250 yaşında: Bugün Beethoven’ın yaş günü – Zeynep Oral

Zeynep Oral

O, gelmiş geçmiş bestecilerin en yücesi. Belki de en devrimcisi. Yenilikçiliğiyle, atılımlarıyla, kişiliğiyle, hırçınlığıyla, sırlarıyla, huzursuzluğu ve kavgalarıyla, derinliğiyle ve yaratıcılığıyla evrensel kültür dünyasının doruğuna yerleşmiş ulu bir çınar.

Ludwig van Beethoven (1770- 1827)… 2020 yılı daha başlamadan, dünya merkezleri onun 250. yaş gününü yıl boyu kutlamaya hazırdı. Dünyanın her yerinde en görkemli biçimde kutlanacak, insanlık bu zengin dünya kültür mirasından pay alacaktı. Gelin görün Covid-19 bütün bu kutlamalara engel oldu. İlahi adaletsizlik, şans kadar kısmet deyin ya da vahşi kapitalizmin kaçınılmaz sonucu deyin, burada da geldi ulu çınara bir darbe daha vurdu! Bu kaçıncı haksızlık! Gelin, anekdotlar arasında bir geziye çıkalım.

17 Aralık onun doğduğu gün diye kabul ediliyor. Adındaki “Van” sözcüğüne bakıp sakın varlık içinde yüzdüğünü sanmayın, hep kıt kanaat… Bir rivayet: Piyano dersleri aldığı Mozart: “Bu çocuğa dikkat edin, bir gün bütün dünya onun önünde ayağa kalkacak” demiş.

Gençliğinde Fransız Devrimi ilkeleriyle beslenir: Özgürlük, eşitlik, dayanışma ya da insan sevgisi. Bunlar yaşam boyu sanatının da idealleri olacaktı…

İşitme sorunu, çok genç yaşlarda, 25-26 yaşlarında başladı… İlk zamanlar herkesten gizledi… Giderek çoğalıyor… “Düşünün ki altı yıldan beri çaresiz bir hastalığa tutulmuş bulunuyorum. Hastalığım hekimlerin bilgisizliği yüzünden büsbütün ağırlaştı. Yıllar geçtikçe, umutlarımın birer birer suya düştüğünü gördüm…”

“Bir ihtiyacın baskısı olmadıkça, çekildiğim kuytu köşeden dışarı çıkmıyorum, hayatımı bir mahkûm gibi yalnızlık içinde geçiriyorum. Tesadüfen kalabalık arasına düşecek olursam, sağırlığımın sırlarını açığa vuracağım korkusuyla ölüm terleri döküyorum.” (Alıntılar, yolladığı ve yollamadığı mektuplardan… Bir başka yazıda “Ölümsüz Sevgiliye” yazdığı aşk mektuplarını paylaşmalıyım sizinle.)

Yıllar boyu “Daha yüksek sesle konuşun ben sağırım” diyememenin zorluğunu, acısını, öfkesini, hırçınlığını yaşadı ve içine attı.

Toplumdan uzaklaştıkça coşkusu, öfkesi, atılganlığı çoğaldı. İçine attıklarını, yaratıcılığına kattı. 1819’da tümüyle sağır oldu. “İntihar etmeyi aklıma koymuştum. Yalnız sanat engelledi beni. Yaratmam gereken her şeyi oluşturmadan ölmeyi kendime yediremedim.” (Kardeşine yolladığı vasiyetnameden)

Körkütük âşık olmasına karşın hiç evlenmedi. Hep içine kapandı… Napolyon, imparatorluğunu ilan edince, ona ithaf ettiği 3. Senfoni’den “Eroica”dan ithafı çıkardı… Bestelediği “Fidelio” operası önce yasaklanıp sonra boş salonlara oynadığında öfkeden çıldırdı… Besteleri birbirini izlerken Viyana onu ödüllere boğdu.

1824’te o muhteşem 9. Senfoni’nin dünya prömiyerinde orkestrayı kendi yönetiyordu. Kaynak kitaplar der ki öyle bir tutkuyla coşkuyla yönetiyormuş ki, eser sona erdiğinde o hâlâ kollarını boşlukta sallıyormuş ve müzisyenlerden biri onu tutup yüzünü seyirciye döndürünce tüm tiyatronun ayağa kalkmış onu alkışladığını görmüş…

Üzerine en çok araştırma yapılmış, en çok kitap yazılmış Beethoven’ı burada birkaç satırda anmak büyük haksızlık.

Beethoven’ı anma şölenine çeştli yollarla katılabilirsiniz:

İdil Biret’in 19 CD ve 1 DVD’den oluşan Beethoven külliyatını dinleyebilirsiniz. Beethoven’ın otuz iki sonatı, beş piyano konçertosu, koral fantezisi ve Liszt tarafından piyanoya uyarlanmış dokuz senfonisinin ses kaydını içeren dev eser. (2011)

Fazıl Say’ın “Bu kayıtları yaparken, bir icracı değil, bir besteci anlayışıyla çaldım”, “Farklı yorumlar bestecinin mutluluğudur” dediği Beethoven’ın 250 yılı için hazırlanmış kayıtları dinleyebilirsiniz. “32 sonat 650 dakikalık bir müziktir ve biz müzisyenlerin kutsal kitabı niteliğindedir. 21. yüzyıl insanının bu müzik ile yıllar sonra çağımızda yeniden buluşması için bu sonatları en taze, en çarpıcı haliyle sunabilmek adına hayatımın iki yılını gece gündüz demeden sadece buna adadım.”

Bir şölen de Erhan Karaesmen’in “Uçsuz Bucaksız Bir Dünyada Gezinirken” adlı kitabı (Pan Yayıncılık)… Beethoven’ın son dönem yapıtlarını akıl ve duygu süzgecinden geçirerek, sanat ve bilim arasında köprüler kurarak bizi eşsiz bir gezintiye çıkarıyor. Yazarın anlatıcılığı ve kükreyişi, bestecininkine karışırken dinleyici ve okura kanatlar takıp gökyüzünde dolaştırıyor…

Bana göre ise Beethoven özgürlük, eşitlik demek… Coşku ve aşk demek… İnsan, doğa sevgisi ve yaşam tutkusu demek… Bütün bunlardan güç alan mükemmeliyet demek, idealler demek… Yaratıcılığın gücü demek…. Ya da 9. Senfoni’deki gibi “Kardeş Olun Ey İnsanlar” demek… Nice yıllara Beethoven!

Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr