SONY DSC

Dünden bu güne türkiye fotoğraf dünyası /Özcan Yaman

Fotoğraf 1826 yılında icat edildi. 19 Ağustos 1839’da, Paris’de Louis Daguerre’in fotoğrafik yöntemini açıklaması her şeyin başlangıcı oldu.

1847’de, yani on yılda Fransa’da iki bin dagerreyotipi satılmış. 1853’te 10 bin Amerikalı daguerreotypist ortaya çıkmış. İngiltere’de Londra Üniversitesi 1856’da müfredatına fotoğrafçılığı da eklemiş.

Fotoğraf hızla yaygınlaşırken 1840’ta çarlık Rusya’sında aristokrasinin ihtiyaçlar listesinin vazgeçilmezi oldu. Osmanlı İmparatorluğunda tasvirin yasak olmasından dolayı, matbaanın geç girmesi gibi fotoğraf da gecikmeli geldi. Fotoğrafçılık Osmanlı’da, Hristiyan yurttaşların sayesinde başladı. İstanbul’da ilk olarak 1842’de İtalyan Fotoğrafçı Carlo ve Giovani Noya kardeşler Daguerretip stüdyolarını kurmuşlar. Abdullah Biraderler hem saray fotoğrafçılığı hem de özel stüdyolar açarak Osmanlı’da fotoğrafçılığın ilkleri olmuşlardır.

Bu kronolojik gelişmeler uzunca yazılabilir. Gelelim yakın tarihimize.

Çarlık Rusya’sı yıkılıp 1917’de kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), aristokrasinin eğlence aracı olan fotoğrafı devrimin ve halkın hizmetine soktu. 1924’de bizzat Lenin’in çağrısıyla fotoğraf eğitimi başladı. Yetmedi fotoğraf endüstrisi kuruldu. Yani fotoğraf makineleri, fotoğraf kimyası ve karanlık oda malzemeleri hem ucuz fiyata halka hem de kapitalist batıya satılıyordu.

2000’li yıllara kadar fotoğraf tarihine baktığımızda fotoğrafçılığın, Sovyetler, Bulgaristan, Yugoslavya Çekoslovakya ve Polonya’da hem teknoloji hem de sanat olarak gelişmesi batıya örnek olmuştur. Zenit, Lubitel, Zorki gibi fotoğraf makineleri, Opemus, Krokus Agrandizör, Forte, Foma, Orwo… gibi fotoğraf kağıt ve filmleri hatırlardadır.

O tarihlerde Türkiye’de fotoğraf ne durumdaydı?

Ne fotoğrafa ne fotoğrafçılara destek olan bir devlet vardı. Fotoğraf lüks kullanım ve tüketim araç gereciydi. Fotoğrafla ilgilenmek boş işti anlayacağınız. Eğer bugün geriye dönük bir “Türkiye fotoğrafı”ndan söz edilecekse bir elin parmaklarını geçmeyen sayı ortaya çıkar. Başta Ermeni yurttaş fotoğrafçılar olmak üzere, büyük bir özveriyle fotoğrafın gelişmesinde emeği geçenlerden biri olan Cafer Türkmen Hoca’nın anı ve tanıklığı ile devam etmek istiyorum. Bu tanıklık aynı zamanda fotoğrafın sancılı yıllarını ve hangi zorluklarla geliştiğini anlatıyor.

1937 yılında fotoğrafla tanışan Türkmen, Şinasi Barutçu’nun desteği ile kendisini geliştirir. Halkevlerinde fotoğraf faaliyetlerinde bulunur. 1946’da İstanbul’a gelir.  O yılları şöyle anlatıyor.*

 “ …Sirkeci’de fotoğraf malzemeleri satan dükkanlardan birinin sahibi Süleyman Yazgan’la tanıştım. Biz İstanbul’daki fotoğraf amatörleri haftada bir Süleyman Yazgan’ın dükkanında toplanır, fotoğraf üzerine ve bu toplantılarda birbirimizi tanırdık. İFSAK’ın nüvesini oluşturan bu toplantılara şu isimler katılırdı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Profesörü Fazıl Noyan, Banka Memuru Tarık Taptık, PTT Memuru Kazım Tekin, PTT Teknisyeni ve Fotoğraf Makine Tamircisi Fikret Minisker, Öğretmen İhsan Erkılıç, Çikolata Fabrikası  Sahibi Behiç Besler, Mühendis Sırrı Hitay, TRT Radyo Yapımcısı Sabit Karamani, Kimya Mühendisi Rıdvan Tezel, Öğretmen Cafer Türkmen, Öğretmen Vehbi Yazgan, Sarıyer Kaymakamı Halil Tufan, Konya Lezzet Lokanta sahiplerinden Haluk Doğanbey, Doktor Orhan Ternar, Bankacı Sami Güner, Salih Bey, Robert Kolej Ambar Memuru Hasan Bey, Doğan Kardeş matbaasında çalışan Ferit Can, Meftun Bey ve şu anda adlarını hatırlamadığım birçok amatör. …”

Haftaya, Türkiye fotoğraf dünyasının pek bilinmeyen ama katkıları mütevazı bir şekilde İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneğinin (İFSAK) kurulması ve İDGSA / MSÜ’de Fotoğraf Bölümünün kurulmasında emekleri geçen Cafer Türkmen’in tanıklığını sizlerle paylaşarak bugün yaşadığımız fotoğraf dünyasına bir yolculuk yapacağız.

(*) Cafer Türkmen -Fotoğraflar Sayfa 16 MSÜ/Fotoğraf Bölümü yayınları

CAFER TÜRKMEN nin konu ile ikinci makalesine linkten ulaşabilirisiniz

https://www.evrensel.net/yazi/90266/turkiye-fotograf-dunyasi-2