‘Karnaval 5. Yılında Çukurova’ya Yayılıyor’

Portakal Çiçeği Karnavalı’nın fikir babası Ali Haydar Bozkurt: “Karnaval 5. Yılında Çukurova’ya Yayılıyor”

 

Röportaj: Kemal Vehbi Erdoğan

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Nisanda Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı” da Karnavala gösterilen ilgi de büyüyor. Bu dört yıl gösterdi ki Karnaval şehre kattıkları, Adana halkının sahiplenişiyle Adana adıyla anılan önemli organizasyonlardan biri olma yolunda. Karnaval organizasyonu, şehrin kurumları arasındaki yatay ilişkileri kullanması açısından başarılı bir örnek bizim için. Çok önemli bir sonuç da organizasyonun bu çoksesliliğinin kurumsallaştırılarak ATAK A.Ş.’nin kurulması. Bu yıl yakaladığı başarının yanı sıra bir model de olma yoluna giren Karnaval, beklentileri de oldukça yükseltti. Bu kadar kısa sürede bu başarı nasıl yakalandı? Konuyu, Karnaval’ın fikir babası olan Toyota’nın Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’la konuştuk.

 

ahb-13

Kemal Erdoğan: Öncelikle sizi kutluyor ve bir Adanalı olarak bu güzel organizasyon için teşekkür ediyorum. Karnaval müthiş bir başarı hikâyesi. Başka illere de örnek olduğunu biliyorum. Bir süredir yaptığım söyleşilerde tarım sanat, kültür, tanıtım başlıklarında şehrin kurumlar arası yatay ilişkilerini sorguluyorum. Doğrusu büyük bir başarı görülmüyor; kurumlar arası iletişim, koordinasyon ve ortak aklın oluşmasında dişe dokunur örnekler yok denecek kadar az. Ama siz bunu “Nisanda Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı”nda başardınız. Nasıl oldu?

Ali Haydar Bozkurt: Ben de teşekkürünüzü tüm Adana halkı adına kabul ediyorum. Hep söylediğimiz bir şey var, fikir bir şekilde oluştu ama esasen onun başarılı olmasının altında yatan sebepler var. Bu sebeplerden önemli birkaç tanesini sayacak olursak: Bence ilk başta Adana halkının bu işi çok güzel sahiplenmesi geliyor. İkinci olarak katılımcı ruhun mutlaka çok etkisi oldu. Bir de doğru ilkelerle yola çıkmış olmamızın avantajı büyük.

 

Kemal Erdoğan: Son yaptığımız söyleşide Ali Münif Yiğenağa da Adana’nın genelini konuşurken başarılı işler, organizasyonlar yapmak için “Karnaval’ın arkasındaki katılımcı ruhun yakalanması şart” demişti.

Ali Haydar Bozkurt: Karnaval için, bu hep sorgulanıyor “Neden bu kadar sahiplenildi, bu kadar çok katılım ruhu yakalandı?” diye çok konuşuluyor. Ben de bir anlamda katılıyorum o yoruma. Karnaval’daki katılımcı ruhu başka projelerde de açığa çıkarmak, yakalamak mümkün olsa ve insanlar aynı şekilde sahiplense Adana için birçok projenin çok hızlı bir şekilde hayata geçirileceğine inanıyorum.

 

ahb-2

Kemal Erdoğan: Başlangıç ilkelerine geri dönecek olursak, neydi bu ilkeler, zaman içinde değişiklik oldu mu?

Ali Haydar Bozkurt: Şöyle bir geçmişe dönüyorum, dört beş sene önce bu işi ilk konuştuğumuzda o koyduğumuz ilkelerden hiç taviz vermedik. Geliştirdik ama geriye adım atmadık, gevşetmedik. Bizim koyduğumuz ilkelerde neler var? Dedik ki, öncelikle bu işin sahibinin kim olacağını doğru tanımlamamız lazım. Karnaval özelinde konuşuyorum, sair projeler vardır örneğin ekonomik projeler, turizm projesi, ziraat projesi vb orada Sezar’ın hakkı Sezar’ın olmalıdır. O proje kiminse onun adıyla anılmalıdır. Ama biz Karnavalı başından beri şöyle hayal ettik, bir çeşit hıdrellez gibi olsun, bir şenlik olsun ve halkın olsun istedik. Bu nedenle de arkasında tek bir kurum olmasın, tek bir kişi de olmasın, tek bir ticari marka da olmasın dedik. Mesela düşünün biz “Toyota Karnavalı” yapsaydık bu projeyi, bu durumda Toyota markasına ait, ona yapışmış ve başkalarının pek de o kadar sahiplenmeyeceği bir şey ortaya çıkabilirdi. Oysa bu gün tek bir sahibi yok. “Adana halkının dünyaya davetidir” dediğiniz zaman, işte o zaman herkes bir ucundan tutuyor işin. Çünkü içinde bir kişisel beklenti yok; maddi ya da manevi ya da siyasi. Kurumsal olarak tek bir kurumun sahiplenmediği bir durum söz konusu ve egolarından arındırılmış bir yaklaşımla yönetiliyor. Baktığınız zaman Karnavalın içinde çekirdek bir komite kadrosu var. Ama onlar o kadar çok kişiden destek alıyor ki, projesi ve fikri olan herkes geliyor olaya dahil oluyor. Ama komite üyelerinin kendi isimleri de dahil olmak üzere kimse tek başına çıkıp da “bu benim, bunu ben yaptım” diye yaklaşmıyor. Ve ortaya çıkan fotoğraf gösterdi ki olabiliyormuş.

