Zamana Bırakmak – Emre Toğrul

Emre Toğrul

İkibinyirmi yılı başından beridir teker yalpalıyor,
Ve biz depremdir, savaştır, virüstür, krizdir derken,
Supresif dünyanın depresif şirin cüceleri bizler,
Korkudan ne yapacağımızı şaşırdık.
Birbirimize sarılsak virüs, sarılmasak savaş ahanda,
Saklansak karantina, ortaya çıksan ayıptır Despina,
Gevşesek deprem, sıksak hayat geçmez, işte öyle.
“Bu gibi bir durumda” der Ömer Hayyam,
Yani aslında dünyanın binbir halinde mevcut olup,
Bizim onu, yeni bir hal sandığımız durumlarda der,
Herşeyi zamana bırakacaksın.
Bırakacaksın ki, anlayacaksın zaman ne imiş,
Zamanı kavramak neye yarar imiş der, Usta Hayyam.
“Kapısız damsız şu yuvarlakta,
Birsürü insanız başıboş ve kimsesiz,
Bu dünyaya istediğimiz gibi gelmedik,
Bu dünyadan istediğimiz gibi gidemeyiz.”
Yani demem o ki, hani herşeyi bilir olduk ya,
Ulemadan ulema, yerin yedi kat altına aşina,
Nasıl geldiğimizi çözüp,
Nasıl gitmeden kazık çakacağımızı öğrenmişken,
Arkadaş, nereden çıktı bu tehditkar Richter, Corona.
Üstelik bizim derdimiz ölmek değil yahu,
Kör keseye gitmek istemiyoruz, mesele bu.
Ya Hayyam usta;
Doğruyu görüp ona saygıyla yaşadın mı,
Doğruya sarılıp, zamana bırakmayı kavradın mı,
Ne olursa olsun şaşmadan doğruya bağladın mı,
Millenyum Corona’sına bile pansuman oluyorsun.
“Yaşamanın tüm sırlarını bileydin,
Ölümün sırlarını da çözerdin,
Bugün aklın var, birşey bildiğin yok.
Yarın, akılsız, neyi bileceksin…’’

●●●●○○○○●●●●

Zamana bırakmak dedik başında yazının,
Bir de günü kastedip, bu gibi durumlar dedik,
Hayyam ustanın dizelerini de heybeye atıp,
Biraz gönlümüze ferahlık, aklımıza usluluk için,
Kelamımız hepten yasta olmasın istedik.
İnsanlık tarihi, tabiiki bunun gibi yüzlerce badireyi,
Yine bize tıpatıp benzeyenlerin aktörlüğünde,
Defalarca yaşadı, ‘bu gibi durum’ dan kastımız budur.
Ama hep baktı, ne kadar çırpınsa da,
Düşüp kalksa, tutunmaya çalışsa da,
Saklansa da koşsa da, sızlasa da vursa da,
Yine “al sen hallet” diye bıraktığı zaman çözdü işi.
Hayyam usta nerdeyse bin yıl önce farketmiş;
“Dedim artık bilgiden eksiğim yok,
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok,
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım,
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbirşey bildiğim yok.”
“Ne yani” diyorsunuz, bilirim şimdi dostlar,
Elleşmiyek de , Hayyam gibi boşveri boşverip,
Zamana bırakma fütursuzluğuyla gamsız gamsız,
Bir zalımın gıllicik virüsü gelip ümüğümüzümü sıksın?
Haşa, tabii ki kastımız bu değil, zinhar değil.
Burada büyük bir farkındalık sınavına dem vururuz.
Zengini para, pul, mal, mülkün koruyamadığı,
Akıllının düşün düşün çıkışı bulamayıp saklandığı,
Maneviyatı sarsan, bilim ve feni yetersiz kılan,
Herkesin ortak korku ateşine sürekli odun atıp,
Ateşin niye sönmediğine hayret ettiği,
Asırlardır sürekli karşımıza çıkan “bu gibi durumun”
Usulca zamana bırakılma farkındalığıdır bu.
Üstelik benzer durumlar, insanlığı güncel ızdırapla,
Zaten yarım edip, urup edip, yok ederken,
Bu yeni durumun yarattığı kollektif öğrenilmiş çaresizliğimiz,
Nasıl oluyor da zamandan bağımsız algılanıyor.
Bakın bunu Hayyam, taa o zamandan algılamış dostlar;
“İnsanlık yaratılalı olgun kişiler,
Bulduklarıyla yetinip, dert çekmediler,
Birbirine girdi gözü doymayanlarsa,
Çok isteme kaderden, başın derde girer…

●●●●○○○○●●●●

Sizi dert, kaygı, korku içinde uyandığınız bu Pazar,
Bir nebze olumlu tesviyeye, basite, sıradana çekip,
Zamana bırakmak pratiğine davet ediyorum dostlar.
Akıl ve hikmet çizgisine toptan çekilmezsek,
Yine dersimizi Hayyam’ın dediği gibi alacağız dostlarım:
“Yaşamanı akla uydurman gerek,
Ama bilmezsin akla uygun nedir,
Bereket eli çabuktur zaman ustanın,
Başına vur vura, sana da öğretir.’’
Ülkemiz de, dünyanın geri kalanı gibi bir korku sınavında,
Üstelik önlem ve korunma konusunda son derece bilinçli.
Yöneten yönetilen, akıl veren akıl alan, bilen bilmeyen,
Herkes topyekün bir ortak bilinçle, kollektif teyakkuzda.
Hepimiz bu karanlıktan geçerken mutlak kurallara uymalı,
Koruyucu tebabetin farkındalığıyla yol almalıyız şüphesiz.
Süreç ülkemizdeki ehil, sahadan gelmiş eller sayesinde,
Gelişmiş diye gıpta ettiklerimizden daha başarılı yönetildi.
Bizim latifemiz sorunu değil, korkuyu seyreltmekle mükellef.
Yüce dünya ekonomisinin, hayran olduğumuz deve dişlilerin,
Sarsılmaz globalizasyon balonunun, uygarlık masalının,
Sınırların, paranın, pulun, ruhumuza ilaç sandıklarımızın,
Bir görünmez mikrop karşısındaki çözülüşünedir atfım.
Bize dokunmayan yılanları bin yaşattığımız meşhur duyarsızlıkla,
Açlık, sefalet, basit hastalık ve yaranmaların yaşamdan kopardığı,
Eşitsizlik, adaletsizllik, cehalet ve ırkçılıkla ızdıraba gark olanların,
Farkında olmadığımız durumlarının nasıl giderilebileceğimize ışıktır,
Dünyanın bugün gösterdiği, bu ortak bilinç ve davranış.
Zaman yine halledecektir, bu yeni durumu da, korkmayalım.
Siz beni anladınız dostlarım.
Tıpkı benim Hayyam Ömeri anladığım gibi:
“Yıllar günler gibi geçti gider;
Nerede o eski dertler, sevinçler?
Belaya aldırmaz aklı olan;
Bu da herşey gibi geçer, der.”