Afganistan’a Üzülmenin Açılımı – Emre Toğrul

Afganistan’a üzülmek gibi yeni bir penceremiz daha oldu.

Tıpkı Suriye’ye, Irak’a, Vietnam’a, Hiroşima’ya olduğu gibi.

Aslının aslını, aslından ötürü olmayan nedenlerden dolayı,

Heba ettiği, tüketip bitirdiği, göz göre göre yitirdiği toplumların,

Yolgeçen hanına dönmüş, sahiplenilmesi bilinememiş vatanlarının,

Kaos ve mezalim içinde kalışına üzülüyoruz.

İnsanları uçaklara istiflenmek zorunda bırakan korku ve ürkmeyi,

Uçağın motorunda sıkışıp ölmeye, kanadında kaçıp düşmeye götüren,

Özgürlük arayışını gözyaşları içinde izliyoruz.

Onlarca neden, karışık ilişkiler, kahpe dünya düzeni, onun bunun suçu,

Meselemiz bunlar değil bugün.

Meselemiz kendi başına bırakıldığında doğaya; kötülüğü bilemeyen,

İhtiyacının nerdeyse tümü sevgi olan insanların,

Bir araya geldiklerinde nasıl bu hale gelebildikleri ikilemi.

Gazali’nin tanımıyla önce kendisini ve varlığına katkıda bulunanları seven,

Sonra kendisiyle ilgilenen, iyilik yapanları, sevenleri sevmekle yaşayabilen,

Sonunda da en yüksek mertebede herhangi bir kişisel istek ve yarar olmaksızın,

Sırf sevilendeki iyilik, güzellik ve yetkinlik gibi üstün bir niteliği karşılıksız seven,

Maddiden başlayıp manevide kemale ulaşmaktan başka yolu olmayanların,

Nasıl bir araya gelip,değişip, bu ucube kötülüğü üretebildiğine üzülüyoruz.

●●●●○○○○●●●●

Yirmi yıldan fazladır zulüm, insanlık dışı şartlar, cehalet göçlerine bakıyor,

Aynı bizim gibi insanların çaresizliğine, ümitsizliğine, ağıtına üzülüyoruz.

Bu aralar önümüze Afganistan kondu, onlara içimiz parçalanıyor.

Göç ise bizi korkutuyor, hem onlar için üzülüyor ve endişeleniyoruz,

Hem de cehaletin ve kötülüğün göç ile nakledilmesinin zararlarından,

Buna engel olunmazsa eğitim ve bilginin bir erdem olarak korunamayacağından,

Karışık ve kaotik toplumlara dönüşülebileceğinden,

‘Sofistry’ yani safsata kültürünün cehaleti kullanarak bilgi ve aklı nasıl büyülediğinden,

Türlü senaryolardan korkuyor, ve aslında kendimiz için üzülüyoruz.

Çünkü büyük bir imparatorluğun arkasından verilmiş bir kurtuluş savaşıyla,

Tam yol çatına oturmuş topraklarda nasıl sömürüye, cehalete ve geri kalmışlığa,

Direndiğimizi, kurtulduğumuzu, yeniden doğduğumuzu idrakle,

Bu toprakların, vatanın ve özgür medeniyetimizin bekçileriyiz hepimiz.

Milletimizi dünyanın gelişmiş ülkelerindeki gibi yeni eğitim formları ile,

Daha yaratıcı ve derin hale getirip, daha üst insanlığa terfi ettirirken,

Eşzamanlı olarak bu topraklara yönelmiş hızlı nüfus artışlı cahiliye göçü ile,

Ne bulursa kendi usulünce tüketip, yeni kaynaklara yönelen güruhlarla,

Nasıl o üç basamaklı sevgi ve akıl dünyasında kalabileceğimizi hesaplayamıyoruz.

●●●●○○○○●●●●

Sevgili dostlarım; duyarlı, sorumluluk sahibi ve insani erdemlere haiz sizler,

Dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi Afganistan içinde üzülüyorsunuz.

Ancak bunun ötesinde sevgi, özgürlük ve huzur dolu yürekleriniz ve aklınızla,

Korkulan bir düzene yenik düşebilmenin, ancak safsataya inanan kitlelerle olacağını,

Safsata kültürü ve bugünkü politik doğruların cahiliye ile oradan oraya göçeceğini,

Bu cehalet göçü ve kontrolsüz nüfus artışının bilgiyi ve gerçeği örtmesini bildiğinizden,

Ülkemizde de benzer nitelikte bir ‘’ yüzüklerin efendisi’’ senaryosu oluşmasından,

Muasır medeniyet ve yurt-cihan sulhu düsturlarımızı kaybetmekten korkuyorsunuz.

Bugün Afganistana bakınca, mutasavvıfların Kenz-i Mahfi’ sinde belirttiği gibi,

Güzelliğini yansıtıp seyretmek için sevgiyle yarattığı dünyada nasıl olupta,

Onun beşeriyete verdiği en ulu ve insancıl menbanın yok olup,

Hoşgörüsüz, fanatik, merhametsiz zulüm ve ıstırabın var oluşuna inanamıyorsunuz.

Mutlak mutsuz, sevgisiz, kendine güvenini kaybetmiş, karanlıkta kalmış,

Sindirilip benliğini kaybetmiş toplumların oluşmasına yol açacak bu hal,

Afganistan toprağında yaşayan tüm dünya kardeşlerine üzüntümüzün özüdür.

Oradaki atlanmış bir gözyaşının, bir önlenebilir ıstırabın kelebek etkisi,

Başlangıç koşullarına hassas bir bağlılık misali kaosu tüm dünyaya yayabilecektir.

Ve dahi öngörülemezlik, belirsizlik, tehditle değişim ihtiyacı içindeki bu insanların,

Birbirine benzemeyen ama bütünde bembeyaz tek örtü oluşturan kar taneleri gibi,

Fraktal geometrinin bütünün gittikçe küçülen parçalarındaki bileşimine atfen,

Her gün bizin yaşamlarımıza da bir sinyal gönderecekleri aşikardır.

Bu dünya halklarının ortak mutluluğu birbiri ile çelişmeden,

Aynı anda kadim ve futuristik, akılcı ve ruhani, basit ve karmaşık olabilmekten,

Tek başına ulaşılamıyacakları gerçekleştirmek için farklılık ve çelişkileri kabulden,

İnsan birliğini daha yüksek ve ortak bir kollektif var oluşa taşıyabilmekten geçmektedir.

Bizim Afganistana, Afganistan toprağında yaşıyana üzüntümüz,

İşte o safsata kültürü ve politik doğrular arasında sıkışıp ya kalıp yiten,

Yada göçüp giden kaderlerine en ufak müdahale gücü olmamalarındandır.

Size gelince dostlar, bu durumlardaki el kitabınızı biliyorsunuz,

Parola ‘’muhtaç olduğunuz kudret’’, şifre ‘’ damarlarınızdaki asil kan…