 

Kemal Erdoğan: Çıtayı yükselttiğiniz diyebiliriz bir anlamda, tabii beklentileri de.

Ali Haydar Bozkurt: Estağfurullah, ne güzel eğer yapabildiysek. Ama daha çok yolumuz var. Bu tür organizasyonlar, sizler de gayet iyi biliyorsunuz, çok kolay değildir. Her yıl bir sürü aksaklık fark ediyoruz, bir sonraki yılda bu fark ettiğimiz aksaklıkların üzerine gidip onları düzeltmeye çalışıyoruz. Her şeye rağmen dört sene oldu, biz hâlâ yaptığımız işi tam olarak beğenmiyoruz. Önümüzdeki yıllarda düzeltmemiz gereken o kadar çok aksaklık not almışız ki geçtiğimiz 4. Karnaval’dan, elli yüz tane madde yazmışız. Ama bunlar tabii hep daha iyisine ulaşma çabası. Kaliteyi yükseltmemiz gerekiyor, içeriği biraz geliştirmemiz gerekiyor, daha seçici olmamız gerekiyor. Ama aynı zamanda o ana ilkelerinden de taviz vermeme kararlığımız sürecek. Yani bu iş Adana halkının olacak, bu iş dünyaya Adana halkının daveti olacak. Hatta gelecekte bir gün birilerinin organize etmesine, davet etmesine gerek kalmadan, aynı hıdrellezi insanlar nasıl otomatikman kutluyorsa, portakal çiçekleri açıldığı zaman Türkiye’nin, dünyanın her yerinden insanların otomatikman Adana’ya akmalarını ve Karnavalı kutlamalarını hayal ediyoruz. O iki üç hafta süren cümbüşü, portakal çiçeği mevsimini, şimdiye dek olduğu gibi sanatla koordineli olarak çoluk çocuk, kadın erkek hep birlikte Adana sokaklarında kutlasınlar istiyoruz.

Karnavalın arkasındaki başarı sırrının temelinde bunları saymak mümkün. Diğer projelerde, diğer kurumların bugüne kadar yaptığı işlerde de, amacı doğru belirlemek çok önemli. Benim önüme bir fikir, bir proje geldiği zaman, benim arkadaşlarıma hep söylediğim şey şu olur: “Burada amacınız ne, biz bu işi niye yapıyoruz, niye yapalım?” Amacı net olarak masaya koyabildiğiniz zaman aslında aksiyon planı da doğru oluşuyor. Ama amacınızı net bilmiyorsanız “hadi biz de bir şey yapmış olalım” diye yola çıkıp da laf olsun diye “A bunu da Ahmet yaptı, Mehmet yaptı” dedirtmek için bir şey yapıyorsanız sürekliliği yakalayamıyorsunuz. Proje ne olursa olsun bu karnaval olabilir, ekonomik olabilir, tarımla, turizmle ilgili olabilir bunun sürekliliği nasıl sağlanabilir buna bakmamız lazım.

 

ahb-5

Kemal Erdoğan: Adana bu potansiyele sahip mi sizce?

Ali Haydar Bozkurt: Adana bence sürekliliği sağlayacak kararlı projeler geliştirecek potansiyele kesinlikle sahip, bu projeleri ortaya koyacak beyin gücüne de kesinlikle sahip. Burada biraz iletişimle ilgili aksaklıkların olduğunu söylemek mümkün belki. Kimi dinlesek hep “Karnavalda ne güzel yaptınız, herkesi bir araya topladınız. Birbirinden farklı siyasi partilerin milletvekilleri, belediye başkanları, değişik kurumlar, firmalar herkes kimliklerini bir kenara bıraktı Adanalı olma sıfatıyla bu işin bir ucundan tuttu. Bunu nasıl başardınız. Demek ki oluyormuş” diyorlar. Adana’ya güç veren, verecek olan tüm projelere yaklaşımda biraz bu anlayış olursa, tahmin ediyorum Adana için daha somut ve kalıcı başka alanlarda proje geliştirmek mümkün olacaktır. Ama anlayışın hep bu şekilde olması lazım. Yani bir kerelik, bu günlük değil, süreklilik arz eden projeler olacak. Benim bu işten çıkarım ne olur mantığıyla yaklaşılmayacak projelere.

