Adana’da, Resim-Heykel-Fotoğraf-Hat ve Karikatür Müzesi – Salime Kaman

Başlarımız düşüncelerimiz yer değiştirsin diye yuvarlaktır.

Francis Picabia

 

Bir resim-heykel-fotoğraf-hat ve karikatür sanatından tat almanın yanlış bir şey olduğunu düşünemiyorum.

Birisi manzara resmini beğenir çünkü ona evini hatırlatabilir. Bir tablo tepkilerimizi etkileyebilecek yüzlerce şey getirir hepimizin aklına. Bu anımsamalar, gördüklerimizden tat almamıza katkıda bulunduğu sürece endişelenmeye gerek yoktur. Ama bazen pek önemli olmayan bir anımsama bir önyargıya dönüşürse, o zaman bu hazzı engelleyen karşı oluşum nedenlerini kafamızda araştırmamız gerekir. Bu durumda kafamızda sanat eserinden tat almayı engelleyen yanlış nedenler var demektir.

Birçok insan, gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri tablolarda görmek ister. Güzellik için geçerli olan, ifade içinde geçerlidir. Güzel ve güzellik, temelini insanda bulur. İnsan için herhangi bir nesneyi ya da durumu güzel kılan onun nesneye ya da duruma vermiş olduğu değerdir. Bu bağlamda insan için güzel ve güzellik kavramı hoş, iyi, faydalı ve doğru kavramlarıyla bir arada düşünülmelidir. Güzel, nesnelerin en belirleyici niteliğini ya da yetisini anlatan estetiğin temel kavramıdır. Güzellik ise güzele ait özellikleri bünyesinde barındıran varlıkların ya da şeylerin nitelikleridir.

Bir tabloyu bize yaklaştıran yada uzaklaştıran şey, çoğu vakit bir figürün ifadesidir. Duyguların böylesine yoğun anlatımının bizi etkilemesine bakarak, içsel anlatımına daha az kolaylıkla girebilen yapıtlar ihmal edilmemelidirler. Bazılarımız da hayal gücümüze yer bırakan resim ve heykellerden daha çok hoşlanır.

Bazı kimseler dinimizde sanat haramdır deselerde; İslam dininde de sanata verilen önem büyüktür.’

Duyguların akılcı ve mantıklı bir biçimde görselleştirilmesi, anlatım kuramının da temelidir. Bu görseller, ister resim olsun ister heykel olsun isterse fotoğraf…

Bir tablo tepkilerimizi etkileyebilecek yüzlerce şey getirir hepimizin aklına. Bir ‘nar’ tablosu ile örnek vermek ve izleyicisine anımsattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum:

Nar kuraklığa dayanıklı Akdeniz ikliminde yetişen bir meyvadır. Latince ismi Punica granatumun Fenike elması anlamına gelmesi nedeniyle Fenikeliler tarafından Akdeniz havzasına getirildiğini düşündürür.

Bir nar meyvesinde 600 civarında tohum bulunur. Tohumların renkleri beyazdan koyu kırmızıya doğru değişik renk tonlarına sahiptir. Bitkinin tohumları meyve olarak yenildiği gibi, gövde-kök ve dal kabukları ile meyve kabuğu da tıbbi olarak kullanılır.

100 ml nar suyu yetişkinlerin günlük C vitamin ihtiyacının%16 sını karşılar. Yün ipliklerin sarı, esmer sarı ve siyaha boyanmasında kullanılır.

Yahudi inancında doğruluğu simgeleyen nar, Hiristiyanlar’ın dini süsleme sanatında sıklıkla kullanılan bir motiftir. Bir inanca göre de Havva ve Adem’e yasak olan cennet meyvası elma değil ‘nar’dır.

Kuran’da Enam Suresi 99-141 de ve Rahman Suresi 68 de nar sözcüğü geçmektedir.. Bunların ilk ikisinde nar, Tanrı’nın yarattığı güzellik olarak üçüncüsünde ise cennetteki bir meyve olarak anlatılmaktadır.

EN’AM 6/141: ‘Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah’tır. Tadları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.’

EN’AM 99: ‘O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibareler vardır.’

Rahman suresi 68: ‘İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır.’

