Rüya’nın Çiftliği

Duygu Sedefoğlu

“Değişime önce kendimden başladım…” Bu haftaki röportaj konuğum acayip tatlı bir kız, bıcır bıcır… Taş çatlasın 19’dur diye düşünüyordum, 89’lu çıktı… Yine de çok büyük sayılmaz… Hele de giriştiği iş kocamanken!

Hayallerini gerçekleştiren insanlara bayılıyorummm! Tek hedef, tek yol… Sonra hayatlar kalp kalp… Ve O’nunkisi kendi hayatında da adı gibi; Rüya!

Rüya Karabucak… Zamanı mutfakta geçiyor çünkü yemek yapmaya bayılıyor. Çocukken mutfağa merak salıyor, büyüyor vazgeçemiyor, İstanbul’dan Adana’ya gelip dedesinin çiftliğinde kendine küçük bir hobi bahçesi yapıyor. Ekip, biçiyor, pişiriyor… Sonra bu iş büyüyor, büyüyor ve “Bir kutu sağlık” sloganıyla “City Chef”i kuruyor.

Buyurun Rüya’yı beraber tanıyalım…

Rüya Karabucak kimdir biraz sizi tanıyabilir miyiz?
1989 Adana doğumluyum. İlkokuldan sonra İstanbul’a taşındık. İlk başta çok zor gelmişti fakat şimdi düşününce iyi ki diyorum.

Neden?
İstanbul’da yaşarken kültür-sanat ve sporla çok ilgiliydim, sanata çok yatkınım. Babaannem ve teyzem ressam, annem patchwork öğretmeni. Sanat damarlarımda geziniyor. Üniversite zamanlarında sahne sanatları okurken içimde yemek yapma aşkı da vardı. MSA (Mutfak Sanatları Akademisi) aşçılık, pastacılık, ekmekçilik bölümlerinden mezun oldum.

“Bu nereden çıktı” diyen olmadı mı?
Denmez mi! O dönem aşçı olduğum için çok yadırgandığım hatta karşı çıkanlar da oldu. Şimdiki gibi yükselen bir trend değildi. Fakat yemek yapmak bana göre bir sanat. İnandığım şeyi bırakmayıp peşinden gittim. İstanbul’da profesyonel mutfaklarda çalıştım.

Adana’ya geri dönüş ne zaman oldu?
3 yıl önce.

Nasıl bir hayat desem?
Hayallerim için yaşıyorum. Yoga yapıyorum. İnsanları değiştirebilmek için işe önce kendimden başlamam gerektiğini anladım. İdealistim. Sürdürülebilir, ekolojik tarım yapmak istiyorum. Toprağı, havayı ve hayvanları katletmek istemiyorum. Bunlar tabiat ananın bize sunduğu bir nimet çünkü… Kapitalizmin getirdiği fastfood anlayışını değiştirmek istiyorum. Bir danışanım evde yoğurt yapmaya başladım dediğinde “insanlığa” dair inancım pekişiyor. Bilinçlenmek ve gelecek nesillere temiz bir doğa bırakabilmek en büyük hedefim.

Bu çiftlikte neler yapılıyor şimdi?
Sebzeler ekiyoruz. Mevsimsel ve deneysel… Yeni sezonda Uzakdoğu’da yetişen yeşillikler de ektik. Yemyeşil yapraklı protein deposu olan bitkiler var. Ben de ilk defa tadacağım için çok heyecanlıyım. Ekmek, büyütmek, beslemek, sonunda hasat etmek ve insanlara şifa olmak muhteşem bir döngü… Köyde ineği olan yaşlı bir komşumuz var. Hem ona ek gelir olsun hem de mis gibi katkısız yoğurt yapabilmek için komşumuzdan süt alıyoruz. Odun fırınında artizanal ekmekler ve domates sosları yapıyoruz. Kullandığımız yumurtalar ise yetişen sebzelerin yapraklarında gezerek beslenen tavuklardan…

Paketleme nasıl?
Atölyede yemekler hazırlanıyor, vakumlu paketlerle şehre “Bir kutu sağlık” getiriyoruz.3 ana, 2 ara öğünden oluşan paketler kuryemiz tarafından dağıtılıyor.

İlk yola çıktığınızda kaç dönüm yer üzerinde işe başladınız şimdi kaç dönümden devam ediyorsunuz?
(Gülüyor) Dönüm demek çok fazla olabilir çünkü 500 m2 ile hobi bahçesi şeklinde başlamıştık, talepler doğrultusunda 1 dönüme ulaştık.

 

r2

Peki daha geriye gidersek, bu mutfak sevgisi ne zaman nasıl ortaya çıktı?
İlkokula başlamadan önce okumayı sökmüşüm ve annemin yemek kitabından okuduğum ilk kelime “bezelye” Tüm aile bir arada otururken ben mutfağa kaçıp meyve tabakları hazırlıyordum. Sanırım mutfak benim sığındığım bir liman ve meditasyon alanı. Bu ilgimi fark ettikten sonra eğitim ve kariyerimin bu yönde olması gerektiğine karar verdim. Yemek yapmak ve insanlarla paylaşmak için doğmuşum, müthiş bir keyif alıyorum. Sevmesem çok zor iş, en 8 saat ayaktasınız, koşturmaca ve stresi çok.

