PEN Türkiye Şiir Ödülü Güven Turan’ın

PEN Türkiye tarafından verilen şiir ödülünün bu yılki sahibi Güven Turan oldu.

PEN Türkiye’nin verdiği şiir ödülünün bu yılki sahibi Güven Turan oldu.

Şiir, deneme, eleştiri, roman ve öykü olmak üzere edebiyatın her dalında yapıtlar veren Turan, aynı zamanda dergicilik, yayın yönetmenliği ve editörlük de yapıyor.

Ödül, 21 Mart Pazartesi Dünya Şiir Günü’nde düzenlenecek törenle şaire verilecek.

Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Vakfı Kültür Merkezi’nde 19.00’da başlayacak törende vakıf adına Turgay Fişekçi konuşurken, PEN Yönetim Kurulundan Tarık Günersel, Haydar Ergülen ile şairler Baki Ayhan T. ve Nazmi Ağıl da Güven Turan şiiri üzerine söz alacaklar.

Tören Güven Turan’ın konuşması ve şiir bildirisini okumasıyla son bulacak.

Güven Turan 

73 yaşındaki Güven Turan 1943’te Sinop Gerze’de doğdu.

Ankara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.

Üniversitede İngilizce okutmanlığı, reklam yazarlığı, daha sonra Yapı Kredi Yayınları’nda editör ve danışmanlık yaptı.

Yaptığı bütün işler süresince edebiyatla bağını hiç koparmadı.

İlk şiiri Aykırı Yaşantı 1962’de Yelken dergisinde yayımlandı.

Şiir, öykü ve çevirileri Yazko Edebiyat dahil çeşitli dergilerde yayımlandı.

1979’da Dalyan kitabı ile TDK Roman Ödülü’nü aldı.

Turan eserleriyle aralarında Yunus Nadi Öykü Ödülü ve Memet Fuat Eleştiri-İnceleme Ödülü’nün de olduğu birçok ödül aldı.

Turan’ın şiir kitapları: Güneşler… Gölgeler… (1981), Peş (1982), Sevda Yorumları (1990), Bir Albümde Dört Mevsim (1991), İkaros’un Uçuşu (1993), Toplu Şiirler (1995), 101 Bir Dize (1996), Gizli Alanlar (1997), Görülen Kentler (1999), İz Sürmek (2001), Cendere (2003), Çıkış (2008).

Güven Turan şiir türünün dışında Düş Günler (öykü), Soğuk Tüylü Martı (roman), Çerçevenin Dışından (deneme/eleştiri), Demir Adam/Demir Kadın (çeviri) gibi eserleriyle de edebiyata katkıda bulundu.

2016 Dünya Şiir Günü Bildirisi

Turan bu yılki 2016 Dünya Şiir Günü Bildirisi’ni hazırlamıştı.

“Bütün dünyayı saran kan, ölüm, sefalet kasırgası içinde, belki bütün bunların temel nedeni olan sevgisizlik, bol söz tüketip hiçbir iletişim kuramama karşısında sığınılacak, hayır, güç alınılacak, kuşanılıp karşı durulacak ne var? Bu soruya ‘Şiir’ diye karşılık veriyorum. Evet, ‘Şiir’. Hani artık okunmadığı iddia edilip – bu, her şeyin sadece paraya dönüştüğü çağımızda ‘para getirmiyor’ diye de tanımlanabilir – eskidi, devrini tanımladı diye nitelenen, itelenen şiir.

“Oysa, bugün bütün bu safsata karşısında edebiyatın ve hayatın sorulması gereken temel sorusu şu bence: Şiirin günümüzde bir işlevi var mı? Bu soruya verilecek yanıt belirleyecektir şiirin ne durumda olduğunu. Kaldı ki ben şiirin günümüzde sadece işlevi değil, görevleri olduğuna da inanıyorum. Hatta işleviyle görevinin bir madalyonun iki yüzü gibi olduğuna da inanıyorum.

“Bana göre şiirin temel işlevi ‘dille ilgilidir. On dokuzuncu yüzyılın hemen hemen ortalarında “Dil”  Avrupa’dan başlayarak, ağır ağır tüm dillere sıçrayarak kirlendiğine, yirminci yüzyıldaysa adım adım çürüdüğüne şahit oluyoruz. Artık hiçbir sözcük anlamını koruyamıyor günlük dilde. Her sözcük çarpıtıldı. Bu çarpıklığa karşı sadece şiir var sözün arılığını koruyan, koruma gizil gücüne sahip olan. Sevgi sözü sadece şiirde gülünesi bir anlam taşımıyor kanımca. Ya da öfke sözü, eline silah almadan kızabiliyor, karşı durabiliyor haksızlığa, yanlışlığa.

“Üzerinde durmak istediğim ikinci işlevi de gene dille ilgili. Yukarıda belirttiğim tarih dilimi içinde iletişim araçları arttıkça, yaygınlaştıkça şu Yirminci Yüzyıl’a bile rahmet okutan Yirmi Birinci Yüzyıl’da yol aldıkça, ‘’global’leştikçe  (bir canavarın yüzündeki şirin bir maske bu sözcük, bütün dünyayı aynılaştırmak hedefi güden bir canavarın maskesi) korkunç bir gürültüye yol açmıştır. Herkes konuşuyor, kimse kimseye bir mesaj verme niyeti beslemiyor. Buna karşılık şiirde dil, en kapalı şiirde olanı bile, okuru önünde kristal berraklığıyla duruyor. Binlerce yıl ötesinden Gılgameş’i okuduğumuzda, Gılgameş’in dostunu yitirdiği anda ettiği sözleri ta içimizde duyabiliyoruz. Her şiir, dün olduğu kadar bugün de dilin anlam aktarmak kadar duygu aktarmak da olan görevini yerine getiriyor.

“Bir öz eleştiri yapmadan, eleştirdiğim noktalardan kurtaramam şiiri: Şiirin de gücünü, işlevini kötüye kullandığını çok gördük. Irkçlık yaptığını, savaş kışkırtıcılığı yaptığını, insanlar arasına düşmanlık tohumları attığını çok gördük. Bunlarla gerçek savaşı gene şiir verdi.

“Bir saptama daha: Şiirin ölümsüz olduğuna inanıyorum çünkü şiir enerjidir bence. Dönüşür, ama asla yok olmaz.”

Kaynak: www.imctv.com.tr