Yetenekli Çocuğun Dramı – Emre Toğrul

Emre Toğrul

En yakınlarımdan biri, kızkardeşim, elindeki ağrıyla arıyor.
O ağrısını bana anlatırken, tüm yaşam hikayemiz gözümde.
Ona dilim döndüğümce öneride bulunurken, benim de elim acıyor.
Zorluğunun yanında, kişiye göre farklılıklar gösteren,
Hastayı ve hekimi en çok etkileyen yakınmadır ağrı.
Hastalar yakınmalarını ve özellikle ağrılarını anlatırken,
Bütün yaşam hikayeleri gözünüzün önünden geçer.
Deneyimlerinden elde ettikleriyle biteviye çabalayıp,
Ağrı ile başa çıkmaya çalışan hastalarımı dinlerken,
Sorunlara çözüm arayıp, takılı kaldıkları yeri anlamaya çalışırken,
Onları nasıl bir yere koyduğumu anlıyorum bir anda.
Ağrı dahil tüm sorunlar, yanılsamalarla dolu bir süreçtir aslen,
Ve biz sorun her ne ise ondan özgürleşebilmek adına dönüşüme yöneliyoruz.
Ya acıya dahi katlanarak, keşfetme ile bilinçsiz kurbandan insana,
Ya da katlanamadan, sadece bilişsel algıyla bir bağımlıya dönüşüyoruz.
Örneğin her kronik ağrılı hastanın ardında, bastırılmış anıları,
İtilmiş duyguları ya da ihtiyaçla güdülen bir yaşamın izlerini,
Bir zamanların yetenekli çocuğunun dramını görmek mümkün.

●●●●○○○○●●●●

Sevgili kızkardeşimle ağrısını konuşurken, sohbet dönüyor hemen,
Ve yakaladığımız bir eş düşünce üzerine yoğunlaşınca, ağrı bitiyor.
Onun hayatını dolduran cinsiyet ve ırkçılık üzerindeki çalışmalarında,
Çekilen acıların temelinde gördüğü ‘’ yetenekli çocuğun dramı’’ ile,
Benim hastalarımın çektiği kronik ağrının arkasındaki dram aynı.
Yıkıcı çocukluk gençlik öykülerini bilincin zayıflığının dışına itmiş,
Tüm acımasızlığıyla bedenin belleğinde sinsice saklamış,
İçgörü ve empatiyi kendini aldatan idealara devretmiş birçok insanın,
Ağrı ve acı sırasında o öyküleri geri çağırmasını konuşuyoruz.
Bizi herşeyden azad edip, beden ve aklımızı özgürleştirecek olan,
Güçlü duygularımızı yaşayıp tanımlanmasına atılan tırpanı konuşuyoruz.
Gergin bedenli, düşünme yeteneği yanılsamalarla güdükleşmiş,
Benliğin kendini ifade etmesine bir şekilde izin verilmemiş,
Yetenekli çocukların fasit daire şeklinde süregelen dramındayız.
Bir anlamda ebeveynlerin hatalarının bedelini sonraki kuşak,
O kuşağın aynı hatalarının faturasını da onların çocukları ödüyor.
Acı, ağrı, sızı; adına ne dersek diyelim, çekilenin ardında bu hikaye var.
Bilinç dışı duygulanım ve anılara uzanan rasyonel hesaplı bir kökü olmadan,
Hiçbir ideolojik çerçeveye oturtma ihtiyacı olmadan,
Duyguları ile dürüstçe, kendini aldatmadan başa çıkabilmek,
Çok az insanın ulaşabildiği ve sonrakine aktarabildiği bir başarı öyküsü.
Gecenin bir yarısında, rahmetli annemin tatlı cadısı işaret ediyor.
Alice Miller’dan ‘’ Yetenekli Çocuğun Dramı’nı okumalısın Emre.

●●●●○○○○●●●●

Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, kazalar ya da tümör ameliyatlarıyla,
Beynin duygulanım merkezini yitiren kişilerin,
Karar verme ve yaşam düzenleme yeteneği de yitiyor.
Bu saptama; duygusal olarak gelişmemiş ya da travmalı çocukların,
Neden kendi ve yakınındakilerin yaşamında yeterli olamadığını,
Yada bir şekillde yüksek entellektüeliteye ulaşabilmelerine rağmen,
Yıkıcı ve usallıktan yoksun davranabilmelerini açıklıyor.
Bugün, duygulara karşı koyan savunma mekanizmalarını çözen,
Mutlak değilse de, sonuç vermesi mümkün pek çok yöntem var.
İnsanların yoğun itilmiş duygularına ulaşarak bunları çözümlemesi,
Duyguları çözümleyip yaşayarak, bedendeki yüklerini azaltılması ile,
Ağrı gibi vücuttaki birçok acının dindirilebildiği bilimsel bir gerçek.
Gerçek hayatta insanların doğaya yönelmesinde, hayvan sevgisinde,
Deli gibi bağlanılan meşguliyetlerimizin, davranışlarımızın özünde,
Duyduğu öz saygı ihtiyacına karşı koyamayan bir çocuğun,
Duygulanımını yaşamasını sağlayana doğru yönelim görünür.
Çocuklara, kendi duygularını anlayıp onları ciddiye almayı,
Doğru olarak tanımlamayı erken yaşta verebilecek bir talim ve terbiye,
Yaşamdaki birçok problem için, kişiye verilebilecek en büyük anahtar.
Hande’nin bana önerdiği ve bir solukta okuduğum bir kitaptan bunlar.
Otuz küsür yıllık bir hekim olarak her saniye yeni şeyler farketmenin,
Farkettiğim şeyin üstünü, kendi kendime kapamış olduğumu anlamanın,
Basit bir ağrı tavsiyesi sonrası aydınlanmanın hafifliğiyle doluyken,
Hande görüntülü arıyor, saçlarını kısacık kestirmiş, muzipçe soruyor;
Emre; ağrımı ciddiye alabildin mi ciğerim?
Aslında kendi tek ve benzersiz çocukluk öyküsünün gerçeğini kavrayıp,
Duygularımla ona ulaşıp ulaşamadığımı soruyor…