Narın sembolist olarak çeşitli anlamlarını anladıktan sonra resim sanatında resmedilen narın anlamsal olarak ifade edilmesinde sanatçının gözündeki önemi de anlamsaldır.(İsmail Acar’ın nar resmi)

NARLAR

Erwin Panofsky’e göre sanat yapıtı, içinde oluştuğu ve bir parçası olduğu kültür ortamı içerisinde -yani dönemin felsefesi, toplumsal yapısı, psikolojisi, dinsel ortamı, politik ve ekonomik durumu vb. olguları ile birlikte- ele alınıp incelenmelidir.

Sanat yapıtını salt bir biçim olarak ele almak, onu açıklamaya yetmez. Kuşkusuz ki sanat yapıtının bir biçimi (formu) vardır; ama bir de onun anlattığı konusu vardır denilebilir. Ayrıca bir anlamı ve bir içeriği söz konusudur. Sanatta biçem değişimini açıklamak için yalnızca biçimin ölçü olarak alınması, dünyanın salt optik olarak algılanması anlamına gelir.

Sanatçı, bu resminde iradesinin gücü ile kendi iç huzurunun bağlantılı olduğunu yansıtmıştır.

Erwin Panofsky, sanat yapıtını biçim, konu ve içerik açısından ele alan ve günümüz sanat tarihi yönteminin de temelini oluşturan üç inceleme düzeyi tasarlamıştır. Bu aşamaların her biri kendi içlerinde önce parçadan bütüne gitmekte (tümevarım), sonra tekrar bütünden parçaya dönmektedir (tümdengelim). Erwin Panofsky bu aşamalardan ilkini “ikonografik inceleme” olarak adlandırır. Bu nesneleri en yalın biçimleriyle tanımaktır. Yani, sanat yapıtının biçim olarak algılanması, çizgi, biçim, renk ve hacim oluşumlarının belli nesneler ya da olaylar olarak tanınmasıdır

İkinci inceleme aşamasını ise “İkonografik tanımlama” olarak adlandırır . Bu sanat yapıtında betimlenmiş olan biçimlerle, tema ve kavramlar arasında bir bağ kurulması, imgelerin çözümlenerek öykü ve allegorilerinin saptanmasıdır. Üçüncü inceleme aşaması “ikonolojik tanımlama’dır ki, buna sanat yapıtının “içeriği” demektedir. Bu aşamada sanat yapıtının oluştuğu dönemin kültürel niteliklerinin, sanatçının kişiliğinin ve bu kültür ortamının oluşumuna katkıda bulunduğu sanat yapıtının içerdiği “anlam”ın da irdelenmesi gerekmektedirResim eserinin (genel olarak sanat yapıtı da denilebilir) içeriği, başka bir deyişle asıl anlamı, bir ulusun, bir dönemin, bir sınıfın, bir eserde yoğunlaşmış temel davranışını belirten temel ilkeleri saptamakla bulunur” Böylece, bir sanat yapıtının ikonolojik çözümlemesi, yapıtın aynı zamanda yaratıldığı çağın kültürünü ve dünya görüşünü, sanatçının kişiliğini yansıtan bir belge haline de getirmektedir

‘NAR’ eserinde; dört adet bütün bir adet yarık bir adette kesilmiş nardan meydana geldiği söylenebilir. Sol üst kısımda arapça bir yazı. Soldan üçüncü nar sarı kabuklu diğer narlar kırmızı kabukludur.Altı nardan bir tanesi kesilmiş, ve taneleri görülmektedir. En sağda bulunan nar sağa yatık durumdadır. Kesilmiş narın küçük parçası sol altta resim yüzeyinde dengeyi oluştururken, üst sağdan başlayarak sol üste doğru devam eden yazı ile nar ile ilgili bir ayetin yazılımı, narların konduğu kıvrımlı beyaz örtü resmin plastik değerlerini nasıl bir araya getirdiğini akla getirmektedir. Nar meyvesi içinde bulunan yüzlerce tohumun, diğer narlar içinde de bulunduğunu, her biri kendi içlerinde önce parçadan bütüne gitmekte sonra tekrar bütünden parçaya dönmeyi hatırlatmaktadır. Sanatçısı tarafından tasarlanmış kendi başına bir varlık olan bu eserde temel öğeler ve ilkeler bütünün bir parçasını oluşturmaktadır. Resimdeki tüm unsurlar ve oluşan durumlar eserin özünü oluşturduğu gibi aynı zamanda resimde mevcut öznel durumu ortaya koymaktadır.