 

Kemal Erdoğan: Bu iş biraz da Karnavalı aştı kurumsallaştı, artık bir ATAK A.Ş.var. Karnaval’ın yanında Adana Plato, Sabancı Tiyatro Festivali, belki Tüyap Kitap Fuarı gibi önemli organizasyonlara da ATAK A.Ş., tabii odalarla birlikte, kurumsal desteğini ve hatta karnavalın arkasındaki organizasyon yeteneğini ve felsefesini yaymaya başladı. ATAK A.Ş.’nin Adana Plato Toplantısı’nda ben de ticaret odasındaydım. Adana bu Karnavalla nasıl sizi tanıdı ve kazandıysa, plato projesiyle de ülkemizin önemli yapımcıları arasında yer alan Timur Savcı’nın Adanalı olduğunu öğrendi. Toplantıda Timur Bey, önümüzdeki için yıl bir de Adana filmi sözü verdi. ATAK A.Ş. ve bu organizasyonlar konusunda neler söyleyeceksiniz.

Ali Haydar Bozkurt: Dilerseniz önce ATAK A.Ş. yolculuğuna nasıl başladı ondan bahsedelim arkasından da özelde bu organizasyonlara değinelim. Ben de gerçekten çok heyecanlanıyorum. Karnaval dördüncü yılına girerken şöyle bir tartışmayı da beraberinde getirdi: Tamam Karnaval bir şenlik ve gerçekten bir turizm hareketi başlattı Adana için. Esnafın yüzü, güldü taksi şoförleri günde bir iki müşterimiz varken sekiz on müşterimiz oldu diye sevindi, kebapçılar doldu, mağazalar gece geç saatlere kadar açık kaldı, hediyelik eşya sektörü gelişti. Hediyelik eşya konusu önemli bir eksiklikti. Şimdi yeni tasarımlar başladı, Adana işi çalışmalar yapılıyor. Tüm bunlardan çok daha önemli bir şey daha var. O da sokaklara inen insanlar “gerçekten buna ihtiyacımız varmış” dediler. Adana’yı dışarıdan görmeye gelenler, ki Adanalılar da dahil buna, “burası gerçekten Adana mı, Avrupa’da Amerika’da bir şehre gelmiş gibiyiz” dediler. Kentin, insanların moral değerleri yükselmeye başladı bu Karnavalla. Bu işlevini gerçekten yerine getiriyor. Daha da getirecek ve büyüyecek Karnaval. Ben Karnavalı kartopuna benzetiyorum. Onu yuvarladık, doğru çizgisinde, ana ilkelerinden ödün verilmediği sürece Karnaval yüz yıl sonra da, beş yüz yıl sonra da kutlanmaya devam edecek. Gün gelecek bunu kim başlatmıştı kimse konuşmayacak kendiliğinden başlanacak kutlanmaya. Biraz önce de söyledim zaten hayalimizde de bu var. Biz bu anlamda çok güveniyoruz, beş yüz sene sonra da bu Karnaval olacak.

Ama Adana’ya baktığımızda Adana’nın sorunları bunlarla bitmiyor ki, bu sadece küçük bir bölümü. Adana’nın ekonomik anlamda projelere ihtiyacı var. Adana uzun yıllarda, şehir anlamında, kişi başına düşen gelir bakımından geriye gitti, yatırımlarını kaybetmeye başladı. Tüm bunlara baktığımızda Adana’nın doğru tanıtımı ve ekonomik kalkınması için neler yapılabilir, diye biraz kafa yorduğumuzda işte ATAK A.Ş. fikri buradan doğdu. Aynı Karnaval ruhundaki gibi konunun sahibi olması gereken kurumların bir araya gelmesiyle kuruldu. O zamanlar sordular “listelediğinizde ortaklık yapısında yüz tane kurum var, bunlar, bunlar, bunlar da ortak olsun…”

 

ahb-8

Kemal Erdoğan: En çok sorulan da belediyeler.

Ali Haydar Bozkurt: Evet bir tanesi de belediyeler. Birincisi, bir şehrin ekonomik kalkınmasında öncelikli sorumluluğu olan kurumlar var, bunların başında ticaret odası geliyor. Aslında ATAK A.Ş.’yi ticaret odası tek başına da kurabilirdi, oradaki sermayeyi rahatlıkla karşılayabilirdi. Ama dedik ki en azından, ticaret odası hamiliğinde bir sanayi odası, ticaret borsası, organize sanayi vb kurumlar bu ortaklık yapısında olsunlar. Ortaklık yapısında kimin olduğundan çok, şunu anlatmak istiyoruz, Belediye gibi siyasi bir kurum olmasın. Bugün bir sorun olmaz ama on yıl sonra siyasi yapılardaki değişikliklerle birçok sorunla karşılaşılabilir.

