Neye niyet neye kısmet – Emre Toğrul

Neye niyet neye kısmet diye bir alışılagelmiş söz vardır.
Hani ‘’aslında niyetimiz o değildi ama, kısmet napacan’ gibilerinden.
Karakterimiz hangisidir acep dostlar,
Niyetimiz mi, yoksa hayatımızı belirleyen kısmet kardeş mi?
Ünlü düşünür Heraklitos’a göre, karakter kaderdir.
Yani insanın niyetini belirleyen herşeyde, o genlerdeki etki kadar,
Çevresel şartlar kadar, kısmete de yer ayırır ünlü düşünür.
İyi ama karakter tam olarak nedir?
Benlik dediğimiz, beynin sürekli ürettiği sanal yapı,
Düşünce dediğimiz, sessizce gerçekleştirdiğimiz zihinsel hesaplardan,
Bilinçdışı etiketlediğimiz zihinsel beliriverişler olan niyetlerimizden bağımsız,
Sadece kısmetine düşene razı bir karakter geliştirebilir mi?
Çoğumuz varoluşumuzun merkezini gözlerimizin hemen arkasında,
Alnımızın hemen birkaç santimetre arkasında olduğunu düşünürüz.
Oysa kafatasımızı açıp beynimizi atom altı parçalarına kadar incelesek,
Varoluşumuzun merkezini, benliğimizi, zihnimizi hiçbiryerde bulamayız.
İşte zihnimizin, niyetimizin bize ne yaptırdığına dair bir kavrayış ihtiyacı,
Benliğe dair bir elle tutulur idrak ihtiyacı nedeniyle,
Karaciğer, dalak, kol bacak gibi elle tutulur farazi de olsa gözle görülür,
Bir kavrayış ihtiyacımız nedeniyle, sadece temel işleve bakıp,
Düşünce ve eylemi yaratan merkez olarak karakteri tanımlayıveririz.
Neye niyet neye kısmet lafı bu bakımdan çok anlamlıdır dostlar.
Bu nedenledir ki, bir elin iki yüzü gibi olan irade ve seçim arasında,
Kendi yolunu bulmaya çalışan zavallı niyetimiz,
Heraklitos ustanın dediği gibi kaderin, kısmetin ortasına düşer,
Ne kadar anlatmaya, ifade etmeye, tanımaya tanıtmaya çalışsakta,
Karakterimiz olarak mühürleniverir adımızın sağrısına.
Sanki elle tutulan, gözle görülen bişeymiş gibi yapışıverir üstümüze.
Günümüz bilişsel nörobilim uzmanları, Princeton felsefecileri,
100 milyar nöron, 100 trilyon sinapslı beyne sahip insanın,
Artık gün içi bile değişiklik gösterebilecek bir varyasyon akımlı,
Tüm yaşamsal deneyimlerin ve biyolojik niteliklerin toplamı olan,
Ancak 1 milyon petabaytlık depoda saklanabilecek zihnini,
Aynı yanıtları verecek sabit karakterle tanımlamayı reddetse de,
Bizim gönlümüz hala niyette, gözümüz kısmette.
O kadar kusurumuz da olsun mu dersiniz dostlar….

●●●●○○○○●●●●

Yazıya başlarken niyetin başkaydı kısmetimize bak ne düştü demeyin.
Tabii ki her insanın, o elle tutulmayan gözle görülmeyen düşünsel hesaplamalarına,
Empati, şevkat, mizaç, ironi, adalet anlayışı, estetik yönü olarak adlandırdığımız
Sezgilerine, birleşmiş zihinsel his sistemlerinin çıktısına karakteri diyoruz.
Ancak burada bilinçli bir zihnin, bilinçdışı beyin mekanizmalarına yüklediği,
Salt niyet dediğimiz zihinsel itmeli davranış kalıplarını
Karakter olarak nitelemek yerine,
Biyolojinin ve deneyimlerin birbirinden farklı tüm yönlerinin,
Belli davranış öngörülebilirliği düzeyinde nasıl birleştiğine,
Ve bunun kader kısmet denilen o andaki koşullar içinde,
Nasıl çözünüp bir davranışa dönüştüğüne bakarsak,
Hiçbir insanın aslında farklı davranmadığını görürüz.
Biz karakteri, birinin hangi durumda nasıl davranacağına yönelik,
Olasılıklara göre değerlendirdiğimizde insanın niyeti,
İnsanın çevresiyle olan karmaşık etkilerinden doğacak,
Davranışının olasılığı olarak görürsek kısmeti karakteridir.
Oysa Nörobilim, doğasını tanımladığı karakteri tariflerken,
Niyetin taş çatlasa hakikatin çok küçük bir kısmını teşkil edebileceğine,
Asıl olan davranışlarımızın istemsiz olarak,
Çarpıcı bir şekilde kısmet dediğimiz koşullardan etkilendiğine yoğunlaşır.
Bir anlamda doğrudur.
Çünkü ve ne yazık ki, insan kendine karakter olarak atfedilen yüzünden,
Kendini rasyonel olarak ifade edebileceğinizi hissettiğinde bile,
Büyük ölçüde, istemsizce oluşturulmuş zihinsel deneyimlere gark olur.
Bu paradoks kaçınılmaz bir insani durum olup, nörobilimce deneylenmiştir,
Bilimsel, kişisel, teknolojik yada eğitimsel gelişmeyle de,
Üstesinden gelinecek gibi değildir, yüzyıllardır.
Karakter kişinin tüm yaşam denkleminden çıkarılan tasvir ise,
Hiçbir şeyin tek tasviri olamadığı gibi,
İnsanların zihinlerine, benliklerine karakter olarak atanan yargılar,
Tamamen yorumlardan bir tanesi olabilir, daha ötesi değil.
Heraklitos usta ‘’ karakter insanın kaderidir’’ demiş.
Tek bir anla, sadece niyetle, salt deneyimlerle değerlendirilemeyecek,
İnsanın kaçamadığı nasibi, kısmeti, kaderidir hakikaten.