Buraya kadar olan kısımda eserin Ön-İkonografik açılımı, tanımlaması veya betimlemesini yaptım. Erwin Panofsky, bu doğal anlamın taşıyıcısı olan, onu bize ileten unsurlara, “Sanatsal Motifler” adını veriyor, Bu motiflerin bulunmasına ise, eserin Ön-İkonografik tasviri demiştir.

Eserin ikonografik çözümlemesine gelince: Genre resmi kişinin kendi beğenilerine göre şekillendirdiği mekan bir anlamda o insanı yansıtan ayna görevini üstlenmektedir. Mekan maddesel gerçekciliğin yanında insan ve nesnelerin beraberliğinden doğan duyğusal ve estetik özellikleri içinde barındırmıştır.

“İkonolojik Yorum Basamağı” Bu basamakta sanat eseri, sanatçı ve her ikisiyle ilintili

eser dinsel nitelikleriyle de ilgi çekmektedir.

Eserdeki betimlemeler de morfolojik, sembolizm ve duygusal ifadelerin yansıtılmasının sağlanmaya çalışıldığı da söylenebilir. Sanatçının hayatın hangi rengine katkıda bulundurduğu sorusuna, kırmızı narlar ve kırmızı taneleri ile cevap bulur. Kırmızı güçlü bir renktir. Fiziksel anlamda dinamizmi ve gençliği; duygusal anlamda ise mutluluğu, kararlılığı ifade eder.

Kırmızı rengin içerisinde hafif sarımsı tonda bir renk olması, istem dışı duygu ve istekleri de sergiler.

Erwin Panofsky’nin, bir sanat eserini anlamlandırma veya sanat tarihsel anlayışı kapsamında, eserin betimsel ikonografik ve ikonolojik yorumlama basamakları ile anlatmaya çalıştım. Şimdi ise eserin Heinrich Wölfflin’nin temellendirdiği, “sanat eserinin salt biçimsel çözümleme” yönteminden yola çıkarak, plastik açıdan bakıldığında eserde, gözüken narların durma pozisyonları, eser içeriğindeki plastik öğelerin yatay ve dikey etkileşimi çok önemlidir. Arka ortadaki büyük iki narın dik konumda olması, eserin de dikey etkisini güçlendirmektedir. Eserin yatay konumunda ise, sağ arka kısımlarda diagonal uzanan nar daha yoğunluk kazanmaktadır. Bir sanat eserinde soyut örüntü görsel malzemeyi o şekilde düzenler ki, amaçlanan ifade dolaysız bir biçimde göze aktarılır. Eserde görülen kesik narın parçaları bütünlük hissi uyandırırken diğer narların ritmi ve ahengi bu duyguyu desteklemektedir.

Kompozisyonda, çukur yerdeki koyuluklar, dışa doğru büklümlerdeki ,aydınlıklar, arasında oluşturulan zıtlık ve kesik nar ve yarık nar ön plana çıkarılmış ve yapıtın ilgi odağı olmuştur.

Yaygın ışık eserde iyi kullanılmıştır.

Işığın, kumaş ve nar kıvrımlarını kuvvetlendirdiği de görülmektedir.

Eserdeki açık-koyu kontrastlığına paralel olarak gölgelerin mekân üzerinde derinlik etkileri de dikkatleri çekmektedir. Ufuk çizgisinin üstünden geçen yazı ve narlar eser de plan kavramıyla, yüzeyin bölümlere ayrılması ve elemanlar arasındaki mesafelerin oluşturdukları derinlik alanları arasında bir paralellikten söz edilebilir..

İncelediğimiz eser içinde bulundurduğu az simgelerle dahi anlam zenginliğine başarı ile daha doğrusu anlatımcı bir niteliğe sahiptir diyebiliriz.

