Küçük, Küççüğcük Şeyler – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Küçük şeyler, küçücük şeyler, ufak bir ayrıntı,
Mutlu eder bazen bizi, çok mutlu.
Bir melodinin on saniyelik tınısı, liriklerinden bir söz,
Zekice bir latife, derin bir ifade, bir günaydın,
Birinin bir bakışı, bir gülüşü, bir telaşlı şaşkınlığı,
Uzanan el, sıvazlanan sırt, okşanan baş,
Bir ısırık, bir ısırık daha değişik bir tad,
Bir esintinin dolaşması ensede, uçuşması saçların,
Yağmurun yağmaya başladığı an,
Ya da durduğundaki toprak kokusu,
Küçücük minnacık şeyler,
Şıp diye gelip geçen, bir lahzada, amma,
Koskoca bir mutluluk…

∞Ω∞

Oysa tezat bu ya, koskoca şeyler,
Kocaman, uzun, zaman almış, devasa şeyler,
Mutsuz eder bizi, aksine küçücük şeylerin.
Mesnetsiz genişlikte, ama ağır mı ağır sözler,
Her zihine oturuşunda sarmal sarmal katlanan pişmanlıklar,
Bir ömür süreli, ama bomboş, çarpanı sıfır ilişkiler,
Bitemeyen, şiştikçe şişen katlanmalar, idare-i maslahatlar,
Hasetten koskoca evler, garezden hantal kapılar, doldurulamayan kibir.
Koskoca adamlar, kocaman kadınlar, büsbüyük insanlar,
Onlarca yıllar, defalarca tekrarlamalar, üst üste yığmalara rağmen,
Olmayan, oldurulamayan, doldurulamayan mutluluk kurgusu.
Bazen mutsuz eder bizi koskoca şeyler,
Büsbüyük, upuzun, gepgeniş şeyler
Koskoca bir nafilelik, uçsuzbucaksız bir elem…

∞Ω∞

Bu denli miniciğin yaratabildiği kocaman mutluluğa,
Koskocaman, devasa onca şeyin katkısının olmaması,
Üstüne üstlük mutluluğu alıp götürmesi, getirememesi,
Her ne kadar matematiksel olarak mantıksız gelse de,
Buradaki ironiyi dikkatle irdeleyelim dostlarım.
Küçük küçük, an be an, damla damla yudumladığımız,
Sonunda illaki bunların toplam birikintisi olan hayatlar,
Koskocaman tarafında kaybolunca, nasıl da anlamsız değil mi?
Çünkü varlığın temelindeki ilkeyi bulmaya çalışan herkes,
En küçüğe ulaşıp oradan tüme gelmeyi şiar edinmiş bu güne dek.
Başka şeylere indirgenmeyecek kadar küçüğe inmekle,
Ya da onu temsil eden o ana vakıf olup, o hissi algılamakla,
Aslında temel ilkeyi ‘’ Arkhe’’ yi idrak ediyor ve kavrıyoruz.
Bize mutluluk vermesinin altındaki, işte bu derin basitlik.
Basit, sade, küçücük, bir lahzacık görüp, işitip, tattığımız,
Koklayıp dokunduğumuz o şeyin, her ne ise,
Beş duyumuz ve onun ötesine hitapla ortaya çıkardığı his,
İnsanın kendi kendisine dayanma erdemidir ki,
Büyük tekamüle, gerekmeyen şeyden arınmaya yönlendirir.
Koskocaman yaşamın aceleye getirilmiş hazları, dipsiz beklentileri,
Yerini küçücük ve yalın ödüllerin sabır dolu tatminkarlığına bırakır.
O yüzden bazen küçücük bir dokunuş, minicik bir jest,
Kısacık bir ifade, bir anlık empati yaşamı muhteşem kılar…

∞Ω∞

Sevgili dostlar, bu güzel Pazar günü, bırakın sizi,
Küçücük, minicik şeyler mutlu etsin.
Bir parmak bal çalın ağzınıza bugün.
Sürekli ertelediğiniz bir özürle, geçmiş olsunla hafifleyin.
İki dakikalık, bir hale eklenmiş hatır sormayla değerlenin.
Her ne kadar kısıtlansanız da, siz ona gidin deyin geldim,
Koca mesafe, büsbüyük duvar yıkılsın un ufak olsun.
Her ne kadar mesafe koyulsa da, bırakın hoşgelsin mesela.
Upuzun zaman, ulaşılamayacak büyüklük, şıp, kayboluversin.
Küçük, küççüğcük şeyler iyilik ve güzellik halinin gerçek özünü,
Kendi kontrol alanımız içinde bulunan üç şeyi bize gösterir.
İrademizi, karşılaştığımız olaylarla ilgili fikirlerimizi,
Ve o fikirleri işleme biçimimizi.
Küçücük şeylerin verdiği mutluluktan çıkarılan ikinci sonuç ise,
Koskocaman, büsbüyük sandığımız dış dünyanın bizdeki yansımaları olan,
Arzularımızın ne denli azgın, endişelerimizin nasıl bayağı,
Düşüncelerimizin ne kadar sahte olduğudur ki,
O minnacık şeyden duyduğumuz mutluluğun hüzün duvağı o yüzdendir.
Ben bugün penceremdeki güvercinden,
Simit ve çayın kokusundan,
Oğullarımın gülüşünden, sevdiklerimin buyur edişinden,
Güneşin hala oradan bakışından alıyorum nafakamı.
Yarına Allah kerim.
Küçük, küçücük, ufacık şeyler çok mutlu eder bazen insanı…