Bi Dön Bak Geçmişe – Aydın Sihay

Kayalıbağ’dan geçerken bu evi görünce doğduğum ve 12 yaşına kadar yaşadığım evimiz aklıma geldi.
Yağmurlu günlerde ıslanınca çeken bu nedenle açmakta ve kapamakta zorlandığımız tahta kapıdan girlirdi.
Evimiz alt/üst iki odalıydı.
Yani evimiz “Dupleks”miş de haberim yokmuş.
Aslında dupleksin ne olduğunu bilmiyordum mühendis olunca öğrendim.
Zeminde bizim girmemiz yasak olan ve içinde üstü dantel örtülü siyah Ericson marka telefonun da olduğu ve daima kilitli “misafir odası” ve hela vardı.
Banyo olmadığı için annem bizi gazocağında su ısıtıp leğenin içinde yıkardı.
Pazar günleri de ya annemle “kadınlara mahsus” Çarşı hamamına” ya da babamla “Erkeklere mahsus” Asri hamama” götürülürdüm.
Ama ben kadın anotimisi hakkında derin bilgilenmek için hep annemle gitmek isterdim.
Hatta ille “annemle gidecem” diye tepine tepine zırlardım.
Üstteki odaya hep gıcırdayan tahta bir merdivenle çıkılırdı.
Ve ailece hayatımız bu odada geçerdi. Burada yatar kalkardık.
Sinema tutkumun oluşmasında büyük katkısı olan nenemin bizi neden yaz geceleri sık sık Halk ya da Nur sinemasına götürmesini çok sonraları anlamıştım.
Annemle babamı özgür bırakıyorduk.
Yıllar sonra bunu neneme söylediğimde ne güzel de gülmüştü.
Nenem hep güzel gülerdi zaten.
Odanın önü üzeri oluklu çinko kaplı sofaydı.
Sofanın bir köşesinde kıç kadar bir mutfak vardı.
Yağmurlu günlerde çinkoyla buluşan damlaların melodisini severdim.
Toprak damlıydı evimiz.
Şiddetli yağmurlarda akardı.
Annem damlayan yerlere tencere falan koyardı.
Damlaları sayarak uykuya dalardım.
Severdim evimizi.
Şimdi beton binaların içinde hiç mutlu değilm.
Çinkonun melodisini özlüyorum.
Aydın Sihay

Adana / Kayalıbağ mahallesi
Haziran 2020