Yiğit Adanalılar olmasa…

İkinci romanını okurlarıyla buluşturmaya hazırlanan Mehmet Uluğtürkan, yeni kitabıyla ilgili detayları Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı 5 Ocak’a özel gazeteye anlattı. Gazeteci Sefa Saygıdeğer’in sorularını yanıtlayan Uluğtürkan, 100 yıl önce Adanalının verdiği mücadelenin Türkiye’nin temelini oluşturduğunu söyledi. Uluğtürkan, Toroslarda yakılan bağımsızlık ateşinin tüm Anadolu’yu sardığını belirterek, “Canını ortaya koyan Çukurovalı yiğitler olmasa, bugün Adana da tıpkı Halep gibi Suriye sınırları içerisinde kalacaktı” dedi. 

ZAFERİ DÜNYA TARİHİNDE BENZERSİZ

Vatanını işgalden kurtarmak isteyen Kuvâ-yi Milliye ruhu taşıyan 44 Adanalının aralarında 1 binbaşı ve 23 subay bulunan 700 Fransız askerini çatışarak teslim aldığını belirten Uluğtürkan, “Karboğazı’nda yaşanan bu destan, kurulan Büyük Millet Meclisi’nin ilk uluslararası anlaşmasına temel teşkil etti. Atatürk’ün başarıyı telgrafla kutladığı Karboğazı Zaferi’nin dünya savaş tarihinde benzeri yok” diye konuştu. 

MURAD OTEL’DEN VİLAYET BİNASINA

Yeni romanda tarih bölümünün Mustafa Kemal Paşa’nın Halep’ten geldiği Adana Murad Oteli’nde başlayıp Kara Afet’in Türk bayrağı çektiği Adana Vilayet binasında bittiğini anlatan Uluğtürkan, Adana’nın 3 yıl 19 gün yaşadığı işgal günlerini gelecek kuşaklara doğru anlatmak gerektiğini belirterek, “Bu 3 yılda yaşanan gelişmelerin ve yokluklar içerisinde canı pahasına vatanı için savaşanların anlatıldığı romanımın 2021’in en çok okunan kitapları arasına gireceğine inanıyorum” dedi.  

Röportaj: Sefa SAYGIDEĞER 

Adana, işgalden kurtuluşunun 99’uncu yılını kutluyor. Kurtuluş Savaşı’nda Güney cephesinin merkezi konumundaki Adana’da yaklaşık bir asır önce yaşananlar tarihteki yerini çoktan aldı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı İmparatorluğu’na konulan bir noktaydı. Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’na nokta koyan Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı saatlerde Mustafa Kemal Paşa da Adana yolundaydı. Bugünkü Suriye topraklarından dönen Mustafa Kemal, mütarekeye adeta isyan etti. Mütareke şartlarının kabul edilmesinin Anadolu’nun işgaline davet olduğunu biliyordu. 

İstanbul’a dönmeden Adanalılarla defalarca toplantılar yaptı. “İşgale hazır olun, direneceğiz” dedi. Nitekim iki ay geçmeden Fransızlar, sömürgelerinden getirdiği askerler ve Ermenilerle Çukurova’yı işgal etti. Adanalılar, Aralık 1918’den Kurtuluş Günü 5 Ocak 1922’ye kadar ovada ve Toroslarda düşmana karşı destansı bir direniş sergiledi. Güney’de elde edilen savaş başarısı Türkiye Cumhuriyeti’ne temel oldu. 

Bir Kurtuluş Savaşı romanı olan Madalyasız’ın yazarı Mehmet Uluğtürkan’la Çukurova’nın işgali ve kurtuluşa uzanan süreci konuştuk. Zira deneyimli gazeteci Uluğtürkan, yeni bir Kurtuluş Savaşı romanına daha imza atmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı olan Uluğtürkan, Kahramanmaraş’ın destansı kurtuluşunu anlatan romanından sonra Çukurova’nın da mücadele ve kurtuluşunu okurlarıyla buluşturmaya hazırlanıyor. İşte, keyifle okuyacağınızı umduğumuz röportajın soruları ve Uluğtürkan’dan aldığımız yanıtlar. 

