ÇDSO 22 Mart Konser Program

Konser Tarihi : 22 Mart 2024 – Cuma

Konser Saati              : 20:00

Konser Salonu           : ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KONSER SALONU

 

KONSER PROGRAMI

  1. BRAHMS             Keman Konçertosu
  2. BEETHOVEN Senfoni No: 3   

 

ŞEF                 : MATTHEW COOREY

SOLİST          : HANDE KÜDEN               “keman”

 

MATTHEW COOREY

Matthew Coorey şeflik kariyerine 2003 yılında Kraliyet Liverpool Filarmoni Orkestrası’na Şef Yardımcısı olarak atanarak başladı. Bu ilk bir yıllık sözleşme daha sonra RLPO’nun ilk Yurt Şefi olarak atandığında üç yıllık bir taahhüt haline geldi.

İlk çıkışları kısa süre sonra Londra Filarmoni Orkestrası, Sidney Senfoni Orkestrası, Filarmoni, Hallé, Ensemble 10:10 ve Londra Mozart Oyuncuları takip etti; bunların hepsi yeni davetler sundu.

Matthew ayrıca Londra Senfoni Orkestrası, BBC Senfoni Orkestrası, Birmingham Şehri Senfoni Orkestrası, Bournemouth Senfoni Orkestrası, İrlanda Ulusal Orkestrası ve BBC Proms’da sahne aldı. Son dönemde öne çıkanlar arasında Kraliyet Filarmoni Orkestrası, Polonya Ulusal Radyo Orkestrası, Slovenya Radyo Orkestrası, Antalya Senfoni Orkestrası, Adelaide Senfoni Orkestrası, Darwin Senfoni Orkestrası, Auckland Filarmoni Orkestrası ile ilk konserleri, Londra Çağdaş Müzik Festivali’nde sahneye çıkışı ve Londra Filarmoni Orkestrası, Filarmoni Orkestrası, Kuzey Kraliyet Sinfonia, Wroclaw Filarmoni Orkestrası, Stuttgart Radyo Orkestrası, Ankara Cumhurbaşkanlığı Orkestrası, Sidney Senfoni Orkestrası, Melbourne Senfoni Orkestrası, Yeni Zelanda Senfoni Orkestrası, Trinity Laban ile dönüş görüşmeleri orkestrası, Ensemble 10:10, Bilkent Senfoni Orkestrası, Liverpool Kraliyet Filarmoni Orkestrası ve Filistin Ulusal Orkestrası ile uzak doğu turu…

Matthew’un her türlü müzik ve sanat formuna büyük ilgisi var ve Rosas Dance Company ve Ictus Ensemble, yenilikçi rock grupları These New Puritans ve Efterklang ile iş birliği yaptı ve Wynton Marsalis ve Lincoln Center Caz Orkestrası ile çalıştı.

Matthew genç müzisyenlerle çalışma konusunda güçlü bir kararlılığa sahip ve Royal Northern College of Music’te düzenli olarak şeflik yapıyor ve ders veriyor. Ayrıca Londra Kraliyet Müzik Koleji, Felix Mendelssohn Hochshule Leipzig, Trinity-Laban Orkestrası Londra, Sidney Gençlik Orkestrası, Büyük Britanya Ulusal Gençlik Orkestrası, Avustralya Ulusal Müzik Akademisi ve Avustralya Ulusal Müzik Akademisi orkestralarıyla da çalıştı. Gençlik Orkestrası…

Matthew müzik kariyerine korno çalarak başladı ve Sidney Müzik Konservatuarı’nda okuduktan sonra Avustralya Oda Orkestrası, Brandenburg Orkestrası, Tazmanya Senfonisi ve Sidney Senfonisi ile düzenli olarak performans sergiledi.

Başlangıçta şef olarak kendi kendini yetiştirmiş olan Matthew, Seiji Ozawa’nın seçmelerine katıldı ve Tanglewood Müzik Festivali’ne davet edildi ve burada şef şeflik öğretmeni olan Jorma Panula ile çalıştı. Ertesi yıl Aspen Müzik Festivali’ne katıldı ve burada David Zinman’la çalıştı. Matthew iki yıl boyunca Royal Northern College of Music’te Sir Mark Elder’ın yönetimi altında Şeflik dalında Kıdemsiz Üye olarak görev yaptı. Maazel-Vilar Şeflik Yarışması’nda finalist, Allianz Uluslararası Şeflik Akademisi üyesi ve Georg Solti Şeflik Yarışması’nda ödül sahibi oldu.

