Bir algoritmadır, bir yapay zekadır gidiyor, gırla.
İnsan zekasını, duygularını, hatta varlığını tehdit eden,
İnsanı gelecekte atıl, erksiz, mahkum bırakacağı varsayılan,
Veriyi elinde bulunduran, veri mühendisliğini öne çıkaran,
Bir gelecek karnavalı adeta, adı da çok havalı.
Olay, bildiğimiz planlama yapmanın, tarif etmenin, ısrarcılığın,
Kafada bitirmenin, içten içe kurmanın, birini yönlendirmenin,
Yüksek matematiksel denklem, olasılık hesaplamaları,
Ve ileri mantıksal klasifikasyon zemininde yapılması.
Bülent Ortaçgil’in nefis bir bestesi vardır, Sezen Aksu da söyler;
‘’Beni katagorize etme, benle oynama,
Yaftayı yapıştırıp, bana isim koyma’’.
Algoritma ve yapay zekanın yaptığı tamamen bu sevgili dostlar.
Neredeyse sayılmayacak çeşitte ve kendine has bu tuhaf mekanizma,
Öncelikli bir konu belirleyerek, ona sıralı liste çıkarıp,
Önce kategorize ederek sınıflandırma yapmakla başlıyor,
Ve bu konular arasında ilişkilendirme suretiyle bağ kurup,
Bunları filtre adını verdiği süzgeçten geçirip önemli olanı ayırıyor,
Böylece gerçek dünyayı, yani bizi yönlendiren akıl oluveriyor.
İroni bu ya, şarkıdaki gibi şekillendiriyor verisini emdiği saf insanı;
‘’Karikatürleştirme beni, ilahlaştırma,
Tabulaştırma sakın, tapulaştırma.
Bir algoritmadır gırla gidiyor, insanı aradan çıkaracak diyorlar…
●●●●○○○○●●●●
Hemen hepimizin mesleğinde karşımıza çıkan, mükemmelin yalancısı,
İnsanın geleceğini, işe yarar akıllı yaratıklığını tehdit edip,
Onu sıradanlaştıran, gereksiz ayrıntı haline getirebileceği varsayılan,
O yüksek aklın görünmez silahı algoritmaların en büyük handikapı,
Hata vermeleri ve yetmemeleri durumunda insanın hemen dönüp,
Kendi tecrübesine ve deneyimlerine dayanması ki,
‘’Algoritma tiksintisi’’ olarak ta adlandırılan bu durum,
Benim gelecekteki insan yapaylığına düşündüğüm panzehir de bu.
Olgun insana ve onun muhakemesine sonsuz güvenle bunu söylerken,
Aynı zaman da veri ve algoritmanın enstrümanlarına aşık gençler için,
Bilgiyi bilgelik, ulaşmayı varmak, zamanı olmak sanan gençler için endişeliyim.
Ortaçgil’in ifadesiyle matematikleştirecekler bizi, hesaplaştıracaklar.
‘’ Mekanikleştirme beni, otomatikleştirme,
Yarıştırma sakın onla bunla, karşılaştırma.’’
Algoritma dediğin işte bu dostlar, veri hediyesi de senden üstelik.
Sen veriyi vermezsen, zorla alamazsa, ‘’Adana işi zorttan’’ beter hali.
Ammavelakin kendi isteğimizle hiç zorlanmadan, kuzu kuzu,
Afedersiniz ‘’ boncuk bulmuş gibi’ boca ediyoruz tüm verilerimizi.
Karmakarışık beğeni, derecelendirme, ölçüleme kümeleri içine dalıp,
Bu distopik muhabbetin, Ringa balıkları gibi yutuluverecek sürülerine,
Ortak payda, arkadaşlık, takipçi kandırmacasına kapılıp gidiyoruz.
Bizi en yakınımızdan, ailemizden, bizi bizden iyi tanıyıp yönlendiren,
Çarpan, bölen, toplayan, çıkaran ‘hayın’ algoritmalar.
Ortaçgil yıllar ötesinden bağırıyor, haklı adam;
‘’ Sıkıştırıp tıkıştırma beni, depolaştırma,
Duygularım yok oldu, yüreğimi nasırlaştırma’’…
●●●●○○○○●●●●
Bize beleşe verilen, iki tıktıkla ulaşılan, uçsuz bucaksız özgürlük,
Ama hepimiz, çalışmanın bir ‘case’ ( vaka) analizi halinde kucaktayız.
Yararlı, kolaylaştırıcı, ulaşılabilen, yardımcı bir devasa veri tabanının,
Okyanusta bir su damlası vericikleriyiz, mini mini algo-ringacıklarıyız.
Sonuçta Ortaçgilin enfes şarkısında yine latife dolu ipuçları;
‘’ Beni demoralize etme, depolitize etme,
Her işten kaçar oldum, illegalize etme.’
Politik doğru ve gerçek ötesi çemberinden izlediğimde yeni dünyayı,
Veri toplayan avcıların ve bu veriyi kullanıp pazarlayan algoritmacıların,
Bizi avlamak için sundukları iki dayanılmaz hedef var, hastasıyız onların.
Bunlar yenilenebilen kusursuzluk ve ulaşılabilir kolaylık.
İnsansa, bu kusursuz kolaycılığın peşinde, çok önemli vasıflarını kaybediyor.
İnsansız araçlardan, arama motorundaki hukuk, tıp, ticaret ve kültüre,
Bizi bizden daha iyi planlayan, pohpohlayan, sunan, takip eden sistemlere,
Sanki bir insan, kurum gibi güvenle teslim oldukça, sıradanlık ötesi vasıfsızlaşıyoruz.
Bir anlamda fiziksel tüm eksikliklerimizi tamamlattığımız sevimli makineler,
Hafıza, algı, kavrama, kurgulama, muhakeme ve sonuç çıkarma gibi,
Zihinsel tüm faaliyetlerimizi de kendi kontrollerine aldığında,
Bir tek ruhunu teslim etmeyen insan hala önemli olabilecek mi?
Kendi başına karar alan, uygulayan ve tekrarlayıp geliştirebilen sistemler,
Size sundukları, bedava gibi görünen ve kolay ulaşılabilen hizmetlerle,
Sizin; arkasındaki amaçlardan, algoritmalarından, veri ticaretinden habersiz,
Bir heves verdiğiniz en kişisel ve özel sırlarınızdan oluşturduğu bilgi tabanıyla,
İnsanı hammaddeye, denklem parçasına, matematiksel veriye çevirmektedir.
O eşsiz bedene, güzel ruha ve üstün akl-u hikmete sahip insanı.
Yine, Ortaçgil’in şarkısının güzel nakaratıyla, ironiyle bitirelim bugünü;
‘’ Ben seni öyle sevdim, öyle sevdim,
Ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim’’…