– Aslında ekonomi yazarısınız. Ama geçtiğimiz yıllarda Doğan Kitap’tan bir romanınız çıktı. Bu tarihi bir romandı ve Kurtuluş Savaşı dönemini anlatıyordu. Şu an yine yazdığınız bir Kurtuluş Savaşı romanını yayınevine teslim etmek üzeresiniz. Bu alana özel ilginiz mi var?

Gazeteci arkadaşlarımın tamamının aynı zamanda potansiyel bir yazar olduğunu düşünürüm hep. Hepsinin haber peşinde koştuğunu ve yoğun çalıştıklarını biliyorum. Ancak ben bu yoğun temponun dinlenme durağını başka bir alanda yazma olarak keşfettim. Belki yakın tarihe olan ilgim de bunu tetikledi. Bu topraklarda ekonomi yazarlığı yapıyorum. Ama aynı toprakların 100 yıl önce elimizden çıkmasına ramak kaldığını da biliyorum. Anlayacağınız, adeta ipten dönen topraklara sahibiz. Araştırınca bu bölgeyi işgalden hangi şartlarda hangi imkânsızlıklarla nasıl kurtardığımızı daha iyi anladım. Maraş’ın müdafaasını içeren ‘Madalyasız’ adlı romanımdan sonra Çukurova’nın yaşadığı 3 yıllık işgal ve bu işgale karşı kazanılan zaferi içeren dosyamı da tamamladım. İlk romanım 4 baskı yaptı. Bu romanımın da ‘Madalyasız’da olduğu gibi 2021’in en çok okunan romanları arasına gireceğini umuyorum.

– Tarihi roman yazmanın diğer romanları yazmayla farkı ne? Bu romanları yazmak daha mı kolay, daha mı zor? 

Aslında roman yazmak zor. Kurgu, sadece güzel bir akıştan, edebi metinden oluşmuyor. Tarihi roman yazmak daha zor. Eğer gerçek olaylar ve gerçek kişilerle bir tarihi roman yazma iddianız varsa öncelikle uzun bir araştırma sürecine ihtiyacınız var. Yeni romanımın araştırma süreci 2 yıl sürdü. 100 yıl öncenin olaylarını, karakterlerini yeniden yaşatmak için öncelikle adeta o günleri yaşamanız gerekiyor. Maalesef bizim atalarımız günlük tutmamış, az yazmış. Avrupa’da 100 yıl önce yaşanan bir olayın en ince detayını günlüklerden, yerel gazetelerden, fotoğraflardan, hatta kamera görüntülerinden temin edebilmeniz mümkün. Bizde bu kaynaklara ulaşım daha kısıtlı. Böyle olunca da Türkiye’de tarihi roman yazmak iğneyle kuyu kazmak gibi. 

– Bu yüzden mi yeterli sayıda Kurtuluş Savaşı romanımız yok? 

Efsanevi, destansı bir dönemin çok sayıda kıymetli romanı var. Ama yeterli olmadığı görüşünüze ben de katılıyorum. Halide Edip Adıvar’dan ‘Ateşten Gömlek’, Tarık Buğra’dan ‘Küçük Ağa’, Mehmet Rauf’tan ‘Halas’, Atila İlhan’dan ‘Allah’ın Süngüleri: Reis Paşa’, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan ‘Sahnenin Dışındakiler’ ve okunma rekoru kıran Turgut Özakman’dan ‘Şu Çılgın Türkler’ doyum olmayan tarihi romanlar. Ancak mucizeler çıkaran bir istiklal mücadelesinin daha fazla romanı, daha fazla filmi, daha fazla belgeseli olmalıydı.

– Kurtuluş Savaşı’mızın Güney cephesini yazdığınız yeni romanda siz hangi kaynaklardan yararlandınız? Yazarken nasıl bir yöntem izlediniz? Ana karakterleriniz kimler? 

