Ferhan Şensoy: Kavukluya padişah bile dokunmaz

Tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy
Tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy

Yazar Buket Uzuner tiyatromuzun benzersiz ustalarından Ferhan Şensoy ile ‘Ferhangi Şeyler’in 30’uncu yılında gazetemiz için özel bir söyleşi yaptı.

Oyun artık bir efsaneye dönüşmüş, uzun zamandır kapalı gişe oynuyordu. Oyunu yazan ve Ömer Hayyam rolünü oynayan genç sanatçının hiciv yeteneği ve cesur üslubu çoktan dillere destan olmuştu.

Ben o sırada Norveç’te mikrobiyel ekoloji yüksek lisansı yapıyordum, yaz tatilinde memlekete dönmüştüm ve bu oyunu mutlaka izlemek istiyordum. Sonunda tek bir koltuk bulmuştum ama o gece Ankara’ya gitmem gerekiyordu. Neden olduğunu bir türlü çıkartamıyorum. Ama oyunu yarım bırakıp çıktığımda ağlamaklı olduğumu iyi hatırlıyorum! Hatta hiç unutmuyorum, çünkü o oyunun sonunu bir daha izleyemedim. Aynı kadroyla hiç göremedim. 1980’li yıllardı, İran’da demokrasi vaadiyle Humeyni Devrimi yapılmıştı, bizde de Kenan Evren’in ayak sesleri duyulmaktaydı. Oyunun adı “Şahları da Vururlar!” Farsça Fars! Yazarı ve oyuncusu Ferhan Şensoy’du. Sonraki yıllar onun birçok oyununu izledim, hatta yazdığım bir öyküyü oyun yapsın diye götürdüm. Beni kırmadı, okudu, beğendi ama “burada tutmaz” diye kibarca geri çevirdi. Ferhan Şensoy hiç durmadı. Kökeni eski Türklerin Sibirya’daki Kam kültürümüze dek dayandığı da söylenen geleneksel “Orta Oyunu”muzun üstatlarından İsmail Dümbüllü’nün meşhur kavuğunu Münir Özkul’dan devraldı, yıllar sonra Rasim Öztekin’e devretti, oyunlar, oyun müzikleri, film senaryoları yazdı, söyledi ve oynadı. Hep direngen ve dik duruşunu, demokrat tavrını korudu. Kasım ayının son pazar günü, artık bir dünya rekoruna imza atarak 30 yıldır oynadığı “Ferhangi Şeyler”in Anadolu turnesi için havalimanına gitmesine birkaç saat kala, Ses-Orta Oyuncuları Tiyatrosu’na yakın evinde buluştuk. Aslında Beyoğlu’nun geçirdiği değişim yüzünden yazmak ve okumak için yıllar önce Bodrum’un bir köyüne yerleştiğini de orada öğrendim.

-Ferhan, eski tanışıklığımıza dayanarak isminle ve sen diye hitap ediyorum sana. Hayatlarını sanata veya bilime adamış ve alanlarında iz bırakmış insanların işlerine tesadüfen başladıklarını hiç görmedim. Oysa sen “tesadüfen tiyatrocu oldum” diyorsun. Ne kadarı hiciv bu tesadüfün?

Ben Samsun’da ilkokula gittim. Oturduğumuz apartman Ferhan Apartmanı, altı da Ferhan Sineması. Bizim evin çamaşırlığından özel bir geçitle sinemadaki özel locaya geçilirdi. Ben her gün okuldan sonra ‘vınnn’ sinemadaydım tabii. Çocukken çok film izledim yani.

‘Sizler yazar olacaksınız’

-Mutlaka bunun senin yaratıcı zekânın gelişmesine katkısı büyüktür ama herhalde kardeşlerin de aynı filmleri izliyordu ama bildiğim kadarıyla ailede bir tek sen tiyatrocu ve yazar oluyorsun. İşte sadece çok film izlemek yetmiyor, doğuştan bir yetenek, sonra meraklı, cesur ve galiba tutkusal bir de karakter gerekiyor sanatçı olmak için.

Yazının devamını okumak için tıklayın