İlk paketler kime gitti peki?
İlk paket sosyal medya yöneticim aynı zamanda çok sevdiğim arkadaşıma gitti. Ondan tüm eksikliklerimi duymak istedim çünkü. Adana’da ne yazık ki kimse eleştiri yapmak istemiyor. Sanırım “Ayıp olur” düşüncesi var.

Demek ki sevenin de çok, kırmak üzmek istemiyorlarmış bak!?
Ama işi geliştirmem, kendimdeki eksiklikleri görebilmem için geri dönüşler çok önemli. Neticede ben City Chef müşterileri için çalışıyorum. Birbirimize karşı açık olalım istiyorum.

Peki; yola çıktığınızda amaç neydi? Şimdi neye döndü?
Bu kadar talep olacağını tahmin etmiyorduk. Küçük bir ekiple sabah akşam çalışıp hiçbir müşteriyi geri çevirmemeye çalıştık. Yeni sezonda butik kalarak kişiye özel çalışma kararı aldım. Örneğin, City Chef danışanın 6 kilo fazlası varsa, sağlıklı bir şekilde ve diyetisyen eşliğinde hedefine ulaşmasında yardımcı olacağız. Kas kaybı olmadan hem de ruhsal durumunu negatif yönde etkilemeden lezzetli yemeklerle bir yandan da kilo verebiliyor olacak. Sağlık benim için çok önemli. Verilen kiloları geri almamayı sağlamak, kalıcı çözümler bulmak ve sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmeyi planlamaktayım.

En favori ilan edilen ürününüz hangisi?
Çikolatalı krokan favori oldu. İçerisinde şeker yok. Kuru meyveler, çiğ badem ve Belçika bitter çikolatası ile hazırlıyorum. Kahve içerken sağlıklı bir alternatif oluyor. Buna ilaveten domates sos, ekmekler ve filizler de oldukça talep gördü.

Peki bu ürünleri insanların markete, pazara gider gibi gelip alış veriş yapabileceği bir yer var mı?
Yeni sezonda hedefimiz bu yönde. City Chef danışanı olmayıp, bu çiftlik ürünlerinden almak isteyen oldukça fazla kişi var. Glutensiz ve vegan ürünler de ekledik şimdi. Bunların da satışını yapacağız.

Market filan mı açacaksınız?
İnternet sitemizden online alışveriş yapılabilecektir. http://www.citychef.net/

Hazır ürünleri sağlıksız buluyorsun ama bunları kullanmamak gibi bir şansımız var mı?
Ne yazık ki yok. Biz evimize almasak restoranda yediğimiz ürünlerde var. Fakat önemli olan da bunun bilincinde olmak. Hollanda’ya bakalım; bizden daha bereketli toprakları yok, hatta toprakları da yoktu. Fakat çiftçilik ve hayvancılıkta en iyiler. Köylerini terk etmediler, devletleri yanında ve destekliyor. Bizim bu kadar verimli ve muhteşem bir iklimimiz varken neden dışarıya bağımlı olalım? Bunun için biz gençlerin çabalaması, araştırması ve birlik olması gerektiğine inanıyorum. Market raflarında hazır ürünlerin arkasındaki “İçindekiler” yazısını lütfen okuyalım. Çoğunun içinde mısır şurubu var. Bu ürünlere vücudun ihtiyacı yok. Bize bahşedilen vücut zaten mükemmel çalışıyor. Yakıtımız ise tabiat ana. Bize düşen ise, vücudu düzgün yakıt ve enerji kaynakları ile çalıştırmak. Geleceğimiz fabrikalarda değil doğada.

Burcun ne?
Akrep, yükselenim de Aslan. Daha çok ona uyduğumu söylüyorlar. (Gülüyor)

Yemek yapmak bir sanat mı sence?
Yemek yemek gereklilik, yemek yapmak sanattır. İşin içine eğitim,tecrübe,yetenek,araştırma ve ilham girer. Her aşçının yemek yapışı farklıdır. Kendi bilgi-becerilerini,yetiştiği kültürü,teknik becerilerini ve görsel zevkini ekleyerek ortaya farklı farklı tabaklar çıkar. Bir de trend durumları var. Bir dönem moleküler gastronomi yaygınlaşmıştı. Şimdi İskandinav mutfağı revaçta… Üst üste dünyanın en iyi restoranı seçilen “Noma” var mesela. Az ve öz malzemeyle harikalar yaratılıyor. Oradaki şefler büyük sanatçı, yerel malzeme kullanıyorlar, bana inanılmaz ilham veriyor.

“Elime ne malzeme geçerse mutlaka yapacak yemek uydururum” diyor musun?
Malzemenin birbiriyle uyumuna göre evet yemek yapabilirim.

Mahsulleri kim topluyor? Ve her gün mönüye göre mi yoksa toplu hasat mı yapılıyor?
Çiftliğimizdeki çalışanlarla beraber topluyoruz. Sıralı ekim yapıyoruz. Ürünlerin devamlılığı için ilk partiyi ekip 15 gün sonra ikinci fideleri ekiyoruz ki süreklilik olabilsin. Ürün sebze haline geldiğinde menüde o ürünle yapılan yemeğe öncelik veriyoruz. Bu şekilde hem taze hem de mevsimine uygun yemekler hazırlanıyor.

7/24 çiftlikte mi zaman geçiyor?
Sabah erken saatte çiftliğe gidip akşamüstü şehre geri dönüyoruz. Logomuzdaki kız gibi yani.(Gülüyor)

sosyal.hurriyet.com.tr