Romanım günümüz ve tarih olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Günümüz bölümü tamamen kurgu. Ancak tarih bölümünün bir Türk, diğeri Fransız olmak üzere iki güçlü komutan karakteri var. Biri Mustafa Kemal Paşa’nın Batı Kilikya için görevlendirdiği Tekelioğlu Sinan, diğeri Fransızların kahraman komutanı Binbaşı Mesnil. Her iki komutan da öncelikle çok iyi askerler ve günlük tutmuşlar. En temel kaynağım bu iki komutanın günlükleri ve anılarını yazdıkları gazetelerin kupürleri oldu. Genelkurmay Başkanlığı arşivleri, dönemin yerel gazeteleri, ‘Nutuk’, Fransız arşivleri, Büyük Millet Meclisi tutanakları gibi onlarca kaynaktan beslendim. Güney’de bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz coğrafyayı dolaştım. Tarihçiler, gazeteciler, askerler ve arşivcilerle mülakatlar yaptım.

– Merakla bekleyeceğiz elbette; ama bize romanınızın içerisinden bazı anekdotları aktarmak ister misiniz?

Bu romanı bana yazdırtan en önemli cümle Atatürk’e ait: “Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da doğmuştur.” Bu gerçekten derin anlamlar içeren bir cümle. Yani Adana’da ne olmuştur da bir ülkenin kurtuluşuna ilham sağlanmıştır? Yola bununla çıktım. Ama yolda bulduklarım daha hayret vericiydi. Çoğumuz kurtuluş sürecimizin 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla başladığını düşünüyor. Oysa istiklale giden yolun başlangıcı Adana’ydı ve tarih 1918’in Kasım’ıydı. Aynı tarihte Mustafa Kemal’in İskenderun’da bir İngiliz gemisinin batırılma emrini verdiği bugün çoğu tarih kitabında yazmıyor. Roman, çekilen acıları, imkânsızlıkları, kazanılan zaferleri, kaybettiklerimizi, istiklalimizin dönüm noktalarını okura dönemin gerçek kahramanları üzerinden yansıtıyor. Bazı bilinmeyenleri de gün yüzüne çıkarıyor.

– Romanın adını hâlâ söylemediniz? 

Birkaç alternatifim var. Ama yayınevinin de görüşünü alarak kesinleştirmek istiyorum. Bugün-yarın belli olur diye düşünüyorum. 2022 yılı 5 Ocak’ında Adana’nın kurtuluşunun 100’üncü yılını kutlayacağız. Romanımı 100’üncü yıla ithaf edebileceğim için mutluyum. Ancak üzüldüğüm bir konuyu da söylemek isterim. Tam bir yıl sonra 5 Ocak’ta Adana’nın kurtuluş bayramının 100’üncü yılını kutlayacağız. 100’üncü yıllar çok önemlidir. 5 Ocak 2022’de Adana kurtuluş gününe yakışır bir gün yaşatmalıyız tüm dünyaya. Bir asır önce istiklal teşebbüsünün gerçekleştirildiği bir şehrin öyle bir 100’ncü yıl anma programı yapması lazım ki Türkiye konuşmalı. Kurtuluşun sineması, dizisi, konseri, fener alayı, canlandırılması, Fransız komutanların torunlarının ağırlanması, uluslararası konferanslar… Adana, bütün bunlara şimdiden hazırlanmalı. Ben ‘5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Bayramı 100’ncü Yıl Kutlamaları’ için hazırlıkların bugünden başlatılması gerektiğine inanıyorum. Hem Valimiz Sayın Süleyman Elban’a hem de Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Zeydan Karalar’a bu yöndeki düşüncelerimi ilettim. Valilik, belediyeler, milletvekillerimiz, üniversitelerimiz, meslek odalarımız, sanayi kuruluşlarımız, sivil toplum kuruluşları ve Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin temsil edildiği bir komisyonun bugünden oluşturulmasını ve komisyonun çalışmalara başlaması gerekiyor diye düşünüyorum. Bu çerçevede ben de göreve hazırım.

http://www.refleksgazetesi.com/yigit-adanalilar-olmasa/7875/