Döşeme – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Oldum olası eski, geçmiş ve yaşanmışlığa yoğun ilgim var,
Nedenini çözemediğim bir huzur var eskiyi hatırlatanda.
Hastanemin yanındaki eski çırçır fabrikası sürekli beni dürter,
Arkasında, küçük evlerle eski bir Adana mahallesi kendine çeker,
Sağ tarafında meşhur Milli mensucattan devşirme müze.
Ama asıl hazine hastanenin karşısında, DÖŞEME Mahallesi.
Sokağa çıkma kısıtlamasında hastalarımı görmeye giderken,
Yolu uzatıp içinden geçip, eski sokaklarında yürüdüğüm,
Eski ama yüksek karakterli ve tarzı şahane evlerine bakarken,
Tam da, bahsettiğim o huzuru bulduğum Döşeme Mahallesi.

Bu toprakların biteviye yenilenen kozmopolit yapısına yer olmuş,
Adana Ermenilerinden, Girit göçmenlerine, Suriye göçmenlerine,
1909 Cemal Paşa’dan beri hiç üşenmeden birçok misafir ağırlamış,
1900 lerin Çarçaput Paalikesinin berisine Çarçabuk adıyla kurulan,
Kurulurken, kiremit döşemecilerinin ‘’Döşemeye’’ gidiyoruz diyerek,
Sonradan adını ‘Döşeme’ye devşirdiği rivayetli sevimli bir mahalle.
Hurma, yenidünya, palmiye, erik, dut ağaçlı avluları gizleyen evleri,
Çukurova sıcağının ve rahatlığının simgesi ev önü sohbetleri,
Orhan Kemal’in bizzat çalıştığı 113 yaş almış Milli Mensucatta yaratıp,
Bekçi Murtaza’sını dolandırdığı dar ve sevimli sokaklarıyla
Hakikaten bir hazine gibi orada duruyor ‘Döşeme Mahallesi’’.

Bugün içinde Modern hastaneleri, fabrikaları, AVM’leri, dev bir müzeyi,
Adananın idari anlamda kalbi olacak birçok resmi binayı içerse de,
Dar sokakları ve eski, yıpranmış ama asil evleriyle bir mücevher gibi.
Hemen her şehrimizde, altmışlar sonu başlayan dikine yapılaşmaya yenik,
Resmen, ruhu ve ideası öldürülüp beton zombilere dönüştürülmüş,
Bugün korku içinde baktığımız labil geleceğe karşı tek devamız olan,
Yaşanmışlığın buram buram koktuğu eski ve haysiyetli yapılarıyla,
Salt insan olmanın dayanılmaz hafifliğiyle yaşayan semtleri bilirsiniz.
‘Döşeme’ de bunlardan biri ve kentsel dönüşüm pandemisinin,
Rantovirüs salgınına yenik düşüp tümüyle ortadan kalkmadan,
İyileştirilip, sağıltılıp, yaşamını sürdürebilecek mi?

●●●●○○○○●●●●

Dünya artık değişecek, yeni normlar geliyor, eskisi gibi olmayacak.
Kafamızda deli sorularla, arı kovanı misali dairelerdeki kısıtlılığımızda,
Hastanemden evime yürüyerek dönüyorum, ‘’Döşeme’’nin içinden.
Koca şehrin ortasında, en yükseği iki üç katlı, dipdibe evlerin arasından.
‘’Tarihte Adana ve Çukurova’’ adlı eserde nasıl kurulduğunu okuduğum,
Sonrasında da hep canlı kalmış ‘’Çarçabuk’’ sokaklarından geçerken,
Modern yapılaşmayla yerden yükselmenin, bizi nasıl alçalttığını hissediyorum.
Son 50 yılda insanların aynı iç organ, iskelet, hormon, enzim ve salgılarla,
Aynı duyu organları, aynı beyin ve sinir sistemiyle, aslında hiç değişmeden,
Salt yüce akılları sayesinde kendilerine kolaylık ve çabukluk adı altında,
Ne kadar yapay ve niteliksiz yaşam alanlarına geçtiğini düşünüyorum.
Bir tür biyoteknolojik hibrid mekanlarda, zaten izole bir ağın içinde,
Subliminal empozisyon ve tekrara sığınmış pekiştirmelerle,
Kendimizi nasıl kandırdığımızı anlayabiliyorsun eski sokaklarda.
1900’lerin başında, biri hastanenin yanında olan Alman Fabrikası,
Diğeri eski adıyla ‘Tripianis’ yani Çarçaput Paalikesi arasında kurulmuş,
Nice romanlara, hayatlara, mahalle kültürüne yatak olmuş sokaklarda.

●●●●○○○○●●●●

Evlerimizde, sürecini ve sınırlarını tam da kestiremediğimiz salgın sağrısında,
Belanın geçip gitmesini beklerken, ‘ Döşeme’nin’ eski güzel evleri.
Adana’nın meşhur bulvarlarını çevreleyen, dillere destan evler,
İlk cumhuriyetle, Semih Rüstem Temel öncülüğünde yapılmış,
Süslemeden arınmış, yalın, biçimin işlevi belirlediği huzur verici
Kübik, asri, yeni mimari bahçeli evlerinin çoğu artık hayal olmuş.
Her büyük metropol gibi; en sıkışık, en yükselen tarzında planlanmış,
Üstümüze gelen betonarme kalelerle dolmuş şehir.

Gizemli büyük ahşap kapısından girilince, hurma ağaçlı avlusunda,
Bir Çeşme etrafında oturulduğunu düşündüğüm,
Toprağa yalınayak basıp o çeşmeden yüzümü yıkadığımı hayal ettiğim,
Sıvası dökük, penceresi kırık ama farklı bir huzur veren evler arasında,
Geçmişin nasıl insan ruhunu besliyebileceğini farkediyorum.
Konfüçyüs’ün dediği gibi;
‘’Duyup unutuyor, görüp hatırlıyoruz.
Ancak yapabilirsek anlıyoruz.’’
Umarım, 1909 Adana olaylarında, Çarçabuk kiremit Döşeme yapılmış,
Sonrasında onlarca hayata, anıya ve bir sokak kültürüne yuva olmuş,
Bu güzel evler ve sokaklar geçmişi yaşatan bir rehabilitasyona gider.