Hakkı Yırtıcı
Yıllar içinde mimarlığı kavradıkça ben de kendime özgü bir tanım geliştirdim. “Mimarlık, bir zaman ve mekân örgütlenmesidir.”
Herhalde mimarlık, ne olduğunu bir türlü bilemeyen, kendisini tekrar ve tekrar tanımlamaya ihtiyaç duyan, hatta kendisini diğer mesleklerle mukayese eden nadir mesleklerdendir. “Mimarlık nedir, ne işe yarar?”, hadi bir soru daha ekleyeyim: “Mimar kimdir?” soruları meslek içinde sürekli tartışılır ama bu sorular bir türlü zeminini bulamaz, hep havada kalırlar.
Bir anekdotla başlayayım.
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü kazanmışım, öyle pek bilinçli bir tercih de değil. “Yapan insan olmak istiyorum” diyerek inşaat mühendisliği yazmışım ama nedense mimarlık da araya sıkışmış. İlk hafta oryantasyon haftası, her hoca gelip bize mimarlığı anlatıyor. Hiç unutamadığım ve halen tüylerimi diken diken eden bir tanımlamadır.
“Doktorun hatası toprak altında, mimarın hatası toprak üstündedir.”
Mezun olduktan çok sonra yaşadığım, bu tanımla bağlantılı başka bir anekdot.
Ev partisindeyiz. Herkes yiyor, içiyor, eğleniyor. Doktor olduğunu öğrendiğim birinin elinde ise sadece soda var. Kendisine bitmeyen telefonlar geliyor, tam anlamadığım şeyler söylüyor.
“Peki, potasyum oranını tekrar ayarlayın, damardan şu kadar cc şundan verin ve yarım saat sonra durumu hakkında beni bilgilendirin.”
Düşünmüştüm bana benzeri bir telefon gelse ne derdim?
“Mimar bey, şapı mevcut kottan 2 cm fazla dökmüşüz.”
“Kırın baştan yapın…”
Bunları mimarlığı kötülemek için anlatmıyorum. Ancak hiç anlayamamışımdır, bir meslek neden başka bir meslekle karşılaştırarak kendini meşrulaştırmaya çalışır, böylesine saçma bir çaba içine girer.
Yazının devamını okumak için tıklayın