26. Adana Uluslararası Altın Koza Film Festivali: “Nuh Tepesi”nden ülkeye bakış – Vecdi Sayar

Vecdi Sayar

Uluslararası Kısa Film Yarışması, bizden bir yönetmenin zaferi ile sonuçlandı; “Ayakkabı” adlı filmi ile ödülü kazanan Nehir Tuna, konuşmasında Kültür Bakanlığı’ndan destek alamadığını vurguladı.

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin MHP’den CHP’ye geçmesinin ardından Film Festivali’nde yaşanan değişim meyvelerini vermeye başladı. Festival, adından çıkartılan ‘Altın Koza’ya yeniden kavuşurken, Festival Yürütme Kurulu’na Menderes Samancılar, Nebil Özgentürk, Timur Savcı gibi Adanalı sanatçı ve yapımcılar, Festival Direktörlüğüne ise Kadir Beycioğlu getirilmişti. Dün akşam Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreninde, iki değerli sanatçı Zülfü Livaneli ve Zuhal Olcay’a Onur Ödülleri verilirken, çeşitli dallardaki yarışmaların sonuçları da açıklandı.    

Ödül töreninin, yaşanan değişimi vurgulayan açılışı heyecan vericiydi. Adana’nın ünlü sanatçılarının, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Muzaffer İzgü, Abidin Dino’nun perdeye yansıyan fotoğrafları ve sözleri, salonun iki yanından sahneye çıkan genç öğrencilerin canlı müzik eşliğinde, Beethoven’in 9. Senfonisi’nde yer alan Schiller’in “Neşeye Övgü” şiirini seslendirmeleri ve yıl içinde yitirdiğimiz değerli sanatçılara saygı sunuşu… Ardından Zülfü Livaneli ve Zuhal Olcay’a takdim edilen Yaşam Boyu Onur Ödülleri… Zuhal Olcay’ın ödül aldıktan sonra yaptığı konuşmada “İnsan hangi işi yaparsa yapsın, kendi karanlık tarafına yeniliyorsa, başkalarının onurunu çiğniyorsa başaramamış demektir. Çünkü onur, insan yaşamından uzundur“ demesi alkışlarla karşılandı. Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, konuşmasında “Adana’da sanatın çeşitli dallarında pek çok sanatçının yetişmiş olması tesadüf değildir. Adana insanının ruhunda sanat vardır. Kültür-sanat olmadan ne barış olur, ne demokrasi, ne de kardeşlik” demesi güzeldi de, “Altın Koza’nın Cannes’ın ardından dünyanın ikinci festivali” olduğunu açıklaması pek inandırıcı olmadı. Keşke, danışmanları sayın başkanı dünyadaki film festivalleri konusunda bilgilendirebilselerdi…

Açılış müziğinin ve tüm anons müziklerinin sahnede yer alan orkestra tarafından seslendirilmesi bir ilkti ve törenin en olumlu yanıydı. Olumsuz yanı ise, kapanışta bir dinleti sunmak üzere sahneye çıkan Dilek Türkan’a saygıda kusur edilmesi, protokolla birlikte seyircinin önemli bir bölümünün salonu terk etmesiydi. Ödül törenlerinin sonunda konser yapmanın sakıncalarının hala görülememiş olması şaşırtıcıydı. Adana ve Antalya festivallerinin pek çoğunda, ödül töreni sona erince salon boşalır ve konser vermek üzere sahneye çıkan sanatçıya saygısızlık yapılırdı. Ama, bu kez daha da beteri oldu, sanatçı şarkı söylerken önünde fotoğraf çekimi bile yapıldı. Bu törenleri düzenleyenlerin İstanbul ve Ankara Festivallerinde bu iş nasıl yapılıyor, bir bakmalarında fayda var. Ödül aralarında bir-iki şarkı dışında (o da şart değil ya), konserin yeri yoktur film festivallerinde…

Festivalin Yürütme Kurulu’nda yer alan isimlerin kendi filmlerini programa koymalarının da pek adetten olmadığını ekledikten sonra, gelelim esas meseleye, yani yarışmalara. Oyuncu-yönetmen dostumuz Serra Yılmaz’ın başkanlığında, film müziği bestecisi Aytekin Ataş, görüntü yönetmeni Soykut Turan, yapımcı Emine Yıldırım, iki yönetmen, İlksen Başarır ve Öykü Karayel ile sinema yazarı Uğur Vardan’dan oluşan Jürinin kararları genel hatları ile olumlu karşılandı. Jüride çoğunluğu kadınların oluşturması ise olumlu, devrimci bir yaklaşımdı. Bu tercihin sonuçlara yansıması kaçınılmazdı. Nitekim, sonuç tablosunda bunun izleri görülüyordu.

Yazının devamını okumak için tıklayın