Bitmeyen Deneme, İnsanın İnşası – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Benlik diye bildiğimiz, çok kullanmadığımız bir kelime var.
İnsan inşasında bütün mesele işte o parçayı, kilit taşını oluşturmak.
Üstüne ne inşa edersen et, kilit taşı sağlamsa, hayat yükü neyse taşır.
Nedir o taşın, benlik denen kilit taşının içindeki sihir dostlar?
En başta, içgüdülerden ve dürtülerimizden kaynaklanan,
Tüm güdüleri denetlemek, engellemek ve düzenlemek.
Çevredeki nesnelerle ve kişilerle bağlantı kurmak,
Gerçeği tanımak, denemek ve anlamak,
Gerçeğe uyum sağlamak,
Çevreden gelen uyarımları dengelemek, sınırlamak , zamanlamak
Algılamak, hatırlamak, saklamak, düşünmek, karşılaştırmak,
Çıkarımlar yapıp, yargıya varmak.
Kavramları birleştirip, bütünleştirip,
Kişinin karşılaştığı engelleri aşabilecek güçleri toplamak,
Geleceğe ilişkin beklenti ve amaçları saptamak,
Kişiyi kaygıdan kurtaran savunma düzenlerini kullanmak.
O insan denen binanın ortasındaki kilit taşında, benliğimizde,
İster inanın ister inanmayın bu sıraladıklarımın hepsi mevcut.
İnsanlığın günümüzdeki geçer değerlerinin, epistemolojik bir süreçte,
Kalıtılarak ve uzun bir zamanda geliştiğini ve hala gelişiyor olduğunu biliyoruz.
Antroplojik olarak 10 milyon yıllık serüveni olan insan ırkının,
4 milyon yıl önce dik duran ( Aferensis), 2 milyon yıl önce ise homo habilis,
Yani çene gelişimiyle fark oluşturduğunu, ancak 1 milyon yıl önce,
Ateşi kontrol edebilen homo erektuslara dönüştüğünü düşününce,
Soyut düşünce, hayal, fikir, kavram gibi benlik hammaddelerinin,
İnsan yaşam tarihinde ne kadar az süredir olduğunu farkedersiniz.
O zaman milyonlarca yıl benliksiz mi yaşadı bu insanlar?
Tabii ki hayır.
Üstelik, 300 bin yıllık homo sapiensten, 75 bin yıllık Neandertallere,
Homo Culturalisten ( bildiğini bilenden), Homo Verecundes’e,
Yani ‘’ kendini bilen insana’’ yolculuğuna bakınca insanlığın,
En çok geliştirdiği ve sağlamlaştırdığı şeyin benlik olduğu aşikar.
Eğer evrimin nihai ürünü, en azından bizim bilip okuduğumuzca,
‘’Qui Cognoverunt Veritatem’’ ise, ‘gerçeği bilen adam’ ise,
Bugünün dünyasında, bilgi iletişim çağında olanlara bakınca dostlar,
Benliğimizin, kilit taşının karşısındaki en büyük tehdit,
Maddesel formumuzu bırakmadan nasıl bu erke ulaşacağımızdır.
Tarihsel süreçte insan inşasının ortasına koyup, herşeyi ona bağladığımız,
Üzerine inşa ettiğimiz yalın insanı taşıyan benlik,
Bildiğini bilenden, kendini bilene, oradan gerçeği bilene evrimleştirdiğimiz,
Gelişmiş insanın içinde, nasıl olup ta bir ‘’şükür’’ olarak kalacaktır.
Yoksa bitmeyen denemeler sürecek midir, asıl mesele burada dostlar.

∞Ω∞

Yahu Emre kardeş, Pazar sabahı kalktık zevkle gazeteyi açtık,okuyacağız,
Yine uçmuş gitmişin, in oradan dediğinizi duyar gibiyim.
Ben bugün yere inemiyorum, haklısınız, ama deyivereyim kalanı da;
C. Jung ustaya göre; insan zihni, onun evrimince biçimlendirilirmiş.
Benliğimizin, bu sonsuz zihinden beslenebilmesi için kullandığı herşey,
Her geçen gün yaşayıp geride bıraktığımız geçmişimizden tutun da,
Kendi türümüzün geçmişi, hatta insanlığın evrimine kadar izler içerir.
Tamam, bilinçli olarak yaşadıklarımız benliğimizi şekillendirir,
Kişisel bilinçdışımızın içeriği bile, daha önce bilinçte varolan yaşantıdandır.
Bir de kollektif bilinç dışımız var ki, bugün büyük oranda hayatımızın dümeninde,
Bu hiç görmediğimiz akretip denilen imajlar bize atalarımızdan miras.
Bunlar hatırlanabilir kayıtlar olmamasına rağmen,
Yaşam içinde karşılaşıldığında, eşleşerek üst bilince taşınan kayıtlar olup,
İnsanların atalarına benzer tepkiler göstermesi de bu yüzden.
İnsan inşasında karşılaştığımız en ciddi problem de bu oluyor zaten.
Hani herşeyi içinde barındıran kilit taşı benlik asla özgür yücelemiyor,
Ne yardan ne serden misali, her iksinden de etkilenerek gelişiyor.
O kendini aşmış, tanımış ve mutlak gerçeğe yakın insanın inşası da,
Akretiplerin ve yakın geçmişin etkisinde asla bitirilemeden sürüyor.
Benliklerimizin, insana bütünsel bakabilen, kendilik değeri yüksek,
Ve her bireyin kendini gerçekleştirebilme ihtiyacına yol gösteren olabilmesi,
Bu dünyadaki en zor işlerden biri.
Çünkü bahsettiğimiz insan inşası, onun zihinsel ve kişilik gelişimi,
Arkaik kayıtlardan, içinde yaşadığı toplumun normlarına kadar uzanan,
Çok faktörlü bir etkileşimin sağrısında yapılan bir farkındalık yürüyüşü,
İnanç, bilimsel ve bilgisel yargı, ve içsel sorgulama ile giden,
Bir çözülme ve yeniden yapılanma sürecidir.
O yüzdendir ki, bireysel gelişimin toplum kesimlerinde ortaklaştırılması,
Ve ancak bunun sonucunda toplumların gelişimi ve değişimine yol açılması,
Kilit taşı benlikleri tekamül etmiş kamil insan inşasını hep desteklemiş,
Medeniyetlerin en önemli sorumluluğu ve görevi de bu olagelmiştir.
Bu bitmeyen bir deneme, ömüre sığmaz bir çabadır.
Ammavelakin en ümit verici ve kutsal çaba da odur zaten…