Bazen bir kurşun sesi öldürür insanı: Türkiye’de entelektüel görünüm

Ayfer Feriha Nujen

Kendi çapında bir alanda uzmanlaşmış birini gerçekten entelektüel yapan şey beklentinin ışığını söndürmüş olmaktır kendi elleriyle her şeyden önce. Sadece yön vermek istediği her şeyin istikbalini düşünmeyi koymaktır diğer her şeyin önüne.

“Başlangıçta hiçbir şey bilmiyordunuz, inanırım; sonra şüphelendiniz. 
Şimdi her şeyi biliyorsunuz ama hâlâ susuyorsunuz.”
-Sartre

La Rochelle aydın bir insan için şöyle der: Gerçek bir aydın her zaman bir partizandır, ama her zaman sürgünde bir partizandır; her zaman inanç adamıdır ama her zaman sapkındır. Sözümona Türk aydınları için –kendini öyle tanımlayanlar ve bu iddiada bulunanlar için- bu cümleden bir tek kelime kalıyor geriye, en saptırılmış haliyle ‘sapkınlık.’ Bilincin doruklarına vardığı yanılgısına kapılan en donanımlı insan bile sonunda içindeki en ilkel güdülere teslim olan şuursuz bir hayvana döner, çoğunlukla. “İnsan düşünen bir hayvandır” argümanı artık sezgilerini de kullanamayan bir hayvan olarak kalır. İnsanın ve iradesinin çöküşüdür işte bu. İdealleri, prensipleri kişiselleştirip evrenin yasalarını hiçe saymanın bir sonucu da aynı zamanda… Hani ne diyorlar, “Rabbena, hep bana!” İşte bugün ‘entelektüel’ diye karşımıza çıkan tiplerin duasıdır bu.

Ruhunu yitiren her şey bir cesettir ve ruhunu çekip aldığınızda her şey yıkılmaya mahkûmdur. Tarihsel olarak geriye dönüp baktığımızda bütün Avrupa’nın neredeyse bütün dönemlerinde başat aktif rolü hep aydınlanma hareketlerinden ve onları harekete geçiren aydınlarından söz edebiliriz. Bu dünyanın doğusu şark için de geçerli. Entelektüelin toplumdaki yerinden ve eylemlerinden sözler edeceksek eğer. Entelektüelin ve entelektüel sermayenin ve tarihinin geliştirilmeye açık bir miras olarak doğru bir biçimde aktarımını görebilmek için. Şark ile garbın arasında bir toplum olan bu kafası hep karışık, nereye çekseler oraya gider bu toplumdaysa bugün ne aydınlanmadan ne de aydınlardan söz edebiliriz. Ona dayatılan her şeyi bir başka alternatifi yokmuş gibi tek celsede sorgulamadan kabul ettiği için toplum. Belki sadece gerçek aydın ve entelektüellerin konuşabileceği konularda ahkâm kesen televizyon ucubelerinden söz edebiliriz sadece. Bu ucubelere dönüşen sözümona sanatçı, yazar, aydın yığınından… Kendi varoluş krizlerine kapılmış olanların birer ‘popstar’ olarak belirdiği anda ruhunu yitirmiş bir şey gibi kendilerini pazarlama yarışlarından. Artık aydın olanın toplumsal olanla değil, kişisel olanla ilgileniyor olmasından. Böylece bugün bu toplumun neden bu kadar hızlı ve bu denli zayıfladığını da açıklamış oluruz bir bakıma. Her felsefe mezununun filozof, her iktisat mezunun ekonomist olmadığı gerçeğinin de altını çizerek.

https://t24.com.tr/yazarlar/ayfer-feriha-nujen/bazen-bir-kursun-sesi-oldurur-insani-turkiye-de-entelektuel-gorunum,33142