Kalipso Kralı’nın son gemi yolculuğu…

Metin Ersoy, 29 Ekim günü 83 yaşındayken yaşama veda etti. Yeni Türkiye’de devamı ya da muadili çıkmayacak birini kaybetmiş olduk, aynı zamanda.

İlk ve son kez yakından görme, hal-hatır sorma fırsatını, müzik direktörlüğünü yaptığım Galatasaray’daki Alt Caz adlı mekânda bulmuştum, 2013 yılında. Oğlu Emir Ersoy’un konseri için gelmiş, öndeki masalardan birinde oturmuş, büyük bir dikkatle sonuna kadar izlemişti. 79 yaşına rağmen zekice ışıldayan gözleri, ayrık dişlerini göstererek gülümseyen çehresi, iki dirhem bir çekirdek kıyafeti ve etrafa saçtığı zarafet ışıkları ile halen çok karizmatik görünüyordu.

Kalipso Kralı’mız Metin Ersoy, 29 Ekim günü 83 yaşındayken yaşama veda etti. Yeni Türkiye’de devamı ya da muadili çıkmayacak birini kaybetmiş olduk, aynı zamanda.

Kendisine altmışlı yıllarda birlikte çalıştığı piyanist İlham Gencer tarafından münasip görülen bu isme, ellili yıllarda Kore Savaşı’nda askerlik yaparken tanıştığı müzik sebep olmuştu. Memlekete döndükten sonra kendisini kalipso müziğine adayan, bu türde Türkçe şarkılar söyleyen Ersoy, sadece müzik alanında değil, sinema ve sahne sanatlarında da doğal yetenekti ve dışa dönük bir karakterdi. Türk sinemasında toplumsal gerçekçilik akımının en güzel erken örneklerinden biri olan Metin Erksan’ın Gecelerin Ötesi filmindeki Yüksel rolü bunun kanıtıydı. Tüm dünyayı bir zamanlar sallayan bir tarza gönlünü vermiş olsa da, kendine has bir stil adamıydı Ersoy. Haiti gömlek, dar kalça, bol paça beyaz bir pantolon, boynunda kocaman madalyon, elinde mütemadiyen sallanan bir shaker ve tabi tüm bunlara eşlik eden birinci sınıf dans hareketleri.

Cumartesi sabah saatlerinde televizyonda yayımlanan çocuk programındaki “Aman Hoca Kurtar Bizi Fillerden” şarkısı ve imajıyla bir kuşağın sembolü olmuş, “Vakit Yok Gemi Kalkıyor Artık” adlı şarkısıyla yetmişli yıllara damgasını vurmuş bir müzik adamı olarak Cumhuriyet tarihinin belki de en güzel zamanlarında sahne aldı Ersoy; bir dans pistine ve tiyatro şovuna dönüştürdüğü bu sahnede Karayip rüzgârları estirerek adını tarihe yazdırdı.

Onu Alt Caz’da gördüğüm ana dönerek bitirecek olursak: görür görmez, yanına gitmeden evvel şaşkınlıkla yaptığım ilk iş davetli listesini gözden geçirmek olmuştu; acaba kâğıtta Harry Belafonte + 1 yazıyor mu diye…

Kaynak: cumhuriyet.com.tr