Yaşamak Ne Güzel Şey – Emre Toğrul

‘’Ümidini hiç kırma, yaşamak ne güzel şey’’.

Hakikaten güzel bir liriktir, beni ümitlendirir bu sözler.

Belki de Nilüfer’in sesindeki hafif kırık hüzün ve güçlü tınıdan,

Ne zaman bu şarkıyı dinlesem ümitlenirim dostlar.

İnsanı da yaşatan, umut ve ümit kardeşlerin bu güzel yüzüdür.

Peki hiç düşündünüz mü, insan neresinden ümitlenir.

Hangi zaman dilimine ve hangi kimyasal salgımıza aittir ümit.

Gelecekle ilgilimidir, geçmişten mi gelir, yoksa şimdi mi vardır.

Beyin mi bakar o işe, kalp mi, yoksa hipofiz ve böbrek üstü bezi mi?

Öyle ya ümidin zamanı , yeri, salgısı varsa ümitsizliğin de olmalıdır.

Hiç düşündünüz mü, neresinden nasıl ümitlenir bu insan evladı da,

Hala ‘’Yaşamak ne güzel şey diyebilir’’, üstelik bu dünyada…

∞Ω∞

Sevgili dostlar, bu dünyanın ümitvar kardeşliğinde dem bulanlar,

Lütfen modern dünyanın safsatasına, zalimin zulmüne kapılıp kederlenmeyin.

Bu kahpe dünyada kimi ne, nasıl oluyor da bu kadar uzun yaşatıyor derseniz;

İmanın gücü, Ümidin desteği, şefkatin yardımı derim, gerisi fasafiso.

Hepiniz yaşıyorsunuz, hayat nasıl dönemeçli bir merdiven gibi.

O basamakları çıkmak için ayağın yere basışı kadar,

Topuğun yerden kalkışına da ihtiyacımız var.

Karanlık aydınlığa, yalan gerçeğe, ümitsizlik umuda taşıyor herkesi, kesin.

Peki o ümit neremizde duruyor da, biz her seferinde bulup sarılıyoruz ona,

Hem de en kötü durumda, zamanda ve yerde.

Yada sürekli bulamayan ‘ümitsizlik’ biçareleri nereye gizliyor onu da kaybediyor.

Salt aklımız ve beynimizde olsa biraz düşününce yerini bulur, sarılıverirdik.

Kalbimiz ve gönlümüzde olsa birtek, değiş tokuş bile edebilirdik onu.

Belleğimizde olsa hatırlar, hormonlarımızda salgılar, midemizde sindirirdik.

Zor ortaya çıkmasının mutlak arama yöntemiyle ilişkisi olmalı,

Yoksa iman, ümit ve şevkat dışında bizi ne yaşatabilir dostlar…

∞Ω∞

Kabul ederiz yada etmeyiz, dünyayı büyük bir teklik ve bütünlük sevk ve idare eder.

Bilim ve teknoloji , sadece maddi ve fiziksel anlamda buna tanımlama getirebilir.

Düşünüldüğünün aksine bilim varlığımızın temeli olan o birliği yücelere çıkarmaktadır.

Ve bugün bilimin ışığında görmekteyiz ki ümit, aklın o tek bütünlüğü bir yansıtmasıdır.

Akıl ve onun ışığı kelamın gerektirdiği de, insanın yaşamında karşılaştığı her yol ayrımında,

Onu menfi yada müsbet bir hedefe götürecek düşünme ve hür seçim hakkıdır.

Hepimizde etrafa hayat, aşk, erdemler ve sayısız güçler saçacak bir enerji var.

Kendi iç mabedimizde, size ümit neremizde diye sorduğum yerde.

En büyük sorunumuz ümidin ortaya çıkmasını sağlayacak o arama yöntemi dostlar.

En büyük sorun aslında neyin arandığının, nerede aranması gerektiğinin bilinmemesi.

Yoksa elem, acı ve keder hepsi bir günde geçer,

Ümidinizi hiç kırmayın, yaşamak ne güzel şey…

∞Ω∞

Sevgili dostlar gelecekle ilgili ümitlerin üstüne hergün yeni bir safranın düştüğü,

Ruhumuzun ve zihnimizin ümitsizliğe gark olduğu değişik bir çağ yaşıyoruz.

Varoluşumuzun nedeni olan teklik ve bütünlüğe iman, ümit ve şevkatle teslim olmak,

Onun eserinde gördüğümüz eksikliğin sadece ve sadece,

Cehaletimiz ve aklımızın yetersizliğinden olduğuna kani olmak durumundayız.

Aksi halde ümidi aradığımız her fiziksel koşul ve olgunlaşmamış düşünce bir yalan,

Ve bilim ve teknolojiye devşirdiğimiz akıl çıktılarımızın sonu karmaşık bir kaos.

O halde dostlarım soru ümidin bedenimizin neresinde olduğu değil,

Ümidin hangi yöntemle ve nerede aranması gerektiği olmalıdır.

Ümitsizlik ise aramanın yanlış yerde ve yanlış yöntemle yapılmasının ta kendisidir.

Ümitle aradığımız ve bulmaya çalıştığımız, yöntemler geliştirdiğimiz şey,

Kendi içimizde var olan tek birlik ve bütünlüğün nurlu yansımasıdır.

Sonrası,

Sonrası, ‘’bakarsın en acı gün, yarın olmuş bir düğün,

Tanrı böyle istemiş kullarım gülsün demiş’’ olur.

Dostlarım, ümidinizi hiç kırmayın, yaşamak çok güzel bir şey…