 

Kemal Erdoğan: Dört tane belediye var birbirinden farklı partilerden.

Ali Haydar Bozkurt: Hepsi birbirinden farklı evet. O nedenle birincisi ortaklıkta siyasi yapılar olmasın dedik. Yanı sıra bütün odaları da ortaklığa almak mümkün değil çünkü o kadar çok oda var ki. Bunun yerine biz ATAK A.Ş.’nin yapısını her bir proje için; o projeyle ilgili odalar, üniversiteler, belediyeler, STK’lar ya da ilgili şahısların olacağı, yani projenin içeriğine göre proje grupları ve komitelerinin kurulacağı şekilde oluşturduk. Örneğin turizmle ilgili bir proje mi konuşulacak turizm dernekleri olacak, otel sahipleri olacak, seyahat acentesi sahipleri olacak o onların işi çünkü bu, elbette ilgili kurum, kuruluş ve kişilerden oluşan bir komitenin üreteceği projenin hayata geçirilmesi lazım. ATAK A.Ş. hiçbir projeyi ben yaptım diye sahiplenmeyecek. Sadece ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu doğru kurarak işin bir aksiyon planına dönüştürülüp doğru bir şekilde sonuçlandırılmasını koordine edecek. Ziraatla ilgili bir konu oluştuğunda Ziraat Odası’nı davet edecek, İl Tarım Müdürlüğü’nü, çiftçilere vb davet edecek. Yani konu kiminle alakalı ise onunla işbirliği ve plan yapacak. Her projeye herkesi davet etme şansınız yok, çünkü o zaman proje üretemezsiniz.

 

ahb-10

Kemal Erdoğan: Biraz da Plato Toplantısı’ndan bahsedelim. Adana’nın bir film platosu olma fikri nasıl oluştu?

Ali Haydar Bozkurt: Bu fikir ortaya atıldığında şöyle yola çıkmıştık, bugün baktığınızda Türkiye’nin bir Hollywood’u yok aslında. İstanbul’da bu film çekilen platoların ya da platformların sayısı ise giderek azalıyor. Çünkü yer bulmak güç, arsa arazi çok pahalı, lojistik daha pahalı. Baktığınız zaman İstanbul’un yanı başındaki komşu şehirlere, Kocaeli gibi, bu işi kaptırmaya başladık. Dedik ki, Adana öyle bir yer ki yılın sekiz ayı hava çok uygun, ışık çok uygun, lojistiği çok zor değil, altyapı hizmetleri nispeten rekabette yarışabilir durumda bir İstanbul’a göre. Acaba böyle bir şey Türkiye’de Adana’da olabilir mi? Adana Türkiye’nin Hollywood’u ya da yeni Yeşilçam’ı olabilir mi? Sevgili Timur Savcı da iyi bir Adanalıdır, mesleğinde de çok başarılıdır. Konuyu kendisiyle paylaştığımızda tereddütsüz bu işi sahiplendi. Adana’ya sizin de katıldığınız toplantıya geldi.

 

Kemal Erdoğan: Plato için gösterilen mekânlardan Çukobirlik fabrikasını da çok beğenmişler. Hatta daha önce orada bir dizi film çekilmiş cezaevi konulu.

Ali Haydar Bozkurt: Evet, olabilme olasılığının olduğunu onlar da kabul ettiler. Ama tabii bazı altyapı hazırlıklarının yapılması gerekiyor. İlgili kurumların bunun önünü açacak bazı aksiyonları hayata geçirmesi gerekiyor. Kimse size durduk yere dışarıdan gelip de gökten zembille inmiş gibi “hoop size bir platform kurdum, artık burası bir film platosu” demez. Sizin bir şey yapmanız gerekiyor kent olarak. Bu markayı kapmak için, Türkiye’de film, çekilecekse, dizi çekilecekse, yarışma programı dahi çekilecekse Adana’daki platform bu iş için uygundur dedirtecek sebepler yaratmanız gerekiyor. Sevgili Timur Savcı da o toplantıda bunun nasıl olursa olabileceğini çok güzel ortaya koydu, anlattı. Bundan sonrası ilgili kurumların ve ATAK AŞ.’nin konuyu takip etmesi ve sahip çıkmasıyla adım adım hayata geçecektir. Ama kimseyi dışarıdan sürekli besleyemezsiniz, bu sizin kendi evladınız bile olsa. Aynı şekilde dışarıdan hiç kimse bir şehri taşıyamaz. Hep söylüyorum, Adana’nın muhtaç olduğu kudret Adanalının kendi damarlarında mevcuttur.

 

Kemal Erdoğan: Belki filmi böyle yapmak lazım. Karnaval’la başlayıp uykusundan uyanan ve büyüyen şehrin hikâyesi diye.

