“Çapulcu musun vay vay…”

Gülerek başlayan bir direniş, müthiş korkutucudur. Şarkı söylemek ve gülmek lazım Gezi davası kararlarına.

İsyan ilk nerede başlar? Kalbimizde. Aort damarının kalbin sol karıncığından çıkış yaptığı o kırmızı noktada. İsyan, o bizim büyük kırmızı çizgimizin üzerinden, biriken öfkeyi, vücudun tüm bölgelerine dengeli ve sağlıklı bir biçimde taşır, yayar. Tıpkı bir şarkının bizi ele geçirişi gibi. Kendimizi tüm benliğimizle avaz avaz söylerken bulduğumuz, isyanımızın sesi olmuş bir türkü, şarkı; sanki söylenmiyor da yol bulup akmak için vücudumuzu aracı yapıyor gibidir. Bedenimizi kaplamış, kuşatmış, ele geçirilmişizdir. Ses bulup yankılanmak için varlığımızı kullanmaktadır sanki şarkı, o anlarda bir saza, bir enstrümana döneriz. Oktav oktav güçlenerek büyüyüp, çoğalıp, meydan meydan yükselen bir şarkı oluruz… 

Portekiz’in radyolarında 48 yıl önce, yine böyle bir bahar günü, tüm istasyonlardan aynı anda çalınan ‘fado’, ‘Grandola Vila Morena’, 42 yıllık bir diktatörlüğün sona erişini şarkılarla ilan ediyordu. Portekiz’in halk ezgileri olan ‘fado’ları varsa bizim de türkülerimiz; baskıya, zulme karşı hep bir ağızdan söylendiğinde birden marşlaşıveren şarkılarımız var. Arada çok büyük bir fark yok; gitarla söylenen hüzünlü, ‘isyanbaz’ şarkılara fado denir, bu iş bağlamayla yapılırsa türkü olur… 
 
Ne ülkeyiz ama; Zeki Müren‘den Hakan Aysev‘e farklı yorumlarda ses bulmuş bir Rumeli türküsünün Muammer Sun‘un çok sesli korolar için yaptığı bestesini, Boğaziçi Caz Korosu’nun günün anlam ve önemini yansıtan yeni güftesiyle dinledik Gezi’de. Yaşananlara gülerek, neşeyle isyan eden bir nevi ‘protest opera türküsü’ formunda seslendirilen “Entarisi Ala Benziyor”dan “Çapulcu musun vay vay” çıkarmak, aslında bir kararlılık gösterisidir. Biz buradayız demektir. Kavgaya gülerek girmek misali hasmına müthiş bir korku verir bu mağdurun, hak arayanın güçlü neşesi.

https://www.t24.com.tr/yazarlar/omer-sercan/capulcu-musun-vay-vay,35134