Mutluluk Hayatın Bize Verdiği Görevde – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Hala anladık ya da hala anlayamadık dostlar,

Farkettik, idrak ettik ya da bihaberiz halen,

Umurumuzda ya da hiç alakadar değilmişiz gibi,

Hangi tarafta yer alırsak alalım,

Hayatın şifresi, bize verdiği görevin tanımında.

Dolayısıyla en büyük mutluluk kaynağı da o.

Önemi bilinçle kavranılarak, isteyerek ve içtenlikle,

Üstlenilmek suretiyle yapılan ya da yerine getirilen,

Bir göreviniz olduğunu farkedemediyseniz hala,

Mutsuz olmakta, üzülmekte haklısınız.

Çünkü görev dediğimiz bu süreklilik arzeden mucizeyi,

Sorumluluk, niyet ve azimle ifa edilen kısmetinizi anlamadıysanız,

Sonuçlarındaki, kendinize ve dünyaya, toptan yararı idrak edemiyorsanız,

Mutluluğu, yersiz heveslerde arayan bir ölümlü olmaktır kaderiniz.

Büyük ya da küçük, uzun ya da kısa, zor ya da kolay, o veya bu,

Hayatımızı tanımlayan, asıl varlığımızı niteleyen o görevi,

Bir ödev ya da yükümlülükten ayıran en önemli ayrıntı,

Cesaret, umut ve insiyatifle ruhunuzu eğitip, yüceltmesindedir.

Ne mutlu görevini idrak edip, yerine getirme huzuruna kavuşanlara.

Ω∞

Belki bir meslek, bir iş ya da doğanın bize verdiği bir şanslı yönelim,

Bir ebeveynlik, kardeşlik, akranlık, hısımlık, dostluk paydaşı,

Yardım, yol gösterme, fedakarlık, özveri, cesaret gerektiren bir kaçınılmaz,

Koruma, araştırma, öğretme, keşfetme, inşe etme bazlı bir meşakkat,

Adalet dağıtma, güldürme, düşündürme, neferlik ya da liderlik kıyafeti

Hayvanlara, bitkilere, taşa toprağa madene, tarihe geleceğe el vermek,

Hangisidir bize bahşedilen o görev, bulmak gerek.

Hakkıyla, layıkiyle bu hayatın verdiği görevi yapmak, esas olan bu.

Yaşamakla ilgili verilen bu şansı, iyi yorumlamak gerek.

Bir tek insan dışında, tüm canlılar, doğanın verdiği görevi tam idrakle,

İçgüdüsel ve devinimsel olarak başarıyla yaparlar.

İnsan bir üst kademedeki aklı nedeniyle, insanlığı geliştirmek,

İnsani erdemleri ile yaşama yön verebilmek,

Gezegenin birlik ve çeşitliliğini sürdürebilmek,

Tüm canlı cansız herşeyin kendiyle farkı ve benzerliğine saygı gösterebilmek,

Yaşamsal dayanışma ve anlayış etiği geliştirmek için,

Görevini kavramak ve sorumluluğunu almak zorundadır.

Ve nihai mutluluk, o görevin esası ve usulüne helal getirmeden,

Layıkıyla, manevi kıymeti ve verimiyle ifa etmekten geçer.

Nedir acaba size özel o görev, hiç düşündünüz mü?

Ω

Hayatlarımızın kısa özetini, görev kavramı üstünden geçersek,

Bize hep öğretilip belletilmeye çalışılan kuralların, kanunların,

Bizi hizaya çeken eğitimlerin, öğretimlerin, ödev ve sınavların,

Her insanı izleyen yükümlülük, zorunluluk , töre ve yasaların,

Ne amaçla ortaya çıktığını daha insani bir anlayışla kavrarız.

İnsanın uzun ömrünü mutlu, mesut ve bahtiyar geçirmesi,

Tamamlama telaşından çok, idrakle hazmetme hikayesi için;

Görevinin anlamını kavramak ve özümsemek,

O görevin neden sana verildiğindeki hikmete odaklanmak,

Görevini, işini hakkaniyetle ve insanlıkla yapabilmek,

Görevinin insanlığa yararını gözlemleyip, anlamak,

Sonra onu anlatıp, öğretip, belletip çekilmek,

Yeni görevliler, daha yetkinler için yer açmak gerek.

Sahi, hiç düşündünüz mü, asıl göreviniz ne acaba?

Ω∞

Görevini yerine getirememişin vicdan yarasına,

Ne mazeretin çaresi, ne ilacın şifası !! der Mevlana.

Bizi mutsuzluğa, gareze, kin’e, ihtirasa, hasede gark eden,

Kıskançlık, gurur, kibir ve taassuba boğan herşeyin altında,

Hayatın görev ve sorumluluk hakikatinden bihaber,

Bırakın özümsemeyi, odaklanmayı, vurdumduymaz bir ömürle

Baştan görevi reddeden, yok sayan, kaçan birini bulursunuz.

O kişilerdir ki, liyakatin doğasını kurnaz işgali ile kirletip,

Kendi görevini aramaya kayıtsız, diğerininkini gasp edip,

Hakkaniyet kriterlerini düzenbazca çevirip öyle bir düzen yaratılır ki,

Sömüren, tüketen, kirleten bu güruhun içinde,

Nasıl kendi görevimizi arayıp, bulup vakıf olalım dersiniz, bilirim.

O denli yoğun muhtaçlığın, bağımlığın, zavallılığın ve bunca ıstırabın nedeni,

Zaten bu liyakatsizlik, talepkarlık, görevsizlik kaosudur dostlar.

‘’Görevini bulan insan mutludur, başka nimet istemesin’ demiş düşünür.

Görevden bugün kastımız ne bir meslek, iş, kariyer nede ödevdir.

Bulunduğu zaman, şart ve konum içinde her insanın ömrü içinde özümseyeceği,

Sonrasında da örnek teşkil edeceği, her tür yaşamsal süreçtir görev.

İçinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği sorumluluktur.

Dostlar, düşündünüz mü hiç, benim asıl görevim nedir?

Hep aradığımız mutluluk, sakın o görev olmasın…