Ali Haydar Bozkurt: Niye olmasın. Bunun Türkiye’de ve dünyada başarılmış çok güzel örnekleri var. Değişik projeler için konuşuyorum. Bugün Adana yakaladığı karnaval havasıyla bütün kentlerde örnek oldu biliyor musunuz? O kadar çok telefon alıyorum ki Türkiye’nin değişik illerinden, hatta ilçelerinden. “N’olur gelin aynısını bizim burada da yapın, ne imkân isterseniz size seferber edelim” diye. Hepsine şöyle söylüyoruz “biz örnek olmak isteriz ama sizin talebinizi yapabilecek durumda değiliz. Siz de kendi ilinizden, kendi insanlarınızdan oluşan bir ekiple yapabilirsiniz bunu.” Dışarıdan damlama suyla bir kenti kimse kalkındıramaz. Kentin kendi içindeki dinamiklerinden bunu çıkarması lazım. Oturduğumuz yerden eleştirmeyi çok seven bir toplumuz biz. Ama bizim artık olmazları konuşan değil, nasıl olabileceğini konuşan bir yaklaşıma sahip olmamız gerekiyor. Hem Adana için hem Türkiye için. Hep olumsuzu konuşarak, büyüterek bir yere varma şansımız yok. “Peki nasıl olurda olabilir”i konuştuğumuz gün, işte o zaman büyük adımı atmış oluruz.

 

Kemal Erdoğan: Önümüzdeki senenin planları nedir, nasıl yenilikler, nasıl bir büyüme, nasıl farklılıklar düşünüyorsunuz Karnaval için? Biraz bunların ipuçlarını verebilir misiniz?

Ali Haydar Bozkurt: Hay hay, şimdi geçen seneden aldığımız notlar var demiştim. Öncelikle onları düzenleyip üzerinde çalışmamız gerekiyor. Çünkü geçtiğimiz yıl biliyorsunuz terör olaylarındaki şehitler nedeniyle büyük yürüyüşümüzü yapmadık, konserlerimizi iptal ettik. Bu sene inşallah bir aksilik olmazsa bunları yapmayı planlıyoruz, çünkü çok ilgi görüyor ve bu sene de büyük bir katılım olacağını tahmin ediyoruz.

 

Kemal Erdoğan: Zamanı da genişleteceksiniz sanıyorum.

Ali Haydar Bozkurt: Evet zamanı da genişleteceğiz ama ondan önce şuna değinmek istiyorum. Şehrin belli bir noktasına kilitlenip kalıyor kurulan stantlar. Ziyapaşa’daki Şinasi Efendi sokağında bir yumak oluşuyor, beşer altışar sıra stantlar kuruluyor. Bunu artık biraz yaymak istiyoruz. Stant düzenleme işini de belediyelerin desteğiyle daha düzgün bir hale getireceğiz. Standart bir stant formatı oluşturulacak. Belki doğru standardı, çıtayı yakalamak için sembolik ücretler alınabilinir. Bilemiyorum onu belediyeler daha iyi ayarlayacaktır. Ama artık oraya bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Merkez Parkı daha iyi kullanmak istiyoruz. Onunla ilgili güzel projelerimiz var. Bunun dışında en önemli değişiklik, Karnavalı “Nisanda Bir Hafta Adana’da” diye bir sloganla bir haftaya yaymak istiyoruz. Özellikle Yurt dışındakiler neden o hafta sonu için, o iki üç gün için taa Amerikalardan, Kanadalardan, Avustralyalardan gelsin bunun bir gerekçesi olması lazım. Bu düşünceyle Karnavalı bir haftaya genişletip özellikle yurt dışından gelecekler için de bir haftalık örnek programlar hazırladık. Bunları yakında yayınlayacağız. Şöyle ki Adana’yı merkez kabul ederek, aracınıza bindiğinizde İskenderun’a gidip gelebilirsiniz. Tarsus, Mersin, Ürgüp, Göreme’ye aynı şekilde. Gaziantep’teki müze, Urfa, Harran, hatta hatta Nemrut dört beş saat Adana’dan. Böylece Avustralya’dan gelen bir kişi, bir hafta bu organizasyona katılma imkânı bulabilecek.

 

Kemal Erdoğan: Çukurova’nın etrafındaki yakın il ve ilçelerde görülmesi gereken yerlere gidip akşamları geri dönecekleri programlar sunacaksınız.

Ali Haydar Bozkurt: Evet aynen öyle sabah gidip akşamları geri dönsünler. Yakın şehirlerde belki bir gece dışarıda geçirilebilir. Örneğin Nemrut’a gidiliyorsa sabah güneşin doğuşunu izlemek için o gece orada kalabilir. Ama ertesi gün geri dönüp Adana’da otelinde kalabilir.

 

Kemal Erdoğan: Kapsamı bayağı genişletiyorsunuz. Bu kadar şehir giriyor işin içine, onların da koordinasyonu var.

