Orhan Kemal, bu ülkenin vicdanıdır / Kadir İncesu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayatı güzelleştiren büyük ustalardan Orhan Kemal 104 yaşında. Kendisi de yazar olan oğlu Öğütçü anlatıyor: Herkes mutlaka eserlerinde kendini bulur.

Hayatımızı güzelleştiren isimlerden birisidir Orhan Kemal. Okuduklarınız size hiç yabancı gelmez. Kahramanları da, anlattıkları da tanıdıktır. Bir de Orhan Kemal’in yaşamını bilirseniz, yazdıklarına bakışınız da değişir. Orhan Kemal’in roman ve öykülerinde adı ilk anda hatırlanacak pek çok karakter var. Benim en çok dikkatimi çeken kahramanları “usta”lar.

Vukuat Var’ı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Birbirlerini seven Güllü ile Kemal, aileleriyle de mücadele etmek zorundadırlar. Bu ortamda tek dayanakları aynı atölyede çalıştıkları Muhsin Usta’dır. Muhsin Usta, “Bekardı. Ama kimsenin karısında kızında gözü yoktu. Dolu kitapları vardı. Boş zamanlarında kitap ya da gazete okurdu.” 15 Eylül 1914’de doğan Orhan Kemal’in 104. doğum gününde yazar oğlu Işık Öğütçü ile Orhan Kemal’in “Usta”larını konuştuk.

Orhan Kemal Adana günlerinde dokuma fabrikalarında da çalışmış. Usta olabilmiş mi?

Hayır. Sadece fabrikada işçilik, yol işinde amelelik etmiş. Daha sonra Adana’da başladığı yazı dünyası işçiliğinde usta olmuştur. Çeşitli işlerde çalışırken oralarda görev yapan ustaları tanımış, gözlemlemiş ve bu ustalardan eserlerinde müthiş karakterler yaratmıştır.

Gelelim edebiyata. Bursa Cezaevi dönemi öncesi “usta”ları kimdi Orhan Kemal’in?

Babamın ilk ustası 17 yaşında ailecek zorunlu sürgün olarak gittikleri Beyrut’taki matbaanın ustasıydı (Dimitri Usta). Kâğıt kesme makinasının ustasını şöyle tanımlar, “Vişneçürüğü fesini daima sol kaşına doğru yıkan ustam, zayıf, uzun boylu, dehşetli şakacıydı. Herkese takılır, sık sık kahkahalar atardı. Makinenin demirine takılı ceketinin iç cebinde daima rakı şişesi bulundurdu. Kesilecek kâğıt yığınlarını makinenin demir tablasında düzeltir, bıçağın altına sürer, sıkıştırır, bana ‘Yallaaah!’ dedikten sonra rakısını cebinden alır, dikerdi.”

Daha sonraki ustası İzzet Usta’dır. İzzet Usta’nın babama verdiği en büyük ders de şudur: “Çok kimse kendindeki kusurun farkındadır, fakat açığa vurmaktan çekinir. Kendindeki kusurları görebilmek bir özelliktir, bu kusurları söyleyebilmek ikinci özellik, hele kendi kendisiyle alay edebilmek zekâ işidir.”

Ustalar yaşamında arka arkaya akar. Bunlar eserlerinde ses bulur. Benim de çok sevdiğim iki ustanın sözü vardır.

İlyas Usta, “Gerçek olan öğrenmektir. Nerden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir,” derken;

Tonyalı Kılıç Usta ise, “Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın. Ya olmalı insan, vermeli canını insan için yahut etmemeli kalabalık dünyamızda,” der.

Birkaç kitabından örnek verdim. Ustaların göründüğü eserlerden bazıları ise Arkadaş Islıkları, Hanımın Çiftliği, Bereketli Topraklar Üzerinde, Cemile, Eskici ve Oğulları, Kanlı Topraklar, Gurbet Kuşları’nı sayabilirim. Keza öykülerinde geçen ustalardan daha söz etmedim bile. Bu ustalar kitaplarının aydınlık tipleridir. Bu karakterler üzerinden insanlığa çok önemli mesajlar verir. Sadece bunların okunması bile insanlığın çektiklerinin nedenlerini çok doğru olarak ortaya koyar. Ve düşünülmesi halinde çözümlerin de var olduğu görülür. Usta karakterleri öylesine yazılmamıştır kitaplarında.

Yazının devamını okumak için tıklayın