 

HANDE KÜDEN

1992 Adana doğumlu Hande Küden, lisans eğitimini, 9 yaşında keman sınıfına başladığı Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamladı.

Hans Eisler Berlin Müzik Akademisi’nde yüksek lisans yapan ve Stephan Picard’ın öğrencisi olan Küden, 2. Ulusal Gülden Turalı Keman Yarışması’nın orta kategorisinde, 14. Uluslararası Genç Müzisyenler Oda Müziği Yarışması ve Necdet Remzi Atak Keman Yarışması’nda birincilikler kazandı.

2011 yılından bu yana üyesi olduğu Lepidus Kuartet ile de Yaşar Üniversitesi 3. Oda Müziği Yarışması’nda birinci olan Küden, Hüseyin Sermet ve Efe Baltacıgil ile Beethoven’ın Triple Konçerto’sunu Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası eşliğinde Berlin Konzerthaus ve Beethovenfest Bonn’da seslendirdi.

Solist olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Türkiye-Ermenistan Gençlik Orkestrası ve başka birçok orkestra eşliğinde çalan Küden, İstanbul-Essen Gençlik Orkestrası’nda Konzertmeister olarak, Türkiye – Almanya Gençlik Orkestrası’nda ise ikinci keman grup şefi olarak görev aldı.

18 yaşındayken Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın sınavlarını birincilikle geçerek bu topluluğa katıldı.

2012’de de Deutsche Symphonie Orchesterakademie’nin sınavını kazanarak burada orkestra üyesi olmaya hak kazanan genç kemancı Rusya, Tataristan ve Almanya’da resitaller verdi.

Berlin’de, 2015 yılında hem keman hem de viyolayı Tabea Zimmermann’ da çalıştı. Orkestra müzisyenliği eğitimini, Alman Senfoni Orkestrası Ferenc Fricsay Akademisi ve Berlin Filarmoni Karajan Akademisi’nde tamamladı.

 

JOHANNES BRAHMS

            Doğum tarihi ve yeri : 7 Mayıs 1833, Hamburg

            Ölüm tarihi ve yeri                : 3 Nisan 1897, Viyana

 

Alman piyanist, orkestra şefi ve 19. yüzyılın ikinci yarısının en önemli Romantik dönem bestecilerindendir. Hamburg’da Lutheran bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve profesyonel yaşamının çoğunu Viyana’da geçirdi. Bazen Johann Sebastian Bach ve Ludwig van Beethoven ile müziğin “Üç B” sinden biri olarak gruplandırılır, bu yorum aslında on dokuzuncu yüzyıl orkestra şefi Hans von Bülow tarafından yapılmıştır.

Brahms, senfoni orkestrası, oda toplulukları, piyano, org, ses ve koro için besteler yapmıştır. Bir virtüöz piyanist olarak kendi eserlerinin birçoğunun prömiyerini kendi yaptı. Piyanist Clara Schumann ve kemancı Joseph Joachim (üç yakın arkadaştı) dahil zamanının önde gelen sanatçılarıyla çalıştı. Eserlerinin çoğu, modern konser repertuvarının parçaları oldu.

Brahms, çağdaşları ve sonraki yazarlar tarafından hem gelenekçi hem de yenilikçi olarak kabul edildi. Müziğinin kökleri, klasik müzik ustalarının yapılarına ve kompozisyon tekniklerine dayanır. Bu yapıların içine derinden romantik motifler gömülüdür. Bazı çağdaşları onun müziğini fazlasıyla akademik bulsa da katkısı ve işçiliği Arnold Schönberg ve Edward Elgar gibi çeşitli isimler tarafından takdir edildi. Brahms’ın eserlerinin gayretli, yüksek düzeyde oluşturulmuş doğası bir nesil boyunca besteciler için başlangıç noktası ve bir ilham kaynağıydı.