Ali Haydar Bozkurt: Biz bütün bu işi yaparken, dört sene boyunca Adana’nın bütün ilçe belediye başkanlarına tek tek benim imzamla mektup gönderdik. Her sene, merkez ilçeler hariç hiç birinden cevap alamadık. Ben bu sene de göndereceğim. Şunu diyoruz mektupta. Bu bir fırsat siz de ilçenizi tanıtabilirsiniz, siz de bir ucundan bir aktiviteyle programa girerseniz, dışarıdan gelen turist, programda sizin ilçenizi de görebilir, bu ilçede de ne varmış, diye oraya da gelebilir. Şimdi aynısını bu sene sözünü ettiğimiz civar illerin belediye başkanlarına, ticaret odalarına yazarak diyeceğiz ki “Biz Portakal Çiçeği Karnavalı düzenliyoruz. Sizi ilinizin turistik bölgesini tanıtmak için bu kapsama alanına dahil ediyoruz. Siz de buyurun bir fikir geliştirin. Hatta o hafta sonu, siz de gelin Adana’da bizim misafirimiz olun.” Böyle bir yazıyla onları da davet etmek istiyoruz.

Bu yıl ayrıca sanatsal aktivite içeriğini de biraz daha ince eleyip sık dokuyacağız. Biz hiç pahalı pahalı konser aktiviteleri planlamadık bu iş için. Amatör gruplar da olacak, tanınmış sanatçılar da olacak. Ama amatör grupların yaptığı işleri önceden kontrol ederek belli bir kalite seviyesinin altındaki grupları artık kabul etmeyeceğiz. Çünkü kentin 188 noktasında bir sürü aktivite yapıyorsunuz, insanları programa dahil edip oraya davet ediyorsunuz, artık o etkinliğin belli bir seviyenin altında olmaması gerekiyor. İlk dört sene, bazı çok amatör olan gruplar, işin genel hoş görüsüyle kabul gördü. Ama artık beşinci seneye girerken biraz çıtayı yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum.

 

ahb-11

Kemal Erdoğan: Adana göç veren bir şehir. Birçok yetişmiş insanını, sanayicisini, üniversite mezunlarını dışarıya gönderdi. Benzer bir örneğini size anlatmıştım Philadelphia da bir öğrenci kenti, oradaki mezun insanlar toplamışlar Philadelphia için neler yapabiliriz diye ve başka illerdeki mezunlarına mektuplar yazmışlar. Mezunlardan ben gelir bedava konser veririm, ben resim yaparım vb öneriler gelmiş. Adana’ya baktığımızda hem dışarıda göç verdiklerimiz hem de içerde bir şey yapmayan donanımlı bir kitle var. Bu kitleyi nasıl harekete geçirebiliriz? Nasıl bir moderasyon yapılabilir bu konuda çünkü dışarıda ulaşılabilecek çokça yeni insanların olduğunu düşünüyorum. Bu konuda ne yapabiliriz?

Ali Haydar Bozkurt: Biz dört senedir özellikle her kesimden Adanalı değerlerimize ulaşmaya çalışıyoruz. Sanat dünyasından olsun, iş dünyasından olsun Karnaval’da birlikte olalım diye onları davet ediyoruz. Birçoğu da katıldı gerçekten; farklı alanlarda başarıya ulaşmış, isim yapmış insanları konuya dahil edebildik. İşte demin vermiş olduğunuz Timur Savcı örneği; ilk yıldan beri sağ olsun her sene gelir, elinden gelen desteği verir. Yapımını üstlendiği dizilerin jeneriğinde Portakal Çiçeği Karnavalı’nın logosunu dahi geçirttiğini biliyorum ben. Bunun gibi her fırsatta destek veren insanlarımız var. Bu sayı daha da artmalı, size katılıyorum. Belki bizim ulaşamadığımız birçok isim, birçok değer var. Biz ulaşabildiklerimize ulaşıyoruz ama, bizim Karnavalımızın sitesini incelerse insanlar. Bu herkese açık bir davet zaten. Birilerinin tekelinde değil. Benim ya da komitenin ya da her hangi bir belediyenin ya da valiliğin tekelinde değil. Aksine birinin tekelinde olmaması halini, belediyeler de valilik de destekliyor. Biz bu anlamda konuyu izleyen Adana’dan çıkmış bütün değerlere, her kesimden değerlere kapımızın açık olduğunu, onların katkılarının da çok değerli olduğunu her fırsatta yineliyoruz. Ama elimizde ulaşabildiğimizin dışında ismi, adresi olmayan kişiler varsa, onlara tabii ki bir yerden sonra biz ulaşamıyoruz. Artık onların bize kendilerini bildirmesini, el kaldırmasını bekliyoruz.

