Adana’nın üç tarafında ne var? Mehmet Faraç

ADANA- Göçün erozyon yarattığı kentlerin kaderi hiç değişmiyor…

Batıya göçün yoğunlaştığı dönemlerde bir tarafı deniz, bir tarafı Toroslar ve bir tarafı da uçsuz bucaksız ova olan Adana da işte bu erozyondan payını alan kentlerin başında geliyor…

Pamuk ekiminin yoğunlaşması ile birlikte tarıma dayalı sanayinin gelişmesi Adana’yı Doğu ve Güneydoğu’dan başlayan göç açısından çekim merkezi haline getirince, işte yurdun cennet köşelerinden biri olan Çukurova, sosyal- siyasal- ekonomik ve tabii ki doğal güzellikleri açısından da darbe almaktan kurtulamamış…

Çarpık kentleşmenin henüz şehirleri kuşatmadığı dönemlerde kendine özgü yapılaşma dışında, varlıklıların konakları ve toprak ağalarının çiftlikleriyle donatılmış olan Adana, 1980 sonrası yaşanan göçle birlikte en büyük darbeyi tarım alanlarındaki erozyonla alırken, şehrin neredeyse yüzde 50’si Batman’ın, Siirt’in, Hakkari’nin kırsalını, Urfa’nın kenar mahallelerini andırıyor…

Bu çarpık yapılaşma sadece farklı kültürlerden insanların yaşam biçimleriyle yoğunlaşmamış, aynı zamanda (yılda 3 ürün alınabilecek) yüz binlerce dekar tarım alanının da elden çıkmasına yol açmış…

Ne tuhaf bir çelişki ki, sadece gecekondular değil, Yeni Adana olarak bilinen şehrin Kuzey kesimlerinde gökdelen kentlerini andıran göl manzaralı devasa binalar, geniş caddeler- bulvarlar ve iş merkezleri de Çukurova’nın o bereketli toprakları üzerine bir hançer gibi saplanmış..

ÇARPIKLIKTA SIKIŞAN ŞEHİR!…

Adana’nın modern sosyal yaşam yüzü ise tarım alanları üzerinde hem gecekondu hem de devasa rezidanslarla iş merkezlerinin arasında ayakta durmaya çalışıyor…

Piyasayı darbeleyen ekonomik sıkıntıya rağmen Adana’da, çarşı ve pazarlardan kentin lüks mahallelerindeki alışveriş merkezlerine kadar ilginç bir canlılık var…

Lüks lokantalar, kafeler, restoranlar, barlar göl kenarında birçok şehri kıskandıran yeme içme ve eğlence tesisleri, devasa parklar ve çam ormanlarıyla doğal güzellikler modern kentleşmeye entegre olmuşken, cumhuriyete bağlı insanların yaşadığı Adana bir yandan da kebabı, şırdanı ve şalgamıyla her yıl yüzbinlerce yerli turisti çekmeye devam ediyor…

İşte bu manzara da, çarpık yapılaşmaya rağmen Çukurova’nın ortasından, modern bir toplumun aynası olmaya çalışıyor…

Velhasıl 26.Adana Altın Koza Film Festivali’ni izlemek için geldiğimiz kente, her yıl bize farklı gelen manzara Adana’nın olağanüstü biçimde büyümesi…

Kuşkusuz pamuk üretimi ve tarıma dayalı sanayi halen iş gücü açısından çekim merkezi olmayı sürdürse de, kırmızı topraklar üzerinde 20-30 katlı binaların inşa edilmesi derin çarpıklığı da büyütmeye devam ediyor…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/adananin-uc-tarafinda-ne-var-579387h.htm