Unutmanın Kitabı – Emre Toğrul

Bellek av köpeği gibidir,
Unutmak için attığın herşeyi,
Kulaklarını sallaya sallaya geri getirir.

∞Ω∞∞Ω∞∞

‘Unutmanın Kitabı’ndan, tam benim tarifim,
Enteresan bir metafor ama yalan da değil,
Aslen unutmak, hatırlamanın önündeki eksiyken,
Bana, hatırlamak unutmanın dekoltesi gibi.
Göz dekolteye kayıyor, olmuş bitmiş herşeyi görüyor,
Bazı şeyleri hatırlamak, anımsamak çok güçken,
Unutamadığımız için bizi kemirip bitiren şeylere,
Ne diyorsunuz dostlar?
Bilim adamları 25’e yakın bellek tarif ediyorlar,
Hepsi farklı çalışan bellekler ve ekliyorlar,
Bilgiyi ve anıyı biriktiren semantik hafıza farklı çalışır.
Bilgiyi hangi koşullarda ve nerede aldığımızı,
Bilgiyi bize ilk söyleyeni dahi hatırlamayabiliriz.
Ama, otobiografik anı belleğimiz öyle midir?
Yaşadıklarımızı, heyecanımızı, sevincimizi, kederi,
Nerede, kimle, ne giydiğimize kadar hatırlarız.
İçimizi acıtan, bizi kendi kendimize konuşturan,
Umutlandıran, hayal kıran, yaşatan, öldüren anılar.
Sorunun asıl kaynağı da burası zaten,
Unutmanın kitabını okumak, uygulamak lazım…

∞Ω∞∞Ω∞∞

Hayyam, ‘’cehennemi anlat bize diyene,
Bana acı çekmemiş bir insan getir,
Sana bizzat cehennemi göstereyim’’ demiş.
Mesleğim nedeniyle yaşlı insanlara çok yakınım,
Acının binbir türünü yaşamış ve unutamamışlara.
Ve öyle enteresan ki hayat, doğa koruyor onları,
Unutkanlık yapan yaşlılık hastalıkları hep karşımda,
Demans, Alzheimer, Delirium, Yaşlılık depresyonu,
Ve nedense bu durum hasta yakınlarını hep çok üzer.
Düşünce ve düşlerimizin, anılar ve deneyimlerimizin,
Tümünü oluşturan ve biriktiren nöral dokunun sağlığının,
Kimliğimizi oluşturan beynin yapısındaki,
Çapraşık elektrokimyasal ateşlenme örüntülerinin,
Bir şekilde sonlanmasını, bizimde sonumuz sanarız.
Oysa ben belleğin bizi üzen av köpekliğini düşündükçe,
Bu tatlı unutkanlığa hayranım yıllardır.
Sorun ve stress dolu yıllardan sonraki bomboş gözler,
Gün 24 saat düşünülen, şimdi adı meçhul sevgililer,
Günümüzü gece yapan insanlar, yaşarken yok olmuş,
Bir bebek gibi kızan, çocuk gibi gülen o insanların,
Ne kadar doğal bir yolla korunduğunu gözlemliyorum.
Yakınları onlar için üzülürken, onlar unutmanın,
Unutabilmenin huzuruna gark, haberimiz yok.
Cehennemi yaşamamışların tahammülsüzlüğünde,
Onlar av köpeği belleği kovmuş, hoşt demiş…

∞Ω∞∞Ω∞∞

Unutmanın kitabını okumak ve uygulamak lazım,
Alzheimer ve demansı beklemeden arınmak,
Paçadaki çamurdan, sırttaki kamburdan kurtulmak,
Kulağını sallayan av köpeğini terbiye etmek lazım.
Dünya bugün bellek terbiyesi ve unutma konusunda,
Çok ilginç bir yöne doğru gidiyor,
İnsanlar bilgi kaynaklarına kolay ulaşabildiği için,
İnsanlar bilgiyi bizzat, örneğin google’ladıkları için
Bilgi biriktiren semantik belleği daha çok geliştirdiler,
Anı dağarcığı otobiografik belleklerimiz ise tehlikede.
Artık yanımızda taşıdığımız akıllı yedek bellekler var,
Belleğimize yaşarken kazınan anılar, hayatımızın izleri,
Yalandan bir özçekime, bir kurgu videoya teslim,
Hiç acı çeken, üzgün, değersiz ve çirkin görüntü istemiyoruz,
Hep en mutlu an, en güzel bakış, en sen olmayan sen!
Sonra yeniler geldikçe eskileri silinen sahte bir hafıza.
Tümünü seç, kopyala, gönder, tümünü sil oldu anılar,
Değişime direnmek olanaksız, unutma şekil değiştiriyor,
Hafızanın, anıların, hatırlamanın yöntemi sanal bellekler,
Unutmanın kitabı yeniden yazılıyor dostlar…

∞Ω∞∞Ω∞∞

Tüm değişime rağmen, hala bizim gibiler var ve olacak,
Unutamayan, unutmayan, av köpeği bellekliler,
Evrimin baştacı, insan zihninin iç kalesi belleğine teslimler,
Unutmanın dekoltesinden herşeyi gören, hatırlayanlar.
Otobiografik bellek kaybolur, çekilen acılar anımsanmazsa,
İnsanlar merak içinde saldırıp, kaynağı meçhul, kirli bilgiyle,
Saçmasapan, ne idüğü belirsiz enformasyonla belleği şişirirse,
Anısal bellek, hatıralar, hayattan alınan dersler kalmayacak.
Seri katille, kaza mahallinden gülen ifade ile selfie yapılacak,
İnsanlar ‘celebrity’ vari sanal iletişimi gerçek ilişki sanacak.
Tecrübe yerini cahil cesaretine, bilgi enformasyona bırakacak.
Rüyada gibi yaşayan, yeni uyanmış gibi unutan insanların,
Duyarsız, liyakatten bihaber, sanal dünyasındaki format,
Biz unutamayanları, hatırlamanın acısına daha da gark edecek.
Taa ki doğa bizi kucaklayıp unutabilmenin kucağına alana dek.

Belki Alzheimer’in, bunamanın yorgun kucağına…