 

Kemal Erdoğan: Acaba işin ekonomi tarafında, bundan sonra bir ekonomik zirve, bölgesel vizyon toplantısı olabilir mi? Biliyorsunuz yakın zamanda dünyanın en büyük 200 şirketinin CEO’su geldi ve Türkiye için bir değerlendirme yaptılar, önerilerde bulundular. Bölge için böyle bir ekonomi zirvesi, bir think tank toplantısı, arama çalışması yapılabilir mi? Bir de Adana hemşerilik duygusu çok güçlü bir kent. Örneğin bir takım ilişkilerin kurulmasında. Gaziantep Müzesinin ben arkeolojik katkı ve değer sağladığını düşünüyorum. Bizim de çok değerli eserlerimiz var ama müze yetersiz, inşaatı devam eden ama biraz yavaş gelen bir müze var. Örneğin Adana belediyesi, valisi ya da Atak A.Ş. bu müze için Sabancı ailesinden konunun duayeni Nazan Ölçer hanımdan danışmanlık yapmasını istese eminim aile buna sıcak yanıt verecektir. Hem bu ilişki tarafının kurulamasında hem de ekonomi zirvesi konusunda ne dersiniz?

ahb-9

Ali Haydar Bozkurt: ATAK A.Ş.’nin zaten aslında kendisine biçtiği vizyonun içerisinde bu var. Adana’yı bu anlamda da biraz tanıtmak, duyurmak. Bu tür zirveler ATAK A.Ş.’nin kolaylıkla organize edebileceği şeyler. Ancak daha önce de söylediğim gibi sürdürülebilirlik çok önemli. Şimdi çok güzel bir organizasyon yapabiliriz. Adana’da tanınmış isimleri çağırıp konuşmalar yaptırabiliriz. Gayet de ilgi görür eminim. Basında da yer alabilir. Ama ertesi sabah ne olacak? Ben hep bu soruyu sorarım. Adam konuşmasını yaptı gitti, hepimiz de aydınlandık ama buradan aldıklarımızla bir proje geliştirip onu hayata geçirmek için ilk aksiyon adımlarını atmadığımız sürece, sadece kendimizi bilgilendirmekle aydınlatmakla kalıyoruz. Bizi aksiyon tarafına geçirecek başka bir şeyler yapmamız gerekiyor. Yoksa think tank grupları oluşturabilirsiniz. Yapılıyor görüyorum ben birçok STK’mız çok güzel programlar yapıyor, Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinden, kendi alanlarında isim yapmış önemli kişileri davet ediyorlar. Çok faydalı seminerler oluyor, tartışmalar oluyor bunları da görüyorum. Ama “ertesi sabah ne yapıyoruz”u hep sorguluyorum. Bizim aksiyon planına ihtiyacımız var, yani somut projeye ihtiyacımız var.

 

Kemal Erdoğan: En önemli sıkıntı da bölgesel bir program yok Haydar bey. Böyle bölgesel bir organizasyonun programını oluşturmak, yol haritasını çıkarmak şart. Bir de bu daveti kimin yaptığı da çok önemli ATAK A.Ş dört odanın kurduğu bir şirket, kaşesi yüksek bir kurum. Ben Adana’nın şöyle bir şeye sebep olduğu düşünüyorum: “Çukurova’nın en büyük kenti Adana.” Adana bu kısır iç çekişmelerle bölgede lider bir il olamadı ve bir şekilde de diğer illerin de önünü tıkadı. Bu benim görüşüm. Adana’nın komşu illere de borcu olduğunu düşünüyorum. Belki başlangıç noktası bir ortak program olmalı çünkü turizm destinasyonu sadece Adana’yı market etmek çok zorken, Antakya’dan başlayıp Tarsus’a cennet şehri Mersin’e kadar koca bir coğrafyayı anlatıyorsunuz. Hakikaten o zaman dünyanın her yerinden bir haftalık turizm paketi, Antakya’sına da gelir, Ürgüp Göreme’sine de gider, Cennet Cehennem’i de görür. Belki ilk yapılması gereken böyle bir yol haritasının oluşturulması olur diye düşünüyorum.

