Eve Sığan Yaşam Sorumluluğu – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Dünyamız olağanüstü kritik bir dönemden geçerken,
Bir yandan ihtiyacımız olan sağlıklı kalabilmenin
Bir yandan da iyileşip, direnç kazanabilmenin mücadelesindeyiz.
Bu zorlu süreçte nasıl davranmamız gerektiğine dair bilgiler,
Tüm dünyanın ortak tecrübe ve aklıyla çıkan kılavuzlarda var.
Hepimizin istisnasız uyması gereken kurallar apaçık belli artık.
Ben bugün Mevlana’nın felsefesinden demlenip dökülerek,
Sizlere destek olmak ve bir nebze farklı bir yol göstermek isterim.
Mevlana’ya göre insan yaşamındaki her türlü zorluğun kaynağı,
Kimi zaman bedensel, kimi zaman duygusal, kimi zaman düşünseldir.
Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, çıkan zorluk sonuçta gelir,
Bireysel davranışlarımıza dayanır.
Zaten tüm felaketler, sayısız bireysel olumsuzlukların yansımasıdır.
Sorun ne kadar büyük ya da sayıca çok olursa olsun,
Onu aşmak için gerekli olan, her bireyin kendi bireyselliği içinde,
Düşünsel bir çözüm bulup uygulaması gerçeği, hiç değişmez.
Bugün bireysel anlamda çözüp, uygulamamız gereken gerçek,
Sorun olan hastalık bulaşmasının engellenmesi için nasıl davranacağımızdır.
Evde kalmak, temastan kaçınmak, hijyenik şartlara uymak.
Aslında canlı ve etkin olmayıp, bizim bireysel tehlike haline getirdiğimizi,
Yine bireysel davranışımız içindeki yüce bir değişimle sonlandırmak.
Söz ettiğim acıya, ıstıraba, olumsuzluklara dayanan düşünce gücümüzü,
Bunları aşma, huzur ve esenliğe erdirmeye odaklamak kutsallığıdır.
Bugünkü ıstırabı taşımak ne kadar yüreklilik istese de,
Onları aşmak için fiziksel ve sosyal izolasyon, hijyenik davranmak da,
Çok kutsal bir kendini aşma ve cesurca kararlılık olayıdır.
Mevlana buradaki ayrımı yaparken, ‘’ne ıstırap çekmek suçtur,
Ne o ıstırapla savaşmak zorunda kalmak zavallılıktır’’ der.
Çevremizde dönen dünyanın her anında, her yaşanılanında,
Direkt ya da dolaylı bir biz, yada bizden bir pay vardır.
Mevlana der ki;
“Sel ister bulanık, ister saf olsun madem
geçicidir,
Onu konuşarak vakit öldürme, sana düşeni
yap.’
Yaşam istesek de istemesek te ıstırap, korku ve umutsuzlukların,
Var olduğu ve içinde mutlak yer aldığımız bireysel bir alan.
Bugün için üstümüze düşen yaşama arzusu ile meydan okumadır.
Ruh ve düşüncenizle evde kalın dostlar,sadece bedenle değil.
Mevlana şöyle der bugün için;
‘’ Ten yeşilliğe, akarsuya meyleder.
Çünkü aslı topraktır.
Can hikmete bilgilere meyleder.
Ten yere, can göklere meyleder.
Ruhun aslı yücelerdendir, tenin aslı
yerden.
O yüzdendir, beden hastalanınca ilaç,
iyileşti mi şeytanlık aratır.’’
Bugün, ruh ve düşüncemizin evde kalıp bedeni koruma günü dostlar…

∞Ω∞

‘’Hayat eve sığar’’ diye çok güzel bir slogan var bugünlerde.
Dünya tarihindeki büyük salgın, felaket ve savaşlarındaki durumda,
İnsanların ya bugün ki gibi sığınıp korunabilecek evleri olmadığını,
Ya da felaketlerin onları evlerinden ettiğini okuyorum.
Veba, çiçek, sıtma, sarı humma, kolera ve onlarca viral salgınlarda.
Bir Frengi salgınının ülkemiz ve Çukurova’da yaptığı tahribatı okuyorum.
Bugün çoğunu aşı ve tedavilerle kolayca alt edebildiğimiz hastalıkların,
O kötü günlerde yine bireysel kural tanımazlıklarla, vurdumduymazlıkla,
Nasıl yayılıp daha büyük sorun haline geldiğini biliyoruz.
Evlerimizde kalmamızın sırf kendimiz açısından önemi olduğu gibi,
Görev ve zorunluluk nedeniyle dışarıda kalanlar içinde bir önemi var.
Belli bir süre ‘’ hayat eve sığar’’ düşüncesini içselleştirmeliyiz.
Mevlana bu tür zor içselleştirmeleri rasyonel hale getirirken,
İnsanın ayrıcalıklı onurunu ve onun getirdiği sorumluluğu işaretler.
İnsanın onuru gibi, ıstırap ve sorumluluğu da varlığının nedenidir.
Bu ayrıcalığı ise dizelerinde şöyle dile getirir:
“Bedeninin her zerresinden bir feryat, inilti
duy,
Çünkü sen çok büyük bir şehirsin.
Belki de bir şehir değil, binlerce şehirsin
sen.
Her şey sensin, herşeyden öte ne varsa
oda senden ibaret’…
Hayatı bu bedene sığdırdığımız gibi, ‘’ eve de sığdıracağız’,
Bulanık ta olsa, berrakta olsa sel akıp gidecek dostlar…

∞Ω∞

Herkese ‘yaşamın sığdığı evinde’, güzel bir Pazar diliyorum.
Korunmak ve bu yolla diğerlerini,tüm toplumu korumak,
Oradan belki bireysel olarak kaynaklanan bir dev sorundan,
Bireysel sorumlulukla kurtuluşun bir parçası olmak mertebesi.
Bakın aklımız ve ruhumuzla bedenimize hakimiyetin gücünü,
Nasıl güzel tarif etmiş Mevlana Celaleddin Rumi:
“Bir yanda korku bir yanda ümit varsa iki
kanadın vardır,
Tek kanatla uçulmaz ki zaten’ der ve ilave eder:
“Varlık alemi çarelerle dopdolu ama,
Sana bir pencere açılmadıkça, hiçbir
çaren yoktur.
Şimdi ondan haberin bile yok ama,
İhtiyacın olduğunda , mutlak
belirecektir çare.
Şimdi çare eve sığmak, bedene hakimiyet ve sabır dostlar.