Babası el işçiliğiyle para kazanıyordu, ayrıca Hamburg’daki birkaç dans lokalinde korno ve kontrbas çalarak küçük gruplarla sahne alıyordu. Brahms piyano dersleri alarak müziğe yedi yaşında başladı.

Johann Jakob, oğluna ilk müzik eğitimini verdi; Johannes ayrıca keman çalmayı ve çello çalmanın temellerini öğrendi. 1840’tan itibaren Otto Friedrich Willibald Cossel ile piyano çalıştı.

Brahms 10 yaşındayken sanatçı olarak ilk çıkışını Beethoven’ın Piyano ve Nefesliler Beşlisi Op. 16 ve Mozart tarafından bir piyano dörtlüsü’ nün de dahil olduğu özel bir konserde yaptı. Ayrıca Henri Herz’ in étude adlı solo eserini de çaldı.

1845’te sol minör (G minor) bir piyano sonatı yazmıştı. Ailesi, besteci olarak erken çabalarını onaylamadı ve bir sanatçı olarak daha iyi kariyer beklentileri olduğunu hissetti.

1845’ten 1848’e kadar Brahms, Cossel’in öğretmeni, piyanist ve besteci Eduard Marxsen ile çalıştı. Marxsen, Brahms’a Mozart, Haydn ve J. S. Bach’ ın geleneğini aktarmış ve Brahms’ın kendi bestelerinin bu gelenek üzerine temellenmesini sağlamıştır.

1847’de Brahms ilk kez Hamburg’da solo piyanist olarak Sigismund Thalberg’ in bir fantezisini çalarak kamuoyuna çıktı.

1848’deki ilk tam piyano resitali, Bach’ın bir fügünü yanı sıra Marxsen ve Jacob Rosenhain gibi çağdaş virtüözlerin eserlerini içeriyordu.

Nisan 1849’daki ikinci bir resitali, Beethoven’ın Waldstein sonatı ve kendi bestesinin bir vals fantezisini içeriyordu ve gazetelerden olumlu eleştiriler aldı.

1849’da yazdığı “Sevilen Valsler üzerine Fantezi” adlı yapıtı piyano çalarlar için çalınması hiç de kolay olmayan bir yapıttır.

Brahms’ın bu dönemdeki bestelerinin piyano müziği, oda müziği ve erkek sesli koro için eserler içerdiği bilinmektedir. Bununla birlikte, Brahms daha sonra tüm erken eserlerini elemek konusunda titiz davrandı; 1880 gibi geç bir tarihte bile arkadaşı Elise Giesemann’a koro müziğiyle ilgili el yazmalarını yok etmeleri için göndermesi için yazdı.

Brahms genç birisi olarak kendine özgü bir anlatım biçimi geliştirmişti; erken dönem yapıtlarını takma ad ile (G. W. Marcks, Karl Würth) yayınlatıyordu ve bunlara kendine göre yüksek opus numaraları veriyordu.

Başlarda yalnızca piyano yapıtları veren Brahms orkestranın olanakları ve sınırları konusunda kendine henüz güvenmiyordu. Daha sonraki yıllarda da orkestra yazısı konusunda yakın çevresinin desteğine başvurmuştur.

1853 yılında, Reményi adı altında icra eden Macar kemancı Eduard Hoffman Brahms’ı Hannover’de oturan dönemin büyük kemancısı Joseph Joachim ile tanıştırmıştır. Brahms Joachim’den çok etkilenmişti. Joachim’in Brahms’a önerisi kendisini Weimar’da Saray Müzik Direktörü olan Franz Liszt’e tanıtması olmuştu. Liszt’in Brahms’a sözü ise Breitkopf & Härtel Yayınevi’ne yazdığı bir mektupta kendisinden söz etmesi olmuştu. Brahms bu durumdan pek bir beklenti çıkaramamış ve Joachim’e bir mektup yazarak kendisini sanat yaşamına sokmasını istemişti. Bunun üstüne Joachim Brahms’ı Düsseldorf’ta oturan besteci Robert Schumann’la tanışmasını önermişti.

Schumann, Müzik Yayınevi Breitkopf & Härtel’ in de Brahms’ı kabul etmesini dileyerek, yayınevinin Brahms’ın birkaç çalışmasını yayınlamasını istedi. Onun kişisel olarak bu konuya yüklenmesi yirmi yaşındaki Brahms’ı Almanya’da sanki bir gecede ünlü birisi yapmıştı. Müzikle ilgilenen bir sürü kişi ondan bir şeyler dinlemek, yapıtlarını görmek, bu yeteneği daha çok tanımak istiyordu. Bu durum Brahms’ı ürkütmüştü. Schumann’a yazdığı mektuplarında korkularını dile getirmiş, kamu ölçütlerine göre yetersiz kalabileceğini belirtmişti. Kendini aşırı eleştirerek bunalıma girip birkaç çalışmasını yakıp yok etmişti.

Brahms’ın yapıtları bütün Avrupa müzik geleneğini kapsar. Yalnızca Beethoven’ la kalmayıp Johann Sebastian Bach, Georg Friedrich Händel ve Giovanni Pierluigi da Palestrina’ nın da Brahms müziğinde etkisi vardır.

Müzik tarihsel çalışmaların sonucunda Brahms müziğini üç döneme ayırabiliriz:

Birinci dönem “Ein Deutsches Requie” e kadar olan kısımdır.

İkincisi; “İkinci Piyano Konçertosu” na kadar olan kısımdır.

Üçüncüsü ise “3. Senfoni” ile başlar. İlk dönem için romantik temel üzerine oturmuş denilebilir. İkinci dönem güçlü bir klasik vurgusudur. Üçüncü dönem için ise romantik ve klasik temelin kendi içinde erimesi diyebiliriz.

 

KEMAN KONÇERTOSU   Op. 77             Re Majör      

 

Besteleniş tarihi ve yeri       : 1878, Pörtschach, Avusturya

Adanan kişi                           : Joseph Joachim

Prömiyer                                : 1 Ocak 1879, Leipzig

Orkestra şefi                         : Johannes Brahms

Orkestra                                : Gewandhaus Orkestrası

 

Çocukluğunda keman çalmış olan Brahms, gerçek keman tekniğini gerektiği gibi öğrenememiş, ünlü keman virtüözü ve arkadaşı Joseph Joachim’den sık sık yardım istemiştir. Joachim’e bestesini yollayıp ona ters gelen yerleri işaretlemesini istemiş, ancak kemancının keman tekniğiyle ilgili önerilerini yine de pek dikkate almadığından, konçerto çalınması güç bir eser olmuştur.

İlk seslendirilmesinde solistten olağanüstü bir teknik beklenir; ancak bu teknik üstünlüğün gerektirdiği virtüözlük amaç değil, orkestrayı tamamlamak içindir.

Bu zorluğu nedeniyle esere “Kemana Karşı Bir Konçerto” adı da verilmiş ve virtüöz kemancı Sarasate, “Elimde kemanla bekleyip en güzel melodiyi obuanın mı çalmasını bekleyeyim?” sözleriyle konçertoyu eleştirmiştir.

Gerçekten de orkestranın tek görevi eşlik etmek değildir; orkestra yalnız tuttilerde ön plana çıkmaz. Eserin havası Brahms’ın 2. Senfoni’sine yakındır ve trajik aksanları yoktur, ama solo çalgıya uymak için daha lirik bir yapıdadır.

Filozof Nietzsche’nin deyimiyle “Özlemin Şarkıcısı” olan kemanın bütünüyle romantik duyguları klasik biçimde duyurduğu konçerto, usta kemancıların repertuvarında Beethoven’inki ile başköşede yer alır.

Eser üç bölümden oluşur:

  1. Allegro non troppo
  2. Adagio
  • Allegro giocoso, ma non troppo vivace, Poco piu presto

 

Brahms’ın eseri aslında dört bölüm olarak planladığı, ancak sonradan dördüncü bölüm Scherzo’yu çıkartarak 2. Piyano Konçertosu’nda kullandığı tahmin edilmektedir.

 

Birinci bölüm  Allegro non troppo

Re Majör tonda başlayan bölüm oldukça geniş tutulmuş, lirik ve senfonik bir yapıdadır.

Orkestranın girişiyle sakin ve neşeli ana tema viyola, viyolonsel, fagot ve kornolarla duyurulur. Temayı obua geliştirmek isterse de ritmik özelliği ağır basan minör tondaki yan tema, ana temaya kontrast oluşturur. Daha sonra sahnede solo çalgı keman belirir; güçlü bir şekilde her iki temayı geliştirir.

Orkestra, fortissimo bir zirvede sözü kemanın solo kadansına bırakır. (Konserlerde genellikle Joachim’in kadansı çalınmakla birlikte, bazen Kreisler, Heifetz veya Milstein’ınki de yer almaktadır.)

Kemanın orkestra üzerinde yükselerek ana temayı tekrar duyurmasından sonra, bölüm parlak şekilde sona erer.

 

İkinci bölüm               Adagio

Fa Majör tonda başlayan bölüm ağır temposuyla birinci bölümün güçlü ve enerjik havasına karşıtlık oluşturur. Pastoral ve soylu güzellikte üç bölümlü bir arya, zarif ve saydam bir orkestrasyonla duyurulur. Sarasate’ nin kıskandığı bir Bohemya halk ezgisini andıran tema, önce tahta üfleme çalgılar ve kornonun eşliğinde obuanın duygulu tınısıyla sunulur. Ancak 32. mezürde giren keman, temayı bu barış havası içinde geliştirir.

 

Üçüncü bölüm            Allegro giocoso, ma non troppo vivace, Poco piu presto

Re minör tondaki bölüm şen ve çabuk ama çok canlı olmayan tempoda bir rondo kuruluşundadır.

Brahms’ın, konçertoyu ithaf ettiği Joachim’in Macar asıllı olduğunu düşünerek Macar-Çigan ezgilerinden esinlendiği söylenen bu bölümün ilk iki teması gerçekten de Çigan izlenimini verir.

Keman temayı, yaylı çalgıların 16’lık trioleleri eşliğinde sunar.

İkinci tema ise güçlü oktavlarla duyurulur. Bölüm boyunca ustalığını sergileyen kemanın orkestra eşliğindeki kadansından sonra, büyük bir coda’ ya ulaşılır. Burada ana tema canlı bir marş ritminde işlenir ve eser güçlü bir finalle sona erer.

 

LUDWİG van BEETHOVEN

Doğum: 16 Aralık 1770                      Ölüm: 26 Mart 1827

 

Klasik dönemden Romantik döneme geçiş sürecine büyük katkı sağlamış ve gelmiş geçmiş en ünlü ve en etkileyici bestecilerden biri olarak kabul edilen Alman piyanist ve bestecidir.

Beethoven dünyaya gelen yedi çocuktan ikincisidir. Doğan yedi çocuktan sadece Beethoven ve diğer iki kardeşi Kaspar Anton Karl van Beethoven (1774-1815), Nikolaus Johann van Beethoven (1776-1848) hayatta kalır.

Beethoven’ın ilk müzik öğretmeni babasıdır. Daha sonra Gilles van den Eeden’den organ ve aile dostu olan Tobias Friedrich Pfeiffer’den klavye dersleri alır. Aynı zamanda Franz Rovantini’den keman ve viyola dersleri alır. Beethoven 5 yaşından itibaren çok yoğun müzik dersleri almaya başlar klavye öğretmeni Pfeiffer bazen onu gece yatağından kaldırarak zorla dersler verir.

Beethoven ilk halka açık konserini 1778 yılında henüz yedi yaşında iken verir.

1779 yılında Beethoven Christian Gottlob Neefe’den ilk bestecilik dersleri almaya başlar.

1783 yılında Christian Gottlob Neefe’nin yardımıyla Beethoven ilk bestesini yayınlar, daha sonra Beethoven Neefe’nin asistanı olarak çalışır.

1784 yılından itibaren ilk parasını asistanlıktan kazanmaya başlar. İlk 3 piyano sonatı 1783 yılında yayınlanır.

Beethoven’ın bu muazzam yeteneği başpiskopos Maximilian Friedrich tarafından fark edilerek maddi ve manevi yönden desteklenir.

O sıralarda baş gösteren aydınlanma çağı ve masonluk Beethoven’i derinden etkiler Neefe ve Beethoven’ın çevresindekilerin çoğu aydınlanmışlar (Order of the Illuminati) üyesidir.

