Zaman, Mekan Kavramını Yitirmek – Sefa Sofuoğlu

Yaklaşık 40 senedir hayatımın büyük çoğunluğu hep aynı şekilde geçti sayılır. Masa başında sandalyede ders çalısmayla başlayan yıllardan sonra karikatür, resim çizmeyle, grafikerlik, grafik tasarım işleriyle geçen yıllar… Ardından bilgisayarların hayatımıza girmesiyle birlikte masanın üzerine eğilen kafam ekrana doğru kalktı, ben masadan kalkamadım, çalışmaya devam ettim. Bu pozisyonumuz ve birlikteliğimiz yıllardır hiç değişmedi. Masa, sandalye, kağıt-kalem, bilgisayar ve ben.

Anlatacağım mevzu, yeni değil, son on senenin mevzusu… Ofiste, evde çalışırken, işe yoğunlaştığımda, hele de yalnızsam, üstelik gece ise acayip bir şey oluyor bazen… O yoğuşmalı kombi şekilli çalıma esnasında dışarıdan gelen cılız, anlamsız konuşmalar yüzünden falan bir anda kendime lise yıllarında, mahallemde, oturduğumuz evdeki odamda sanıyorum. Sırtım pencereye dönük. Annemler hemen arkamızdaki, aramızda bir ev büyüklüğündeki boş arsanın öbür tarafındaki halamların evinin balkonunda oturuyorlar, çay içiyorlar, bende masada çalışıyorum sanıyorum. Onların sesleri, gülüşmeleri geliyor falan… Tamamen orada gibi hissediyorum. Bu arada çatır çatır uğraştığım işi yapıyorum, fırıl fırıl çalışıyor zihnim. Fakat zaman ve mekanda bi gariplik oluyor… Birazdan odamın kapısı açılacak o zaman 5-6 yaşlarında olan yeğenlerim Burcu ve Akif “Dayıı, dayııı” diye gelip boynuma sarılıverecek sanıyorum. Sonra birden WhatsApp’tan gelen “Dliongg” sesiyle şimdiki zamana ve mekana dönüyorum. “Neyse bu işte bitti. Biraz ara verim, şu eskizlerini karaladığım logoları adam etmeye çalışırım” deyip masadan kalkıyorum…

Yav benim gibi, zamanının çoğunu masabaşında çalışıp, kağıt-kalem ile, bilgisayarla çizim yapan, tasarım yapan arkadaşlar… Var mı sizde de böyle zaman-mekan kayma durumları? Bende mi bi gariplik var lan yoksa!