Akşam, yavaşça inerken mahallenin üzerine açılıp kapanan kapıların seslerini duymaya başlardım bir bir.
Yorgun argın evlerine dönen babalara açılan kapılar…ve kapanan kapılar…
Ve sonra evlerde neşeli bir koşuşturma başlardı.
Akşam yemeği telaşı.
Ve pencereler ardı ardına aydınlanırdı.
Ve pencerelerden şarkılar, türküler yayılırdı mahalleye.
Şarkılar, türküler mahalleyi şöyle bir dolaşır sonra gecenin karanlığında yitip giderdi.
Bendeki bu türkü tutkusu o günlerden hatıradır.
Cabbar abi, rakısını yudumlarken pikaba koyduğu 33’lük plaktan Münir Nurettin’i dinlerdi her akşam.
En sevdiği şarkıydı ” Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın”
O insanın yüreğini dağlayan içli sesiyle eşlik ederdi şarkıya.
Ne zaman bir yerlerde duysam bu şarkıyı, o güzel insan “Tornacı Cabbar Abi” düşer aklıma.
Posta İdaresi’den emekli Rasim Amca’da Muzaffer Akgün tutkunuydu.
Saatlerce onun türkülerini dinlerdi.
Duyduğuma göre refikası Cemile teyze bu türkücü avradı/kendisi öyle diyormuş/ kıskanırmış.
Bu sokağın bizleri ayırdığına bakmayın yüreklerimiz öylesine yakındı ki birbirine..
İç içe hayatlar yaşardık.
Bir tas çorba giderdi hasta Hacer teyzeye.
Rüstem Amca’ya, karakuş tatlısı. Çok severdi.
Pakize Teyze’ye eşkili bamya. Tabii bir tabak pilavla birlikte.
O da bize koca bir tabak biber turşusu gönderirdi.
Neşeyle, içtenlikle paylaşırdık
Ekmeğimizi de, hüznümüzü de, coşkumuzu da
12. Kattaki beton hücremden çıkıyorum.
Asansöre biniyorum.
Arkamdan son derece şık bir kadın da biniyor.
Gözgöze gelmemek için başlarımızı tavana kaldırıyoruz.
Tedirgin, kısa ve sessiz bir yolculuk.
Aklımda bir soru.
“Kim acaba? Hangi dairede oturuyor bu yabancı?”
Aydın Sihay
————————–
Adana / Sarıyakup Mh./ Ağustos 2016