1787 yılında Beethoven, Mozart’la çalışmak umuduyla Viyana’ya gider fakat varışından 2 hafta sonra annesinin hastalığını öğrenir ve geri döner. Beethoven aynı yıl içinde annesini kaybeder ve babası alkolik olur. Bunun sonucunda Beethoven küçük kardeşlerinin sorumluluğunu almak zorunda kalır ve 5 yıl boyunca Bonn’da kalmaya karar verir. Bu sıralarda Franz Wegeler ile tanışır ve onun sayesinde o zamanın seçkin ailelerinden olan von Breuning ailesi ile tanışır. Beethoven sıkça von Breuning ailesinin evine ziyaretlere gider ve çocuklarına müzik dersleri verir. Bu sıralarda Almanya’nın soylularından Count Ferdinand von Waldstein ile tanışır ve ondan maddi destek görür. Daha sonra Beethoven onun adına bir sonat yazacaktır.

Beethoven 1789 yılında babasının alkolizm bataklığına düşmesinin ardından yasal yollara başvurarak babasının maaşının yarısının kendine ödenmesini sağlar bu sayede ailesine destek olabilecektir. Aynı zamanda seçkin sarayların orkestralarında viyola çalarak ailesine maddi katkı sağlamaya devam eder, bu sayede Mozart’ın operalarıyla tanışır ve ünlü flüt virtüözü Anton Reicha ile arkadaşlık kurar.

1792 yılında Viyana’ya giden Beethoven klasik müziğin ünlü bestecisi Joseph Haydn’ın yanında çalışmaya başladı. Joseph Haydn kısa sürede Beethoven’ın üstün yeteneğini fark etti ve her konuda ona destek oldu. Beethoven, başlarda besteci olarak değil piyanist olarak adını duyurdu. Daha sonra yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenleri etkiledi.

Beethoven’ın dokuz senfonisi, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziği eseri bulunmaktadır. Sadece bir opera (Fidelio) bestelemiştir. İlk senfonisini 1800 yılında yapmıştır. Eroica olarak da bilinen 3. senfonisini, Avrupa’ya demokrasi getirdiği için Napolyon’a adamıştır. Ancak daha sonra Napolyon kendini İmparator ilan ettiğinde bu adamayı geri almıştır. 9. senfoni ise en çok bilinen ve bugün Avrupa Birliği marşı da olan en çarpıcı senfonisidir.

Beethoven çok titiz çalışan bir müzisyendi. Müziği, ifade gücü ve teknik olarak çok üst seviyedeydi. Beethoven, Haydn ve Mozart’tan devraldığı prensipleri geliştirdi, daha uzun besteler yazdı ve daha tutkulu, dramatik eserler oluşturdu.

Özellikle Op. 109 piyano sonatıyla Klasik müziğin Romantik Dönemi’ni başlatmıştır.

Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.

Dünyaca tanınan bir besteci olarak siroz hastalığı nedeniyle ölmüştür ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.

 

SENFONİ      No:3    Mi bemol Majör        Op.55

Bestelenme tarihi                  : 1803

Prömiyer                                : 9 Haziran1804

Halka açık performans         : 7 Nisan 1805, Viyana

 

Senfoni 2 flüt, 2 obua, B’de 2 klarnet , 2 fagot, E ♭ ‘de 3 korno (ayrıca 1 ve 2 için C, 1 için B ♭ ), E’de 2 trompet ♭, timpani (mvts 1, 3, 4’te B ♭ –E ♭ ; mvt 2’de GC), keman I, keman II, viyola, çello, kontrbas için yazılmıştır.

 

“Üçüncü Senfoni” müzik dışı bir konunun anlatımı, tanımlanması amacına yönelmiş bir denemedir ve bu konu da o çağa damgasını vurmuş bir kişi olan Napoleon’dur.

Başlangıçta sanatçının en içten duygularla bağlandığı özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin savunucusu gibi görünen Napoleon geniş sevgi toplamış, adeta tanrılaştırılmıştı. “Üçüncü Senfoni” nin üzerine “Sindonia grande intitulata bonoparte” (Bonaparte adlı muhteşem senfoni) cümlesinin yazılışı bu nedenledir. Ancak Korsikalı’nın 1804’te imparator oluşu bestecide öyle bir düş kırıklığı yaratmıştır ki partisyondaki bu adanışı kâğıdı yırtarcasına silmiş, yerine “Sinfonia Eroica” sözcüklerini yazmıştır.

