Hayatın Aralığından – Emre Toğrul

Emre Toğrul

‘’Yine ne düşünüyorsun’’ der çevremdeki insanlar çoğunlukla.

‘’Yine gittin Emre’’.

Koşarken, yürürken, ameliyatta, hatta başkasıyla sohbet ederken,

İkinci bir şey düşünmek gibi bir zaafım var benimde.

Tıpkı şimdi yazı yazarken, yazı dışında düşündüklerim gibi.

Düşünürüm…

Çünkü biz, sonsuzluk içinde yüzen küçük bir gezegende,

Milyarlarca yıllık evrim sonucu gelişmiş tek hücreli canlılardan,

Büyük bir şans eseri yola çıkıp oluşmuş, mucizevi birer varlığız.

Düşünürüm…

Çünkü içimizde ve dışımızda zaman bir nehir gibi sessizce akıp giderken,

Hiçlik ya da sonsuzluk arasında ertelenen anlarımızı yönetmek suretiyle,

Hayat maceramızı hakkederek yaşama isteği bizi buna itmeli.

Anlamak isterim…

Zira birbirimizi ve doğayı anlayarak sezdiğimizde, idrak ettiğimizde,

Hepimiz su götürmeyen ilahi bir tatmin duygusuna kapılıyoruz.

Kavramaya çalışıyorum hem de..

Neden hepimiz, tüm canlılar ve doğa alışkanlıklar yaratıklarıyız,

Hayatlar neden sürekli tekrarlar ve kökleşmiş modellerden ibaret.

Daha önce kullanılmış hayatları ikinci el olarak yaşıyoruz da,

Neden başımızdan geçenleri daha önce hiç yaşamadığımıza inanıyoruz.

Halbuki herşey sürekli tekrarlanıp , nüksederken,

Biz nasıl geleceğimizin geçmişimizin arkadan görünüşü olduğunu anlayamıyoruz.

‘’Emre kardeş, yine daldın gittin, ne düşünüyorsun’’ diyorlar.

Haklılar, evet düşünüyorum.

Gerçek içinde yaşanan rüyada mıyız, sonunda aslında uyanacağız.

Yoksa bu büyük rüyanın içinde gerçek olan tek şey hayatımız mı?

Ben düşünmeyim de ne yapayım, sorarım dostlar ???

∞Ω∞

Düşünmek, sorgulamak, anlamaya çalışmak ve idrak.

Soyutluğun tadına varıp onu şekillendirmek, isimlendirmek,

Soyutluğu, duyguyu, hissi tariflemek görünür yapmak için düşünmek.

Büyük bir bütünün küçücük bir parçası olduğunu idrak edebilmek,

Ondan kaynaklanan herşeyi memnuniyetle karşılayabilmek,

Bütünden payıma düşenlerin hiçbirinden rahatsız olmamamak için,

Her an aklı selim ve mantık ile, keyf ile, haz alarak düşünmek.

Evet dostlar, haklı insanlar, sürekli dalıp gidiyorum.

Düşünelim hepbirlikte, bir kerecik te olsa düşünelim,

Bu hayatı yaşayabilmemiz için, milyarlarca hücre oluşturan,

Bizim biz olmamızı sağlayan katrilyonlarca karmaşık atom dizileri,

Acaba neden bu ilahi ve kutsal bir zahmete girdiler.

Bizim, hatta kendi varlıklarından habersiz cansız atom parçacıklarının,

Birleşerek birer canlı varlığa dönüşmesinin tuhaflığını, esrarengizliğini,

Ben düşünmeyip, ne yapayım?

Nasıl oluyor, aynı mucizevi oluşumla yaratılmış bunca insan,

Özgürlüğümüzü, özerkliğimizi hatta kaderimizi gönüllü terketmemizi isteyen,

Bunca değişik ve girift sitem oluşturmuş ta,

Aklımız erdiğinden beri hiçbir şekilde doğruluğunu kanıtlama ihtiyacı duymadan,

Ve hiçbir zaman tartışma konusu yapma cesareti gösteremediğimiz,

İkinci el fikirlerin uyuşturucu tembelliğinde yaşayıp gidiyoruz.

Çağdaş görünüş, en son teknoloji, evrim geçiren zekanın ortasında,

Özgür iradenin gizemini halledemiyor, takılıp kalıyoruz dostlar.

Nereye baksak elimizi atsak , anlamaya çalışsak, yol almak istesek

İrademizi kapsayan olaylar sanki önceden belirlenmiş gibi tekrarlanıyor.

Sonra da diyorlar ki, Emre hoca, sürekli ne düşünüyorsun böyle ???

∞Ω∞

Sevgili dostlarım, bu Pazar, biraz düşünmeye, derinleşmeye ne dersiniz.

Ama yazarın dediği gibi aynı mucizeyle yaratılmış insanları yada olayları değil,

Kavramları, sade olgunun basitliğindeki derinliği düşünmeye ne dersiniz.

Çevremizin niteliği, edinilen bilgilerimiz, dışarıdan gelen etkilerle sınırlanmış,

Alışkanlık, tekrar ve nükslerle durağanlaşmış,

Pasif izleyici, keskin sirke eleştirici, amaan boşvermişci yaşamlarımızın bugününde,

Sınırsız seçeneklerle dolu, depderin bir düşünme pratiğine ne dersiniz?

Yaşam hakikaten kötü bir rüya değil ama bizler hep düş avcısıyız.

Düş-ünmüyoruz, derinlemesine, kavramasına, idrakine…

Meraklıyız ya uyur gibi rüya görmeye yada uyanıp rüya peşinde koşmaya.

İllaki biribirimizin rüyasının parçası olmaya, kopyası olmaya meraklıyız.

Biliyoruz, yokedilemeyen bir enerjinin o anki görünüşü bedenlerde,

Bir anda hayal olabilecek sonsuz bir gerçeği yaşıyoruz da,

Gelgelelim o enerjinin en büyük kaynağı olan ‘’aklın düşünüş’’ mucizesinden,

Zihinsel bedenimizden faydalanmak o aklımıza gelmiyor.

Diyorlar ki, ‘’kardeşim sen buradasın aklın nerede, yine uçtun’’

Haklısınız dostlarım; ancak anlıyor insan var olduğunu…