Bir sanat eserinde soyut örüntü görsel malzemeyi o şekilde düzenler ki, amaçlanan ifade dolaysız bir biçimde göze aktarılır.

Ressam, beş bütün bir kesik nar ve üstte bulunan arap yazılımlı eseriyle, amaçladığı ifadeyi, dolaysız bir biçimde göze aktarmıştır.

Sanatçı evrensel değerlerini resimlerinde çağdaş bir ifadeyle yansıtmaya çalışmıştır.

Resim sanatında ki bu anımsamalar, gördüklerimizden tat almamıza katkıda bulunduğu sürece endişelenmeye gerek yoktur. Bu sadece resim sanatında değil, heykel-fotoğraf-hat ve karikatür sanatlarında da olmalıdır.

Dinimizde de sanata yasak yoktur. Her zaman yaşamın bir anlamı olmalıdır. Sanat ve estetikten uzak bir hayat, bir yaşam sürdürülmesi ve bunun sözde İslam adına yapılması, İslam dinini tam tanımayan insanlarda İslam’a karşı yanlış bir önyargı oluşmasına sebep olur.

Evrensel değerlerimizi, Adana da, Adanalı sanatçılarla birlikte çağdaş bir çatı altında müzede yansıtmak bizler için bir gurur olmaz mı?

Adana da, resim-heykel-fotoğraf-hat ve karikatür müzesi kurmak şehrimiz için bir kaynak olmaz mı?

Eski arkeoloji müze binasının, yeni ‘RESİM- HAT- FOTOGRAF-KARİKATÜR- HEYKEL MÜZESİ’ olarak işlevlik sağlaması ADANALI tüm sanatçıları ve sanat severlerimizi mutlu etmez mi?

Hem bilimsel hem de sanat değeri taşıyan sanat eserlerinin sergilenmesi ve gelişmelerin izlenmesi birer eğitim kurumu olma görevini de üstlenmiş olmaz mı?

‘Kalemi kendine esir etmiş’ hattatlarımızdan Adanalı, HACI HATTAT (1722-1848),

Karikatürist Necmi Şenel (1908-….),

Ressam ve fotoğraf sanatçısı Suavi Sonar (1910-…) ,

Dünya ressamları arasına adını yazdırmış Ahmet Akata (1931-….     ),

Duran Karaca( 1935-….), Bedri Baykam ( 1957-…)

Heykeltraş, Koray Ariş( 1944-….)

Ulusal ve uluslararası ödüllere sahip fotoğraf sanatçısı Fethi Sabunsoy (1950-….), Şahin Kaygun(1951-….), Bülent öZGEREN(1955-…..), Sefa Ulukan gibi onlarca, yüzlerce sanatçı eserleri.

Müzeler, demokratik bir toplumun sanata olan ihtiyacını ve ilgisini yansıtır. Sanat müzeleri kültürel, sanatsal ve tarihi değerleri olan sanat eserlerini gelecek kuşaklara aktarma işlevlerinin yanı sıra, birer eğitim kurumu olma görevini de üstlenir. Bireyler sanata, sanatçıya, sanat eserine saygıyı daha küçük yaşta öğrenir. Sanat eğitimi, okullarda, sanat kurumlarında olduğu gibi müzeler de etkili olmaktadır.

Adana’da eski müze binamızda bir çatı altında izleyicisine kucak açacak ‘resim-heykel-fotoğraf-hat ve karikatür’ gibi, sanat eserleri, sadece öğrencileri eğitmek için değil, halkın estetik duyarlılığını geliştirmek için de gereklidir.

Ya sizce?

Salime Kaman

Sanat Bilimci

21.05.2017

 

Kaynakça

GOMBRİCH, E.H., Sanatın Öyküsü, Çev:Erol Erduran-Ömer Erduran, Remzi Kitabevi

Bedrettin CÖMERT, , Mitololji ve İkonografi

Nazan İpşiroğlu, Görsel Sanatlarda Alımlama ve Sanatlararası etkileşim

Panofsky,The History of art as a humanistic discipline,

Heinrich Wölfflin, Sanat Tarihinin Temel Kavramları

İsmail Acar’ın nar resmi.

www. turkoloji.cu.edu.tr.