“Üçüncü Senfoni” Ludwig van Beethoven‘in bu türde en sevdiği eseri olarak kalmış, bu konuda kendisine yöneltilen sorular daima tek adla yanıtlanmıştır: “EROİCA”

Beethoven’ın en ünlü eserlerinden biri olan Eroica” senfonisi, bestecinin yenilikçi orta döneminin başlangıcına işaret eden büyük ölçekli bir bestedir.  Klasik ve Romantik dönem arasındaki geçişte bir dönüm noktası olarak kabul edilir . Aynı zamanda ilk Romantik senfoni olarak da kabul edilir.

Senfoni dört bölümden oluşur:

  1. Allegro con brio
  2. Marcia funebre: Adagio assai
  • Scherzo: Allegro vivace
  1. Finale: Allegro molto

 

Birinci bölüm  Allegro con brio

Sonat formundadır. Beethoven’ın ilk iki senfonisindeki daha uzun adagio” girişlerinin aksine, bölüm , tüm orkestra tarafından çalınan ve hareketin tonalitesini oluşturan çok yüksek iki E ♭ majör akorla açılıyor.

Orkestranın iki “fortissimo” akorundan sonra viyolonsellerin sunduğu ana tema ile girer; bu parçacık kâh gerilimli, kâh neşeli, kâh acılı karakterlerle belirerek bölümü kapsayacaktır. İlk tema daha sonra nefesli çalgılara aktarılır, daha sonra parçalanır İkinci temanın sunuluşunu birbirine bağlı müzik örgüleri ve üçüncü tema izler. Bölüm bu temanın umulmadık tekrarıyla “coda” ya ulaşır.

İkinci bölüm               Marcia Funebre : Adagio assai

Müzik edebiyatında eşine kolay rastlanmayan güzellikte bir “ölüm marşı” dır. Kasvetli bir cenaze marşıdır, minör temada açılan bu hareket daha sonra majöre bağlanarak insanın içine bir umut verir. Ancak daha sonra majör tema kendini tekrar minör temaya bırakır.

Bu tema, farklı enstrümanlarla sanki birbirlerini takip ediyorlarmış gibi tekrarlanır. Böylesine karmaşık müzikal dokuları böylesine kapsamlı bir biçimde örmek o dönem gerçekten de çığır açıcı bir hareketti.

İki tema ile işlenmiş bu lirik parçanın senfonide neden “ölüm marşı” olarak yer aldığı hala tartışılan bir konu olarak kalmıştır.

Üçüncü bölüm            Scherzo: Allegro vivace, Trio

Eski senfoni yapısında “menuetto” nun yerine geçen gerçek anlamda bir “Scherzo”, bir av partisidir. Canlı ve hızlı bir “scherzo” dur. En kısa süren bölüm budur. Tabi bu scherzo’ da kendi içinde bir sürü ani değişim barındırır.

 

Dördüncü bölüm        Finale: Allegro molto

Sonat biçiminde, çeşitleme dizisiyle süren, başlıca iki temadan kurulu bir parçadır.

Bu bölümde “tema-varyasyon” dediğimiz form mevcuttur, önce ortaya bir tema atılır, daha sonra bu temanın varyasyonları duyulmaya başlar. Ancak Beethoven bu kuralı da görmezden gelmiştir. Temadan önce varyasyon kısmını duyarız. Asıl tema yavaş yavaş oluşur, daha sonra tam olarak duyulmaya başlar.

Beethoven’ın buradaki varyasyon anlayışı da oldukça farklıdır. Tek bir melodi üzerinden varyasyon üretmek yerine farklı melodileri üst üste birleştirip parçayı yavaş yavaş ana perdeye götürmüştür. Böylece detaylı bir “fugato” yaratmış olur.

Bir tür zafer şenliğiyle senfoniyi tamamlar.

Beethoven’ın yaptığı bu ağır radikal değişiklikler, klasik dönem senfoniciliğini temelden sarsmıştır. Kalıplaşmış müzikal düşünceler yıkılmaya başlamış, klasik dönem son bulmaya, yerini romantik döneme bırakmaya başlamıştır.

Taşar ERKOL