Aydın Sihay

Yağmur yağıyor.

Ve ne zaman yağmur yağsa doğduğum ve çocukluğumun geçtiği evde bulurum kendimi.
Öylesine güzel yağıyor ki…
Sofanın üstündeki oluklu sacda zıplayan yağmur damlalarının sesini keyifle dinliyorum.
Sonra sokağa çıkıyor yağmurla kucaklaşıyorum.
Mahalle arkadaşlarıma rastlıyorum.
Hepsi kısa pantolonlu ve kirli tişörtlü.
Ben de öyleyim.
Hiç değişmemişsiniz diyorum şaşkınlıkla.
Sen de hiç değişmemişsin diyorlar hep bir ağızdan.
Gülüşüyoruz neşeyle.
Her yağmurda dönsek çocukluğumuza keşke diyorum.
Keşkee diyorlar coşkuyla.
Her birine ayrı ayrı sarılıyorum.
Başka bir yağmurda buluşmak üzere diyor ve ayrılıyorum onlardan.
Bir hüzün dalgası geçiyor içimden.
Cımcılık oldum yağmurdan.
Ne diyeceğim anneme şimdi.
Eve dönüyorum.
Annem evde değil.
Terliklerini saklıyorum.
Bugün nenemin misafir günü.
Sabah kuru pasta ve akide şekeri aldırdı. Tarçınlı. Üç tanesini hemen cebime aktardım.
Tembihledi ,batonlar kırık olmasın dikkat et dedi.
Peki nene dedim.
Yağmur uykumu getiriyor.
Bir omuz bulup dayayıp başımı yağmuru dinleyerek uyusam diyorum.
Yoksa uyutuldum da farkında mı değilim.
Eğer uyutulduysam artık onu siz anlayabilirsiniz.
Çünkü uyanamıyacağım.
Sonra sizden öğrenirim.
Aydın Sihay
Yağmur bu yazıyı bana yazdırdı.
Okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkürler.
Daşköprü / Adana