Ali Haydar Bozkurt: Katılıyorum bu görüşünüze. Ancak işi sadece kentin tanıtımı çerçevesinden düşünmemek lazım. O işin bir tarafı. Niye yatırım yapsın Adana’ya insanlar? Kimden bahsediyorum: Adana’da yaşayan ve yatırım yapma potansiyeli olanlardan, başka şehirlerde yaşayıp yatırım yapma potansiyeli olanlardan ve başka ülkelerdeki yatırımcılardan. Niye sizin kentinize yatırım yapsın? Dönüp bakıyorsunuz Adana, yanlış bilmiyorsam, bankadaki mevduat tutarı olarak Türkiye’nin ikinci büyük kenti diye konuşuluyor. Bu şu demek, bir mevduat, bir para var ama bu reel bir yatırıma dönüşmüyor. Konuşuyorsunuz bazen bu potansiyele, güce sahip kişilerle, “Ne iş yapayım” diyen var, “ağrısız başımı mı ağrıtayım,” diyen var, “bir iş yapmaya kalkıyorum bir dayak yemediğim kalıyor” diyen var. Şimdi biz bir kere yatırım ortamını nasıl oluştururuz da bu insanları, o atıl duran sermayelerini reel yatırıma dönüştürmek için cesaretlendiririz, bunlara bakmak lazım. Buralardan başladığınızda, “Devlet Adana’ya 6. bölge kadar yüksek teşvik pirimi vermemiş” buna hayıflanırız. Hayıflanarak bir şeyi değiştiremeyiz. Oturup sabahtan akşama kadar ağlayabilirsiniz, akşam bir şey değişir mi, değişmez. Eğer oyunun kuralını değiştiremiyorsak mevcut kurallar içinde en iyi nasıl oynarız buna bakacağız. Biz zorlayalım, yerel teşvik sistemi kurabilir miyiz mesela belediyelerle, ticaret odasıyla, sanayi odasıyla, organize sanayi bölgesiyle. Bunlarla oturup yatırımcı bir insanın ya da kurumun önünde hangi zorluklar var, bir masaya yatıralım bakalım. Bu zorlukları ortadan kaldıracak aksiyonu ya da planı oluşturabiliyor muyuz. Bir cesaretlendirelim bakalım şu yatırım yapmaktan korkan insanları. Siz kendi içinizdeki insanları cesaretlendirmezseniz başka ildeki, başka ülkedeki insanları nasıl cesaretlendirebilirsiniz. Bir özel kaynağınız yoksa tabii, madenleriniz, limanlarınız gibi.. Bunlar olmadan altyapı olarak böyle bir ortamı yaratmadan, cesaretlendirmeden “bir şey olsun Adana’nın gelişmesi lazım”, hepimiz sabahtan akşama kadar aynı cümleyi söyleyelim. “Adana’nın gelişmesi lazım.” Evet ama bunun için önce bir şeyler yapmak lazım. Az önce bahsettiğim şey aksiyona geçelim derken kastım bunun gibi somut adımlar atmaktır. Bizim Adana’nın içindeki kurumlarla bir olup bir kişinin ya da kurumun, Adana’da yatırım yapmakla ilgili önündeki engeli ne yaparız da kaldırırız, buna bakmamız lazım. Yatırımcı sadece paranın reel yatırıma dönüşmesini değil istihdamı da sağlıyor, hele yaptığı iş katma değer yaratıyorsa ki % 90 böyle oluyor, ülke buradan başka kente ihraç ediyor bu değeri. Yani sizin kişi başına düşen milli kazancınıza, Adana ili olarak söylüyorum, pozitif katkı sağlıyor. Bizim bunları oluşturacak şartları sağlamamız lazım diye düşünüyorum.

 

ahb-7

Kemal Erdoğan: Belki de yaşadığımız bu talihsiz darbeden sonra iklim, dönem, fırsat olarak Türkiye yeniden yapılanmayı konuşuyorken Adana için de ciddi bir fırsat olabilir. İnşallah pozitif bir hikâye çıkarabiliriz buradan.

Ali Haydar Bozkurt: İnşallah, ülkemiz için de bence iyi bir fırsattır. Herkes şöyle bir ortak paydada buluşmaya başladı. Bu konuda ben çok ümitliyim.

 

Kemal Erdoğan: Çok teşekkür ederim. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ali Haydar Bozkurt: Çok teşekkür ediyorum, buralara kadar geldiniz ayaklarınıza sağlık memleket havasını da getirmiş oldunuz. Buradan bütün Adanalılara özellikle Karnaval için konuşacak olursak, dört senedir böylesine yürekten sahip çıktıkları için bir kez daha teşekkür ediyorum. Ben biliyorum ki onlar artık bu işin peşini bırakmayacaklardır. Birileri organize etsin etmesin, hep söylüyorum bir gün gelecek kimse organize etmese de bu iş artık yürüyecek. Çünkü Adanalı bu işi sevdi. İkincisi de ATAK A.Ş. gibi az önce anlattığımız yaklaşımla Adana’nın ekonomik kalkınmasına, ekonomik tanıtımına, bakın sadece turistik demiyorum, yönelik fikri ve projesi olan herkesin ATAK A.Ş. ile irtibata geçmesi lazım. Çünkü ATAK A.Ş. gerçekten bu projeleri doğru platformlara taşımak konusundan elinden gelen gayreti gösteriyor, zaten bu amaç için kuruldu ve kimsenin projesine de ATAK A.Ş.’nin projesiymiş gibi davranmıyor hep Sezar’ın hakkını Sezar’a veriyor. Proje kime aitse onun projesi olarak lanse ediyor, sadece projenin hayata geçirilmesi için koordinasyonu sağlıyor. Bu tür projelere ciddi anlamda ihtiyacımız var. Bu nedenle ATAK A.Ş. ile yakın temasta olmalarını özellikle rica ediyorum.