Vakit kaybolur mu, zaman aşınır mı… – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Vakit öyle bir kaybolur gider,

Zaman öyle bir aşınır ki…

Öyle ki; zaten elimize verilmiş, zaten zenginmişiz yahu,

Ne varlıklıymışız, ne büyük mülk sahipliğimiz varmış,

Ya biz resmen hükümdarmışız dedirtir o an, vakit insana.

Ömür, onca yıl, mevsim, hafta, gün, saat, an be an,

Bir lahza da en büyük servet oluverir zavallı et kemik insana.

Zamanın idraki ile değişir herşey, akıl ve ruh bostanı ölümlüde.

Vaktin kaybolduğu, zamanın erozyona uğradığını anlayan için,

Zamanın aslında düz bir çizgi olmadığını anlayan,

Dördüncü boyut zamanı da koordinata yerleştirebilen için,

Kalan servet, o ilk sahip olduğu varlığı büyütür gözünde.

Ruh bedenin ağırlığını terkeder, akıl en yakın arkadaşlarına,

Hikmete, selime, evvele döner, başlar muhabbet.

Bir sigara molasına, beş dakikalık teneffüse, sevgiliyi ilk görüş anına,

Şarkının ilk tınısıyla gelen o ilk dizeye dönüşür yaşam.

Oysa, ne çok vakit kaybedilmiştir o güzel ömür içinde,

Zaman aşımına yenik düşen, onca gereksiz şey için.

Nafile uzlaşmalar, imkansız değişmeler, olmayacak dualar için,

Asla varılamayacak hedefler için, asla dönülemeyecek yollar için,

Bitmeyeceğini, gitmeyeceğini, geri geleceğini, kalacağını sandıklarımız,

Zamanı hiç düşünmeden, bol keseden vakit saçtıklarımız için,

Bir ömür gitmiştir de,

Biz o en değerli servetimizi, zamanı, harcadığımızı anlayamamışızdır.

Vakit öyle bir kaybolur, yiter gider ki,

Zaman öyle bir geçer, zaman öyle bir aşınır ki…

●●●●○○○○●●●●

Sevgili dostlar, bu satırları okurken sabrınızı sınamak,

Zamanın, hayatın süresini oluşturan düz bir çizgi olmadığını,

Kütleler etrafında bükülebilen göreceli bir kavram olduğunu,

Yani Einstein ustanın gösterdiği gibi, farklı ışık hızlarında,

Farklı zaman ve hayatlar sürülebileceğini anlatmak değil amacım.

Hatta Arşimet’ten Newton’a, kaldırma kuvvetinden yerçekimine,

Bütün fizik kurallarını kontrol edip, yönlendirip,

Kullanılabilir hale getiren insanoğlunun, zamandaki çaresizliğini,

Onu asla kontrol edemediğini, yönlendiremediğini vurgulayıp,

Sadece gelmesine, olmasına ve geçmesine seyirci olduğunu anlatıp,

Moralinizi bozmak değil, bu güzel gündeki amacım.

Çok basit, er yada geç her insan evladının idrak şerbetiyle tattığı,

Kundaktan çıkar çıkmazdan ölüm döşeğine kadar geniş bir yelpazede,

İllaki anladığı, ‘’zaman’’kavramının en büyük servet olduğuna,

O kendine ait değerli zamana, bir kez daha atıf yapmak isterim bugün.

Evvel zaman, kalbur samandan içinden, deve tellal pire berber ikenden beri,

Beş duyumuzla ancak algıladığımız, akıl irade ve sezgiyle değerlendirdiğimiz,

Üç boyutlu yalan dünyanın zamanı kullanabildiğini sanan tek canlısına,

Bu zamanı idrak dediğim dördüncü boyutu hatırlatmak isterim.

Dediğim gibi, öyle bir yiter, kaybolur, tükenir gider ki vakit,

Öyle bir aşınır ki zaman…

●●●●○○○○●●●●

Sevgili dostlar, şu zaman ve boyutlara sığmayan yüce evrende,

Farkında bile olmadan, farkında bile olunmadan yaşadığımız ömrün,

Elimizdeki tek geçerli akçesi zamanı, nasıl hoyratça harcadığımızı,

Nasıl tüketip ardından baktığımızı biraz hissedebildiyseniz, düşünün.

O paha biçilmez vaktimizi arttırmanın, yavaşlatmanın, sündürmenin,

Hatta tekrar tekrar kullanmanın bir yolu var mı?

Farklı dilimlerde, benzer ama algılanamayan tekerrürlerden ibaret,

Ah’larla vah’larla, pişmanlık hayal kırıklıklarıyla, yazıklarla tühlerle,

Geri dönüş, kaçış, saplanışlarla, iniş ve çıkışlarla geçen sürelerin,

Aslında ömür dediğimiz tek bir düz çizgiden ibaret olmadığın anlamak için,

Einstein olmaya gerek yok.

Zamanı idrakle onu değerlerin en üstüne koyup,

Dördüncü boyut olarak, yaşam değer birimimiz kabul edip,

Sadece basit bir sürenin ötesinde,

Kontrol edilebilir, kullanılabilir, yönlendirilebilir araç haline getirerek,

Zaman içinde, pekala farklı yolculuklar yapılabilir.

Sadece bütün öğrencilerini öldüren öğretmene kulak vermek gerek.

Zaman dediğimiz öğretmen der ki;

Senin vakit olarak hissettiğin geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran an’ın,

Yüzlerce kez tekrar edebileceğin, sürekli hatırlayabileceğin, unutmayacağın,

Hatta iyi ki yaşadım diyebileceğin bir süre olabilmesi için,

Beni boşa harcadığını, yitirdiğini düşündürmemeli sana yaşam.

Bir kavuşma anı, bir başarma dakikası, bir eşref saati kadar verimli,

Asla gereksize, layık olmayana, ota, boşa harcanmamış,

Vaktin değerini değerlerin en tepesine koyup,

Tüm değerlerin içinde, ondan süzülen erdemi bulmuş bir yaşam.

Bilinecek nesnenin bilen özne olmadan anlamsız olduğu yüce ideada,

Vaktin her anını çoğaltarak kullanan özneler olmanız umuduyla…