Şükrü Erbaş: İyi ki şiir yazmışım

Şair Şükrü Erbaş ile şiirle hemhal 40 yılını, kendisi hakkında hazırlanan “Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş” kitabını ve yeni şiir kitabı “Otların Uğultusu Altında”yı konuştuk.

Şair Şükrü Erbaş sanat yaşamında 40 yılı geride bıraktı. Bu 40 yılın şerefine gazeteci Burak Abatay’ın hazırladığı ve Ahmet Telli, Haydar Ergülen, Semih Gümüş, Zeynep Altıok Akatlı, Eren Aysan, Ethem Baran, Mahmut Temizyürek’in de aralarında bulunduğu 28 ismin yazılarından oluşan “Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş” adlı kitap raflardaki yerini aldı. Kırmızı Kedi etiketli kitaba bir de Erbaş’ın yeni şiirlerini topladığı “Otların Uğultusu Altında” adlı bir başka kitap eşlik ediyor. Erbaş ile şairlikteki 40 yılını ve yeni kitapları konuştuk.

Şairlikte 40 yılı geride bıraktınız… Şöyle bir dönüp baktığınızda bu 40 yıl ne söylüyor size?
İyi ki şiir yazmışsın, diyor; iyi ki yazmışım diyorum ben de. İyi ki kalbim, dünyanın bütün mazlumlarının kederiyle ve rüyasıyla çarpmış. İyi ki onca güzel türkü ve masal, gönül beşiğim olmuş. İyi ki gaz lambasının duvarlara çizdiği o büyülü resimlerin zamanında büyümüşüm. İyi ki devrim düşüncesi beni insanların hizasına getirmiş. İyi ki Ömür Hanım, o büyük yalnızlık içinde elimden tutmuş. İyi ki elma bahçelerinin, üzüm bağlarının, mısır püsküllerinin rüyasıyla sabahlara çıkmışım. İyi ki…

‘Küçük bir serzeniş’
Burak Abatay’ın hazırladığı ve 30’a yakın ismin yazılarıyla, çizigileriyle katkıda bulunduğu “Bir Dünya Şarkısı” başlıklı kitap bu 40 yılın ardından sizi anlatan özel bir çalışma. Burak bu kitaptan size ilk bahsettiğinde “Ölmeden mezara koyacaksın beni” demişsiniz. Şimdi kitabı elinize aldığınızda ne hissediyorsunuz diye merak ettim doğrusu.

Burak gidip benden habersiz Haluk Hepkon’la konuşmasaydı, sevgili Haluk Hepkon, daha ortada bir şey yokken büyük bir incelikle “evet” demeseydi, ben çaresiz bir saygıyla “peki” demeseydim bu güzel kitap olmazdı. Hani Edip Cansever, Ben Ruhi Bey Nasılım’da “Şöyle ki bir ayakkabı çivisi gibi kendine batar / Şarabıyla batar / Uykusuzluğuyla batar / Gülmesi hüznüne / Konuşması susmasına batar” der ya, ben tam da böyle yaşayan bir insanım. Yazı yazan arkadaşlarıma sıkıntı olmak duygusu, yazılanları okuyacak arkadaşlarıma kendimi övüyormuşum mahcubiyeti, yayınevime durup dururken iş çıkarıyorum kaygısı… Şiirimi seven herkes, toplumsal koşturmalarımı değerli bulan herkes, bana bir şey demeden sessizce yapsa bunu nasıl iyi hissederim kendimi. Burak’a söylediğim sözde elbette acı bir ironi var; bizim kültürümüzdeki ölü seviciliğe varan duyarsızlıkla ya da gecikmeyle ilgili bir küçük serzeniş o söz.

Yazının devamını okumak için tıklayın