna Halk Dansı” müziği, adeta karşı konulamaz bir orkestra karşılığını davet eder niteliktedir ve devamında yaylılar tarafından dengelenmiş naif bir karşı tema, baş döndürücü piyanoyu geride bırakır.
Birinci tema çeşitli tonal ve ritmik değişimler ile gelişme bölmesi olan bir devinim sayesinde rondo-sonat formunu sergi-gelişme-yeniden sergi-Koda ortaya çıkarmaktadır.
Bölüm boyunca piyano partisi teknik ve yorumlama düzeyi açısından virtüöziteyi gerektiren pasajlardan oluşmaktadır. Aynı zamanda bu pasajlardaki ayrıntılı teknik ve müzikal zorluklar orkestranın eşliği yanında seslendirmesi oldukça yüksek piyanistik yorumculuk gerektirmektedir.
Bölümün esas karakteri olan tema; enerjik ve atlamalı anlatımına ek olarak sahip olduğu nüans ve ifade açısından iki farklı yapıdadır. Bu haliyle temaya yüklenmeye çalışılan farklı bir karakter söz konusudur. Halk dansının özünde kurulmuş bu tematik materyalin ritim, dinamik ve ifade değişimi ile temaya özgü anlatımın bütünlüğünde oldukça parlak bir renk oluşmaktadır.
İkinci tema, motif kökenini “Podoydi podoydi vo Tsargorod” adlı Rus halk şarkısından almıştır. Bu tema formun döngüsel yapısı içerisinde ilk temaya göre daha az yer alsa da sahip olduğu naif karakter yine de onu belirgin kılar.
Orkestra partisinin, ilk temasındaki çoğunluklu yapısından ziyade bu temasında yaylılar ve korno (bazen fagot eklenerek) ile eşlik etmesi müzikal anlatımda yapılan kontrastı destekler nitelikte olduğu rahatlıkla görülür. Her iki temalar kendine has karakter ve müzikal anlatımları ile ciddi bir kontrast oluşturulmuştur. Bununla birlikte temalar, Rondo-Sonat formunun gereği olarak orkestra ve piyano partisinde belirli değişikler ile çeşitlenmiş; tonalite değişimi, tema sonlarına eklenen tamamlayıcı cümleler ile gelişme karakteri sergilemiştir.
Üçüncü bölümün rondo-sonat yapısı içerisinde temalar birbiri ardına çeşitlemeler ile sunulurken, müzikal anlatımın, piyanistik ve orkestral yazım açısından bütünüyle bir gelişim gösterdiği açıkça görülmektedir. Bütün bu gelişimlerin müzikal ifadede doruk noktasının buluştuğu da görülmektedir.
Tempo başlığı ile, hızın yavaşlaması ile, ikinci temanın yalnızca piyanoda değil aynı zamanda orkestrada da daha gösterişli bir şekilde duyurularak bölümün müzikal doruk noktasını sergilemektedir.
ALEXANDER PORFİRYEVİÇ BORODİN
Doğum tarihi ve yeri : 12 Kasım 1833, St. Petersburg
Ölüm tarihi ve yeri : 27 Şubat 1887, St. Petersburg
Rus besteci, Rus Beşleri olarak anılan besteci grubunun üyesidir.
Babası onu kendi yerine, serflerinden Porfiry Borodin’in evladı olarak kaydettirdi. Piyano derslerini de kapsayan iyi bir eğitim aldı. Erken yaşta hem bilim hem de müzikte kabiliyet gösterdi. Daha sonraları her iki alanda yoğun bir yaşam sürdü.
Almanya’da bulunduğu sırada daha sonra eşi olacak Yekaterina Sergeyevna Protopopova ile tanıştı ve yetenekli bir piyanist olan eşi onun müzik beğenisinin Mendelssohn’dan Schumann, Chopin ve Liszt’e yönelmesinde etkili oldu.
1862’de St. Petersburg’ a dönerek Tıp-Cerrahi Akademisinde hocalık yapmaya başladı
Ölümüne kadar bestecilik ve kimyacı olarak yoğun vaktini alan uğraşıları ki; bunlar (araştırma, hocalık, öğrencilerine tez danışmanlığı yapma, akademi dışında ders verme ve bilimsel yayınlartercüme etmeyi de kapsamaktaydı) arasında adeta cambazlık yaptı. Bir keresinde “kışın , sadece derslere gidemeyecek kadar bitkin olduğumda beste yapabiliyorum” diye yazmıştı. “Böylece dostlarım alışılmış şekilde sağlıklı olmamı değil hasta olmamı temenni ediyorlardı.”
Bu ikili mesleki yaşamı Borodin’in evinde sevimli bir karmaşaya yol açıyordu. Besteci Rimsky-Korsakov hatıralarında bu durumu şöyle nakletti: “Onu ziyaret ettiğimde sıklıkla yan dairedeki laboratuvarında çalışmakta olur işini bitirip benimle evine geçip müzik işlerine, sohbetlerine dalardı. Aniden fırlar, Bir şeylerin kaynayıp yanmadığını kontrol amacıyla, laboratuvara koşardı. Bu sırada koridorlar inanılmaz bir sesle söylediği yedili sekizli melodi sekanslarıyla dolardı.”
Bunların yanısıra, Arkadaşlarına, öğrencilerine ve özellikle akrabalarına karşı iyi huylu cömertliği evinin 1960’larda moda olan şekilde ücretsiz han gibi dolmasına yol açıyordu.
Tarihçi Richard Anthony Leonard’a göre: “…İnsanlar günün veya gecenin her saatinde evin içinde oradan oraya oğul veren arılar gibi dolanıyordu. Tüm yataklar dolduğunda koltuklar, koridorlar veya sandalyelerde kestiriyorlardı; pek seyrek olmayarak Borodin’in yatağında yatanlara da rastlanıyordu. Ev genellikle bir karışıklık ve düzensizlik yuvasıydı. Buraya taşındıktan beş yıl sonra bile karı koca Borodin’ ler kitap ve müzik materyali kümeleri, tamamen yerleştirilmemiş eşya paketleri arasında yollarını arıyorlardı…”
Borodin, en son ne zaman yemek yediğini hiçbir zaman hatırlamış gibi görünmediği için öğünler (akşam saat 11’de başlayan öğle yemekleri gibi), aklın almayacağı biçimde düzensizdi. Geçici misafirler, akrabalar ve kısmen yabancıların yanısıra bir kedi kolonisi de (bir kedi özgürlüğü salonu olarak algıladıkları Borodin konağında) sofradaki yerini alırdı. Tüm bu nedenlerle Borodin müzikte çağdaşları kadar verimli olamadı.
1862’de tanıştığı Mily Balakirev’ den bestecilik dersleri aldı ve bestelediği ilk senfoni 1869’da onun yönetiminde seslendirildi. Aynı yıl başladığı ikinci senfoni 1877’de Eduard Napravnik yönetiminde icra edildi ve dikkate değer bir beğeni sağlamadı. Ancak Rimsky-Korsakov’un yaptığı küçük orkestrasyon değişiklikleri sonrası 1879’da yine onun yönetiminde başarı kazandı.
1869’da ilk başladığı eser olan 2.Senfoni’nin yanısıra bazılarınca en başarılı yapıtı olarak kabul edilen, aynı zamanda en iyi Rus tarihsel operaları arasında sayılan Prens İgor’a başladı. Bugün konserlerde ayrı bir parça olarak da çalınan ve Borodin’in en tanınan eseri olan “Poloveç Dansları” bu opera içinde yer alır. Maalesef Prens İgor, Borodin tarafından yarım kalmış ve ölümünden sonra Rimsky-Korsakov ile Alexander Glazunov tarafından tamamlanmıştır. Çok tanınan diğer eserleri arasında Orta Asya Steplerinde adlı senfonik şiiri ile iki tane yaylı çalgılar dörtlüsü de vardır. Bu dörtlülerin ikincisindeki “nocturne” adlı bölüm bestecinin güçlü lirisizmini gösterir. 1882’de başladığı üçüncü senfoni ölümünden sonra Glazunov tarafından tamamlanmıştır.
Eserleri lirik gücü ve zengin armonileriyle tanınır. Batılı bazı bestecilerin etkilerinin yanısıra bestelerinde Rusya’ya has tatlar de inkâr edilmeyecek biçimde hissedilir. Tutkulu ve alışılmadık armoniler içeren müziği Claude Debussy ile Maurice Ravel üzerinde güçlü tesir bırakmış Ravel 1913’te “À la manière de Borodin” isimli bir beste yapmıştır.
SENFONİ No:2 Si Minör
Bestelendiği tarih : 1869 ile 1876
İlk seslendiriliş tarihi : 10 Mart 1877
Orkestra şefi : Eduard Napravnik
Si minör Senfoni, bestecinin tamamladığı en önemli büyük ölçekli ve en büyük bestelerinden biri olarak kabul edilir. Borodin’in altı yıllık besteleme döneminde dikkatini ara ara dağıtan iki tiyatro eseri olan Prens Igor ve Mlada ‘ya melodik açıdan çok benzemektedir .
Senfoni; küçük 2 flüt, 2 obua (biri kor anglais’ te iki katına çıkar), 2 klarnet, 2 fagot, 4 korno, 2 trompet, 3 trombon, tuba, 3 timpani, üçgen, tef, bas davul, ziller (sadece finalde), Arp, yaylılar.
1879’da Borodin senfoninin orkestrasyonunu gözden geçirdi ve ağır üflemeli kısımları azalttı.
Bu son versiyonun ilk seslendirilişi 4 Mart 1879’da Rimsky-Korsakov’un şefliğinde bir Serbest Okul Konseri’ nde gerçekleşti.
Yapıt, Dört bölümden oluşur.
I. Allegro moderato
II. Scherzo. Molto vivo
III. Andante
IV. Final. Allegro
Birinci bölüm Allegro moderato
İki motifin arka arkaya sunuluşu ve yaylıların keskin bir “figürü” ünison olarak, tekrarlarıyla başlar. Sonra tahta nefesli çalgılar bir köy dansına yönelir, melodisini viyolonsellere bırakır. Bölüm esas yapı taşı ilk temadır.
İkinci bölüm Scherzo. Molto vivo
Türlü çalgılarda “pizzicato” ve “staccato” larla yansıyan, triangle ve arp’ ın eşliğinde obua’ nın üflediği bir “üçlü” ile renklenen tatlı bir parçadır.
Üçüncü bölüm Andante
Rus steplerinin türküsüdür. Solo klarnet tarafından çalınan ve arp eşliğinde çalınan bir melodiyle başlar, ardından Borodin’in lirik melodilerinin tipik özelliği olan süslemeli zarif notalara sahip bir korno solosu gelir. “Ana tema” kornoda yansır.
İkinci kemanların kısa motifi dördüncü bölümü (Finale, Allegro) bağlar.
Dördüncü bölüm Final. Allegro
Arabesklerle işlenmiş bir tema orkestranın tüm çalgılarını beraberce sürükler, neşe yapıtın son notalarına dek sürer.
Bölüm, klarnet solosu ve ardından arp eşliğinde korno solosuyla başladığı gibi benzer bir şekilde sona erer.
Taşar ERKOL